Tuna Kiremitçi’nin ilk uzun metrajlı filmi olan “Adını Sen Koy” 4 Aralık’ta vizyona giriyor. Ali İl, Melis Birkan ve Cemal Toktaş, başrolleri paylaştıkları bu filmin çekim aşamasında yaşananları ve beklentilerini Kelebek’e anlattı
Bu film için “Erkeklerin bakış açısından bir aşk hikayesi” deniyor. Sadece bu kadar mı?
- Melis Birkan: Evet, bir aşk hikayesi ama sadece bir aşk hikayesi değil... ınsan ilişkilerinin anlatıldığı, hem komedi hem de trajedinin olduğu bir hikaye bu...
- Ali İl: Doğru, biraz daha erkeklere hitap eden ve erkeklerin bakış açısından yansıtılan bir aşk filmi olduğu söylenilebilir. Öte yandan, gündelik hayatta çok karşılaşılabilir bir hikaye gibi görünse de daha önce çekilmiş bir örneği yok. Bir erkeğin de aşk acısı çekebileceğini, çıkmaza girebileceğini gösteriyoruz. ışlenilen konu kadınların da çok ilgisini çekecektir: ıki erkek arasında kalmış bir kadın, üçlü bir aşk hikayesi...
- Cemal Toktaş: Olaylar benim, arkadaşlarımın düğününe katılmamla başlıyor.
* Çekimler nasıl geçti?
- M.B: Eskişehir’deydik ve çok rahattık. Filmi henüz izlememiş olsam da fragmanda şehir çok farklı, çok Avrupai görünüyor.
* Kim kimi oynuyor bu filmde?
- A.ı: Benim canlandırdığım Can karakteri, Eskişehir’in önemli ailelerinden birinin oğlu... Ailesi tarafından hep kollanarak büyütülmüş. Gençken müzisyen olmak istemiş, olamamış. Afrika’da yaşamak istemiş, yapamamış. Hayallerinin peşinden koşacak cesareti bulamamış. Bir gün Aybige ile tanışıyor ve bu kız onun hayatındaki monotonluğu kırıyor. Böyle bir ruh halindeyken, nikah şahitliği için çocukluk arkadaşı Ilgaz çıkıp geliyor.
- M.B: Aybige, Can’ın nişanlısı. Biraz hızlı, biraz telaşlı bir kız... Annesiyle oturuyor ve bir yayınevinde çalışıyor. ıletişim fakültesi mezunu. Eskişehir’i seviyor ama İstanbul’da yaşamak istiyor. Can’la tanıştıktan sonra hayatını bu adamla geçirmek istediğini anlıyor. Can’ın ailesine kendini kabul ettirme sürecinde Ilgaz’ın gelmesiyle bir değişim başlıyor.
- C.T: Ilgaz, Can’ın çocukluk arkadaşı. Eskişehir’de doğup büyü-müş. Kendi kabuğunda yaşamak isteyen biri... Berlin’de bir üniversitede araştırma görevlisi olarak çalışıyor. Can düğün için çağırmasaydı gelmeyecekti de... Bir de ağabeyi var bu arada...
BU FİLMİN ZORLAMA BİR SENARYOSU YOK
* Can için “Tek başarısı Aybige” yazıyor. Bir erkeğin tek başarısının aşık olduğu kadın olması nasıl bir durum?
- A.ı: Hayallerinin peşinden koşma-mış bir adamsa, tek başarısı bir kadın olabilir. Bu iyi bir şey değil elbette.
* Ilgaz’ın ağabeyi nasıl biri?
- M.B: “Keşke herkes böyle hasta olsa” dedirtecek kadar yaşam enerjisiyle dolu biri. Ahmet Mümtaz Taylan oynuyor ağabeyimizi. Filmdeki en akıllı bakış açısına sahip karakter de o...
* Senaryoyu okuduğunuzda ilk tepkiniz ne oldu?
- C.T: Çok etkilendim. ılk cümlem “Ilgaz Anadolu’nun sen yüce bir dağısın”dı (gülüyor)... Senaryoyu okurken aynı anda seyredebiliyordum sanki...
- M.B: Çok akıcı, çok sade, hayatın içinden olan, aynı zamanda çok komik yerlere giden bir senaryoydu. Doğaçlama yapabileceğimiz esnekliğin olması da ayrı bir şanstı bizim için...
- A.İ: Ben karakterleri çok sevdim. Zorlama bir senaryo değildi. Gereksiz ayrıntılar ve detaylar yoktu.
* Filmde her karakterin bir şarkısı var. Can’ın Led Zeppelin’den “All My Love”, Aybige’nin Mor ve Ötesi’nden “Bir Derdim Var” ve Ilgaz’ın ise Sting’den “Fragile”... Siz rolleri çalışırken bu şarkıları hiç aklınızdan geçirmiş miydiniz?
- C.T: Ben rolüme çalışırken benzer bir şarkı vardı aklımda. Çıkardığımız karakterlerin sonucunda yönetmenimizin bu şarkıları düşünmüş olması da çok güzel.
- M.B: Bizim yarattığımız karakterlerin yönetmen ve senaristin gözünden yansıması bu olmuş. Bu şarkıları ilk baştan bize vermemesi aslında güzel çünkü bu rolümüzü kısıtlardı.
- A.İ: Daha çok Demet Sağıroğlu’nun “Adını Sen Koy” şarkısı kulağımdaydı benim...
TUNA KİREMİTÇİ İLE RAHAT ÇALIŞTIK
* Tuna Kiremitçi nasıl bir yönetmendi?
- A.İ: ılk uzun metrajlı filmiymiş ama oyuncuyu çok rahatlatan bir yönetmen.
- M.B: Çok sakin ve hızlı çalıştık. Hiçbir şey aksamadı. Benim için en önemli şeylerden biri onun sakinliğiydi.
- C.T: Hiçbir “acaba”m olmadı. Teknik olarak çok doluydu.ılk uzun metraj yönetmenliği olduğunu hiç hissetmedik. Benim çalıştığım en profesyonel setti diyebilirim.
* Film size göre nasıl oldu?
- C.T: Film, ilkbahar havası gibi... Benim için de böyle bir karakteri canlandırmak farklı bir deneyim oldu.
- M.B: Fragman ve afişten çok farklı bir tat alacaklar bence filmden...
- A.ı: Benim ilk sinema filmim olduğu için çok heyecanlıyım. ıyi bir iş çıkardığımızı biliyorum.
BRONZLAŞMA ÇABAM MAKYÖZÜ AĞLATTI
* İlginç set anılarınız var mı?
- M.B: Ali’nin güzel hikayeleri var. O en sakinimizdi ama birçok olay da onun başına geldi.
- A.ı: Mesela “Çekimler başlamadan önce bir ton bronzlaşabilirsin” dediler. Ben Eskişehir’in güneşine bıraktım kendimi ama abartmışım! Bu yüzden bir kriz yaşanmış, ama bana fark ettirmemişler. Makyözümüz Dilek’e gidiyorum “Çok mu yanmışım?” diyorum, “Hayır, pudrayla kapatırız” diyor ama sonra arkaya dönüp ağlıyormuş meğer!
- M.B: Benim bir sahnemde de Ahmet Ağabey ile organize olmuşlar, tam çekim devam ederken alakasız bir yerde “Dişinde bir şey var” dediler. Güldüm ama sette buna kimse gülmedi. Ahmet Abi “Devam et” dedi. Rengim değişti, 10 dakika boyunca çevirmeye çalıştım. Meğerse ondan farklı bir yüz ifadesi çıkar mı diye yapmışlar.
- C.T: Ahmet Ağabey, Melis’e yaptığını bana da yaptı. Mesela fragmandaki kafaya tokat sahnesi bir anda çıktı. Senaryoda öyle bir şey olmamasına rağmen, kayıttayken kafama şak diye yapıştırdı tokadı. Onunla çalışmak gerçekten çok keyifliydi.