Eyşan Özhim, sağlık problemi olmamasına rağmen estetik yaptıranları eleştirdi:
“Estetik ameliyatlarla herkes birbirine benziyor. Ben o estetikli suratlara bakamıyorum. Küçük burun, şişmiş dudaklar ve ağızdan fırlayan o kocaman porselen dişlerin güzel olduğuna kim karar vermiş, bilmiyorum. O insanların önce içlerini değiştirmek lazım.”
Belki bu film bir şeyleri değiştirir
Eyşan Özhim ile dün gösterime giren “Başka Semtin Çocukları” filmi ve kariyeri üzerine konuştuk. Filmin çekimlerinin yapıldığı Gazi Mahallesi’ni ‘varoşların sembolü’ olarak gören Özhim, “Belki bu filmden sonra bazı şeyler değişir ve yapılması gerekenler yapılır” diyor.
Filmin öyküsünden biraz bahseder misiniz?
- Askerliğini Güneydoğu’da yapan Semih, kardeşinin cenazesi için ıstanbul’a gelir ve onun katilini aramaya başlar. Kenar mahallelerdeki yaşamın zorluklarının yanında bu topraklar için savaşan askerlerimizin psikolojik problemlerine de değiniyor filmimiz. Kaybedenlerin filmi...
Peki siz filmde hangi karakteri canlandırıyorsunuz?
- Filmde 13 ana karakter var. Ben kuaför Canan’ı oynuyorum. O da diğerleri gibi umutlarının, hayallerinin peşinde olan fakat kaybeden bir karakter. Aşık olduğu adamla evlenip daha iyi bir hayat yaşamak, sınıf atlamak istiyor. Mutsuz bir kadın.
Klasik bir soru olacak ama bu filmde oynama nedeniniz neydi?
- Aydın Bulut bu filmi 10 sene önce çekmek istemiş ama maddi sebeplerden ötürü çekememiş. Dört sene öncesine kadar tekstil sektöründe bir markanın yöneticisiydim. ışimi, sinema-TV sektöründe yapmak istiyordum. Aydın Bey’le bu düşüncemi paylaştım ve çekeceği filmde marka danışmanı, yapım ortağı olarak çalışmak istediğimi söyledim. Bu arada da iki sinema filminde başrol oynadım. Filmi çekmeye karar verdiğimizde, oyuncu olarak bu filme bir katkım olsun istedim. Bulut Film Ajans olarak şirketimizin çekeceği daha çok sinema projesi var ve bana uygun roller olursa oynamak isterim.
Filmin Gazi Mahallesi’nde çekilmesinin de ayrı bir önemi var, değil mi? Sizce Gazi Mahallesi’ni diğerlerinden ayıran özellikler neler?
- Gazi Mahallesi, kenar mahalle için bir sembol. Politikanın sokakta yaşandığı bir yer. Biz Gazi’de çekim yaparken, bazı insanlar beni arayıp, Gazi’yi görmek için sete gelmek istediklerini söylediler. Orası gidilemez, girilmez bir yermiş gibi. Ben daha önce gitmemiştim ve benim de televizyondan gördüğüm kadarıyla mahalleyle ilgili yanlış yargılarım vardı. Mesela orada bu kadar çok kuaför olacağı hiç aklıma gelmemişti. Aydın Bulut daha önce Gazi Mahallesi belgeseli çekmiş ve çeşitli ödüller almış. “Ihlamurlar Altında” dizisini de Gazi Mahallesi’nde çekmişlerdi.
Oradaki çekimler nasıl geçti? Semt sakinlerinin size olan tepkisi nasıldı?
- Aydın Bulut, mahallede çok sevilen bir isim. Bizi çok iyi karşıladılar. Rahatça çekim yapabilmemiz için evlerini, dükkanlarını açtılar. Zaman zaman bizimle filmde gözüktüler, yemeklerini, kahvelerini paylaştılar. Ekip olarak biz orada kendimizi evimizde gibi hissettik. Ben kendi adıma orada kurduğum dostluklardan çok mutlu oldum. Artık Gazi Mahallesi’nde bir evim ve bir dükkanım var. Oraya ne zaman gitsem, “Canan kuaför geldi” diyorlar.
“Başka Semtin Çocukları”nın sert bir film olduğu söyleniyor. Sizce nasıl bir sertlik hakim filmde?
- Filmde konuşmadığımız ama bildiğimiz, görmezden geldiğimiz gerçekler açık bir dille ortaya konuluyor. Birbirini dinlemeyen, gönül gözleri körelmiş, anlamsız bir şekilde birbirini öldürmeye çalışan insanların dramı anlatılıyor. Kazanmak ve kaybetmek arasındaki ince çizginin, yanılmanın getirdiği bir sertlik var.
Filmin ana karakterlerinden Semih’in yaşadığı ikilemden biraz bahsedebilir miyiz?
- Filmde iki asker var; Semih ve Gürdal. Bu topraklar için yan yana savaşan iki askerken, yaşadıkları psikoloji ile karşı karşıya geliyorlar. Bu yanılgı, onları anlamsız bir durumun içine itiyor. Birbirlerinin ne dediğini dinlemiyorlar. Düşman da, kötülük de, savaş da içimizde. Niçin savaştığımızı bile bilmiyoruz.
Öteki İstanbul... Yani bir diğer adıyla varoşlar... Buradaki kaybetmeye mahkûm hayatlar için sizce neler yapılmalı?
- Belki bu filmden sonra bazı şeyler değişir ve yapılması gerekenler yapılır. Önce kalbimizdeki savaşı, ayrımcılığı durduralım ve karşımızdakinin de bir insan olduğunu bilelim. Görmezlikten gelmeyelim.
Film, İstanbul Film Festivali’nde ‘Seyirci Ödülü’ aldı. Bu ödül filmin gişede de başarılı olacağının bir işareti olabilir mi?
- Umarız olur. Bizim için en güzel ödül, seyircinin takdiridir.
EN SON BİZİM FİLMİ İZLERKEN AĞLADIM
Biraz da sizden bahsedelim. “Marka danışmanı, manken, oyuncu” diye devam ediyor kariyeriniz. Bu meslek dalları içerisinde en çok hangisinde mutlu olduğunuza inanıyorsunuz?
- Uzun yıllar hepsini iç içe yaptım. Bir elimin beş parmağı gibiler. Hiçbir parmağımın eksik olmasını istemiyorum. Hepsi birbirini destekleyen görevlerdi. Sanıyorum güzel sanatlarda okumanın getirdiği bir durum bu.
Kariyerinizde gelmek istediğiniz nokta neresi? Hangi alanda daha ön planda olmak istiyorsunuz?
- 22 sene evvel oyunculukla başladım ve galiba oyuncu olarak yürümek istiyorum bu dünyada.
Röportajlarınızda cinselliğe dair konular hep ön plana çıkıyor. Sizce bunun nedeni nedir?
- Bazı gazeteci arkadaşlar bundan rant sağlıyor. Benim tercih ettiğim ve konuştuğum bir konu değil bu. Bazı kişiler böylesini tercih ettiği için bizi de aynı kefeye koyuyorlar. Bu sebepten ötürü, kurunun yanında yaş da yanıyor. Uzun yıllar bu piyasada olup doğru düzgün yaşamaya çalışan insanlara destek olmak lazım. Koskoca bir film çıkarmışsınız, ödüller almışsınız, arkadaşlar filmle ilgili sorular soracağına özel hayata takılıyorlar! Sinemaya, tiyatroya gitmeyen, kitap okumayan, lakayt iş yapan, başkalarının ekmeğine engel olan, emeğe saygı duymayan, kalemini silah olarak kullanan bu kişiler için çok üzülüyorum.
Cinsellik sizce Türkiye’nin hâlâ çözemediği bir sorun mu?
- Eğitimsizlik bir sorun. Saygısızlık ise en büyük sorun.
Türkiye’de güzel kadın dendiğinde ilk akla gelen isimlerden birisiniz. Bunu duymak sizde nasıl bir duygu yaratıyor?
- Ben kendimi fiziksel açıdan güzel bulmuyorum. Kalbi güzel olan insanların yüzü de güzel oluyor. Bir insanın gözünden çıkar güzellik. Beni güzel bulduklarında içimdeki ruhun kirlenmemiş olması hoşuma gidiyor, o kadar.
Güzellik çağlar arasında hep farklı algılanmıştır. Sizce şu anda modern çağın güzellik anlayışı nedir?
- Bu çağın güzellik anlayışında bir tekdüzelik var. Estetik ameliyatlarla herkes birbirine benziyor. Ben o estetikli suratlara bakamıyorum. Küçük burun, şişmiş dudaklar ve ağızdan fırlayan o kocaman porselen dişlerin herkes için güzel olduğuna kim karar vermiş, bilmiyorum... Orijinal olanı güzel buluyorum. Bizi yaratırken Allah böyle uygun görmüş.
Hayatınızdaki en büyük pişmanlık nedir?
- Kafama birçok şeyi takmasaydım, kendimi üzmeseydim, fıtık olup felç geçirmeseydim, zamanında doktora gitseydim... Başka da pişmanlığım yok.
En son ne zaman ve ne için ağladınız?
- Bizim filmi her seyrettiğimde ağlıyorum.
Dürüst bir yanıt bekliyorum bu soruda; yaşamınızdaki en büyük çılgınlık neydi?
- 1990’da Türkiye Güzellik Yarışması’ndan sonra, Körfez Krizi çıktığı için o sene gideceğim Dünya ve Avrupa güzellik yarışmaları iptal olmuştu. Beni Finlandiya’da yapılan “Queen of the Midnight Sun” (Geceyarısı Güneşi Kraliçesi) adlı yarışmaya gönderdiler. Katılım formunda, aynı sizin sorduğunuz soru vardı. Ben o yarışmadan daha çılgınca bir şey görmedim. Çünkü güzellik yarışması diye gittiğim yarışmadaki tek genç kız bendim, diğerleriyse sporcuydu. Her gün en az üç saat çılgınca spor aktivitesinin içinde buldum kendimi.
Festivalden ödül aldı
Gazi Mahallesi’nde 21 günde çekilen “Başka Semtin Çocukları” filminde başrollerini Mehmet Ali Nuroğlu, ısmail Hacıoğlu, Volga Sorgu, Ertan Saban, Eyşan Özhim, Bülent ınal ve Özge Özder paylaşıyor. Film, ilk gösterimini yaptığı 45. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Volga Sorgu Tekinoğlu’na En ıyi Yardımcı Erkek Oyuncu, Türker ışçi’ye En ıyi Sanat Yönetmeni ve Aydın Bulut ile Behlül Dal’a da Genç Yetenek ödüllerini getirdi. Filmin senaryosunu, Aydın Bulut ve Serkan Turhan birlikte yazdı. ıstanbul Film Festivali’nde Radikal Gazetesi Halk Jürisi Ödülü’nü kazanan yapım, Gazi Mahallesi’nde yaşayan iki yakın arkadaşın “başka bir hayat” özlemi içinde, bulundukları ‘çöplükten’ kurtulma hayallerini ve bu hayalleri gerçekleştirebilmek için ödemek zorunda oldukları “bedelleri” konu alıyor.