'Diriliş: Ertuğrul' isimli tarihi dizide Ertuğrul Gazi'yi canlandıran Engin Altan Düzyatan: Hayatta en korktuğum şeylerden biri, egosu yüksek oyuncudur; oyuncunun egolusu düşman başına... Aslında çok önemli bir şey yapmıyoruz; oyunculuk çok önemli bir meslek değil yani...
TRT1'de yayınlanan 'Diriliş: Ertuğrul' isimli tarihi dizi, 30 Eylül'de ikinci sezonuyla izleyicinin karşısına çıkacak. Dizinin başrol oyuncuları Engin Altan Düzyatan ve Esra Bilgiç, yeni sezonla ilgili açıklamalar yaptı. İkili, çekimlerin gerçekleştiği Riva'daki platoda at üstünde poz verdi...
'Diriliş: Ertuğrul' isimli dizi ile geçtiğimiz sezon iyi bir başarı elde ettiniz. İkinci sezonda izleyiciyi neler bekliyor? Bir oyuncunun, yönetmenin ve yapımcının, yaptığı işten önce kendisinin tatmin olması gerek; biz bunu yaşadık. Reyting olarak da karşılığını gördük. Benim için işler biraz daha ağırlaşıyor. Yeni giren karakterlerle birlikte hikaye biraz daha renkleniyor.
Geçen yıl Haçlılar ile uğraşıyorduk; bu yıl Moğollar da öyküye dahil oldu. Bu yıl onlarla uğraşıyoruz. Ayrıca bu sezon hikayemiz Erzurum'da başlıyor. Osmanlı'nın hem gücü, hem de entrikalar artacak.
Yeni sezonun ilk bölümü için çekilen fragman çok beğenildi. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz? 120 kişilik bir ekiple çalışıyoruz. Bunu televizyon dizisinde görmek çok kolay bir şey değil. Yerine göre sette beş-altı kamera oluyor. Türkiye'de okumadığım, görmediğim, izlemediğim bir ilk bölüm çektik. Avrupa'da da bu standartlarda çok az iş görüyorsunuz.
Ertuğrul Gazi'yi canlandırmak sizi olgunlaştırdı mı? Hülya Abla (Darcan) ile içeride az önce "Siz büyüdünüz. İlk başladığımızda daha çocuk görünüyordunuz gözüme, şimdi daha büyüdünüz" dedi. Tarihi dizilerin ağırlığı biraz daha fazla olduğu için kişideki değişim daha net ortaya çıkıyor ama her iş, oyuncuyu biraz daha büyütüp olgunlaştırıyor.
Çünkü oynadığınız karakterle yoğrulduğunuz bir süreç yaşıyorsunuz. İş bittikten sonra eski ruhunuza dönüyorsunuz ama size kattığı artıları cebinize, negatif etkilerini de dışarı atmalısınız.
Halkımız da reaksiyonları anında gösteriyor, değil mi? Kaç yıldır oyunculuk yapıyorum, sağ olsunlar her zaman severlerdi beni ama bu sefer daha başka bir şey görüyorum. Mesela daha artan bir saygı var. 'Ertuğrul Ağabey' deyip yanıma gelen genç çocuklar ve 'Ben de büyüyünce senin gibi olacağım' diyen ufak çocuklar görüyorum. Bu durumdan çok etkileniyorum.
İnsanların sizi neden çok sevdiğini düşünüyorsunuz? Oyunculuk aslında ego gerektiren bir meslektir ama işinizde büyüdükçe egonuz küçülmeli. Aslında hayat böyle... Hayatta en korktuğum şeylerden biri, egosu yüksek oyuncudur; oyuncunun egolusu düşman başına... Aslında çok önemli bir şey yapmıyoruz; oyunculuk çok önemli bir meslek değil yani...
Doktor değiliz, yani hayat kurtarmıyoruz; avukat değiliz, hapisten birini kurtarmıyoruz. Eğlence sektörüne iş yapıyoruz, bu kadar basit. Her şeyden önce bunu kabullenmek lazım. İnsanlar sizi seviyorlar çünkü onların evlerine giriyorsunuz. Birisi sizin yanınıza yaklaştığında ona gösterdiğiniz samimiyetle de sizin ne olduğunuz ortaya çıkıyor.
O yüzden de ben insanları seviyorum ve insanların beni sevmesinden etkileniyorum gerçekten. Sadece ona göre davranıyorum. Böyle olursa da mutlu oluyorum, öbür türlü mutsuz oluyorum.
Üç ay sonra bir oğlunuz dünyaya gelecek. Çocuğunuz doğduktan sonra eşiniz Neslişah Alkoçlar'la iş bölümü yapacak mısınız? Allah'tan biz birbirimize hep yardımcı olan bir çiftiz. Önce çocuğumuz sağlıklı dünyaya gelsin. İkimizin de henüz ne yapacağımızı bilmiyoruz. Bir şekilde ben bir ucundan, Neslişah bir ucundan tutup onu büyüteceğiz. İlk defa çocuk sahibi olacağız.
Sonuçta bilmediğimiz bir durumla karşı karşıyayız. Anneler, anneanneler, babaanneler derken biz de öğreneceğiz aşamaları... Ben eşim Neslişah'a her konuda yardımcı olurum. Çocuk doğduktan sonra geceleri uykusuz kalacağım diye hiç düşünmüyorum; hiç dert değil uykusuz da gelirim sete...
Peki, çocuğunuzun geleceği için farklı işler yapar mısınız? Neslişah'ın şirketi var, benim de işim var. Ben, insanların bildiği işi yapması gerektiğini düşünüyorum. Yarın müteahhit olup inşaat yapmam kadar abes bir durum olamaz. Gücüm yettikçe oyunculuktan, bu işten para kazanmayı arzuluyorum; umarım öyle olur.
Doğacak olan erkek çocuğunuza isim bulabildiniz mi? Doğuma üç ay kaldı, hâlâ düşünüyoruz. İsim bulmak çok zormuş. Çünkü verilen bu ismi ömür boyu taşıyacak. İsmini kendi seçemiyor, siz veriyorsunuz. Annemle babamı düşünüyorum; bravo vallahi iyi isim vermişler, çok seviyorum isimlerimi... (Gülüyor)
Erkek ismi zor, tabii düşündüğüm isimler var. Tüm arkadaşlarımın oğulları aynı isimde olduğu için onları da koyamıyoruz. Bekliyoruz bakalım.
Peki içinde bulunduğumuz Kurban Bayramı için neler söylemek istersiniz? Hayırlı, sağlıklı, huzurlu, barış içinde bir bayram olur inşallah hepimiz için... Bayram deyince ben büyük aileleri seviyorum öyle büyüdüm. Yeni jenerasyonun da böyle bayramlar yaşamasını diliyorum. Artık bayramlar aileyle kutlanan bir şey olmaktan çıktı, tatil olarak görülüyor. Bayramlarda herkes bir yerlere kaçmaya başladı.
Şimdi hem Ertuğrul Gazi karakteri ile 'Diriliş: Ertuğrul' dizisinde, hem de gerçek hayatınızda Engin Altan Düzyatan olarak baba olmayı bekliyorsunuz. Nasıl bir duygu yaşadığınız? Baba olan arkadaşlarımla da konuşuyorum. Bizim şu an anlayabildiğimiz bir şey değil. Bir şeyler oluyor, bir durum gelişiyor,
farkındayım bir çocuğum olacak ama bebeği taşımadığım için bir şey hissetmiyorum aslında... Çoğu baba olan arkadaşım aynı şeyi söylüyor, eline çocuğunu alana kadar hissedebileceğin bir durum değil. Ama inanılmaz bir mutluluk... Hayatın bambaşka bir noktaya geliyor, yeni bir hayatın başlayacağını fark ediyorum. Biraz daha sorumluluk sahibi olmam gerektiğinin farkındayım.
Hep söylemişimdir; çok plansız programsız yaşarım, önüme ne geliyorsa onu değerlendiririm, ona yoğrulurum, sonra başka bir yere doğru giderim. Bundan sonra plansız yaşayamam.
'Diriliş: Ertuğrul' ikinci sezona başladı. Set nasıl gidiyor? Biz yaklaşık bir ay önce çalışmalara başladık. Geçen seneden daha yoğun bir şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Çünkü geçen sene yaptığımız işin daha üstünde bir şeyler yapmak zorundayız.
'Halime Hatun' karakterini canlandırmak size neler hissettiriyor? Burası benim için bir okul, ben oyunculuğu burada öğreniyorum. Bir şeyi tecrübe etmeden tam anlamıyla öğrenebilmeniz mümkün değil. Özellikle bu oyunculuksa, her şeyi yaşamış olmayabilirsiniz, her hissi tatmış olmayabilirsiniz. Bu sezon karakter çok daha farklı olacak; bir kere artık hamile bir kadını canlandırıyor olacağım.
Oyunculuk eğitimi aldınız mı? İlk işim benim bu... Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler'de okuyorum. Öncesinde ciddi hiçbir girişimim olmadı. Bu proje ile anlaştığımızda yaklaşık 40 gün boyunca bir oyunculuk eğitimi aldım. Küçükken Devlet Tiyatroları'nda çocuk oyunlarında oynamıştım. İlgim vardı fakat ciddi bir adım atmamıştım.
Peki böyle büyük bir projeyle başlangıç yapmak sizi korkuttu mu? Çok şanslıyım. Yetenekli olduğumun farkındaydım. Çünkü kimse kendini küçük duruma düşürmek istemez. Hiç yeteneğiniz olmasa sadece sizi beğendikleri için işe başlasanız korkunç bir durum. Gelip kameraya bakıp güleceksiniz; bu olacak iş değil. Ki onu önemsemeden oynamanız gerekiyor burada çünkü karakteri ön palana çıkartmanız lazım.
O dönem tarihi ile ilgili neler biliyordunuz. Rolünüze nasıl hazırlandınız? 13'üncü yüzyıl coğrafyası ve tarihine dair hiçbir bilgim yoktu. Sadeci dizi başlayacağı zaman 'Halime Hatun'un, Ertuğrul Gazi'nin hep yanında olduğunu ve Osmanlı'nın temellerinin burada atıldığını biliyordum. Çalışmaya ağaçlar üzerinden başladım. Söğüt, çınar ve çam ağacına göre yorumladım Halime Hatun'u...
Çünkü ayaklarım köklerimdi, babam Selçuklu hanedanından. Asil bir kanım var ona göre karakteri oluşturdum. Geçen sene Halime Hatun'un kanadı kırıktı, artık Ertuğrul'a güveniyor.
Peki daha önceden at biniyor muydunuz? Aksiyonu sever misiniz? Diriliş okulu ile geçen sene bu aylar çalışmaya başladık ve atla o zaman tanıştım. Ankara Atlı Spor'da da binmiştim. Benim için at artık bu diziyle sınırlı değil. Benim için bir spor ve ben artık binici olmak için uğraşıyorum. Ve bunu bana 'Diriliş: Ertuğrul' dizisi kattı.
Ok atmayı geçen sene öğrendim, kılıç da kullanıyorum, birkaç dövüş tekniği de öğrendim ihtiyacım olabilir diye... Burası benim için tam anlamıyla bir okul ve bana çok şey öğretti.