'EN İYİ METRES ESKİ EŞTİR!'

“İyi Günde, Kötü Günde” adlı yeni oyunla ilişkinin binbir halini tiyatro sahnesine taşıyan Ali Poyrazoğlu ve Nilgün Belgün, evliliğe dair şaşırtıcı yorumlar yaptı...;

'EN İYİ METRES ESKİ EŞTİR!'

Poyrazoğlu’nun “Boşanacaksın, metres hayatı, dost hayatı yaşayacaksın. Haftanın dört günü bir arada olacaksın, üç günü hesap sormayacaksın. Miden kaldırıyorsa tabii ki” yorumuna Nilgün Belgün’ün verdiği karşılık şu oldu: “Ben ayrıldığım iki eşimle, sonrasında flört ettim. Çok daha tatlı oluyor.”

En iyi metres eski eştir

“İyi Günde, Kötü Günde” adlı yeni bir oyunla ilişkinin binbir türlü halini tiyatro sahnesine taşıyan Ali Poyrazoğlu ve Nilgün Belgün, Sevgililer Günü için özel olarak bir araya geldi, Kelebek’in sorularını yanıtladı.

Aşkı, evliliği ve karı-koca ilişkisini anlatan “ıyi Günde, Kötü Günde” adlı bir oyunla tiyatroseverlerin karşısındasınız. Hazır kiminin kabusu, kiminin hayali olan Sevgililer Günü de gelip çatmışken gelin aşkı, ilişkileri konuşalım. Söz sizde...

- Ali Poyrazoğlu: İnsanlar evlenirken birbirlerine büyük bir söz veriyorlar. Ne diyorlar; “ıyi günde, kötü günde”... ıyi günde her şey güzel, ama iş zora binince ilişkiler çatlamaya başlıyor. Sadece evlilikte değil, evlenmeden olan ilişkilerde de aynı durum söz konusu. Ama evlilik işinde başka bir şey var. Doktorların da söylediği gibi, ten küflenmesi, ten eskimesi, ten paslanması... Bu devreye girdiği zaman, dokunduğun sevgiliden ilk günkü heyecanı, hazzı alamıyorsun.
- Nilgün Belgün: Bu kaç yıl sonra oluyor Ali’ciğim?
- A.P: İlişki başladıktan beş yıl sonra...
- N.B: Ben o yüzden mi acaba beş yılda bir sevgli değiştiriyorum! Ay benim saptamalarım doğruymuş demek ki...
- A.P: O heyecanı, hazzı alamadığın zaman büyük bir boşluk oluşuyor. O boşluğu da başka bir şeyle doldurmaya çalışıyorsun. Dünyada herkesin bir mesleği var aslında; sunuculuk. Kendini yaşama sunuyorsun, kabul edilmek istiyorsun, yaşamın seni bağrına basmasını istiyorsun. Bunu yapmaya daha çocukken başlıyoruz. Sevilmek, sevmek, başka insanlara dokunmak, başkalarının da sana dokunmasını istiyorsun. Bu böyle...

Yani kimse “ben tek eşliyim” diye iddia etmesin...
- A.P: Tabii. Bunun arkasında riya gizli. İşkilerde püf nokta şu: Kendini berrak bir şekilde karşındakine sunmak... Korkularından, zaaflarından, yenilgilerinden, yalnızlığından, beceriksizliklerinden söz etmesini bileceksin ve onlarla yüzleşeceksin. Ben yaşamı düzgün geçen bir adam oldum. Niçin? Çünkü ben, hatalarımın üniversitelerinden mezun oldum.
- N.B: Hepimizin önünde çok büyük bir tehlike var; alışkanlık. Alışkanlık, en öldürücü canavardır. Çünkü tedavisi yoktur, götürür.

“İlişkilerde beş yıl sonra ten paslanması yaşanıyor” dediniz. Paslansa da yeniden parlatılamaz mı, bu mümkün değil mi?
- A.P: ıstersen, pası silebilirsin. Ayrılıkların hepsi bence iki kişilik beceriksizliklerden başka bir şey değildir. Sorunsuz hiçbir ilişki yoktur. Sorunları konuşun. Konuşurken de iki çözüm önerisiyle gelin. Evlilikte iki taraf ikişer tane çözüm önerisi sunsa, bu dört çözüm önerisi olur. Bunlardan biri mutlaka akla yakındır ve kullanılabilir. Bir de evliliklerde mutlaka tartışmalarda bir geri çekilen olmalı. Ve her güne yeniden başlayacaksın. Evli çiftlerin mutlaka kendilerini öbür günden farklı kılmaları gerek. Her gününü diğerinden farklı bir şenliğe dönüştüremiyorsan, ilişkini yeniden anlamlandıramıyorsan, sorunlarınla yüzleşemiyorsan, tıkanıyor ve boşanıyorsun. Tabii boşanma sonrasında da ayrı sıkıntılar var...

Ne gibi Ali Bey?
- A.P: Diyelim ki kadın boşandı... O kadının önünde, 3-4 erkek var. Belki o 4 erkek, kocasından daha bilgili, daha yürekli, teni bir tanesiyle daha çok uyuşuyor. Ama bu erkekler, alışkanlığın arkasından gelecek ve harcanacaklar. Bu durum adamlar için de söz konusu. Karısından ayrılıyor, ipini koparmış gibi bir kadından diğerine koşuyor. O kadınlar hep çöpe gidiyor. Yani büyük aşklardan, büyük ayrılıklardan sonra gelen 3-4 kişi hep çöpe gider.
- N.B: Ama çöpe gitme nedeni de şudur, aşk yarım kalmışsa çöpe gider. Hayatta en tehlikeli şey, aşkın yarım kalmış halidir. Eğer her iki taraf da birbirine sevgisi, saygısı biterek ayrılmışsa, ondan sonraki gelenler zarar görmez. Ama belli şartlarda ayrılmışsanız, akılları hâlâ birbirlerindeyse ki ben böyle bir ayrılık yaşadım, o zaman gelen adam ya da kadın harcanır. Bekleyeceksin... Ruhunu, bedenini temizleyip, öyle yeni bir şeye başlayacaksın.
- A.P: Eğer aklın varsa, yeni boşanmış bir kadına, bir adama hiç yanaşmayacaksın.
- N.B: Anam sen de böyle deme... Karısını, kocasını unutamamış insana yanaşmayacaksın. Halletmişse, yanaş, hiç korkma. Tanıştığınız bir adam, oturup konuştuğunuzda eski karısından bahsediyorsa, olay bitmiştir. Hemen ondan ayrıl, o yemek, son yemek olsun yani. Hemen uzayacaksın. Onun aklı hâlâ karısında demek ki.
- A.P: Ama şöyle de ballı bir durum var...

Nasıl?
- A.P: Boşanacaksın, metres hayatı, dost hayatı yaşayacaksın. En iyi metres eski eştir. Evliliğin fazla kurallarla, insanları boğduğunu, rahatsız ettiğini biliyoruz. Her evli çift, birbirini tapulu malı gibi görüyor. Boşanıyorsun, tapu bitiyor. Tapular olmayınca da aşk çok daha güzel yaşanıyor.
- N.B: Ben ayrıldığım iki eşimle, sonrasında flört ettim. İşte oyunumuzda ilişkilerin binbir halini anlatıyoruz. Mutlaka gelin.

SEVGİ İKİ KİŞİLİK BİR YERALTI ÖRGÜTÜDÜR

- A.P: Sevgi ve aşk iki kişilik bir başkaldırı hareketidir. Sevgi, iki kişilik bir yeraltı örgütüdür. Devrim hareketidir. O yüreği olan insanlar birbirlerini buldukları zaman, büyük aşk oluyor. Büyük aşk mı istiyorsun, büyük değişiklik, büyük devrim isteyeceksin o zaman...
- N.B: Bunu yapabileceğin adam gibi adam var mı? Yalnızlık en güzeli. Böyle adam olsa, sarılırsın ona.
- A.P: O zaman sevginin emek vermek olduğunu öğreneceksin, adam gibi adam olmayandan adam gibi adam çıkaracaksın. Adam diyelim ki kıro, ama taş gibi. O zaman o kıroyu düzeltmeye çalışacaksın.
- N.B: Sen eğiteceksin, diğeri kapıp gidecek. Hazır talebeye ohh konacaklar.
- A.P: Yahu siz hiç emek vermeden hazıra konmak istiyorsunuz. O zaman ne yapacaksın, evli erkekleri ayart.
- N.B: Ay olur mu canım? Allah korusun.
- A.P: E öyle. Başkasının pişirdiği yemeği ye sen de o zaman... Ama ben sana diyorum ki, kendin pişir, kendin ye. Onu da istemiyorsun. Ne diyeyim ben sana? Yani o sana uymuyorsa, kendine uydur, dost ol, arkadaş ol.
- N.B: Ben hayatım boyunca yemek yapmak istemiyorum. Biraz da başkaları hazırlayıp, önüme getirsin istiyorum. Bu da benim tercihim. Ömrüm eğitmenlikle mi geçecek. Biraz da eğitilmişi gelsin.

Aşk,tutku, bağlılık diye bir şey kaldı mı peki?
- N.B: Aşk ve seks birbirine girdi kardeşim. şimdiki aşkların adı seks! Bildiğin aşk, başka bir şey. Aşk, karşılığında hiçbir şey beklemeden sevmektir. O değerler, saygılar yok. Sen gideceksin, yerine biri gelecek. Çünkü hazır 5-6 kişi var sırada.
- A.P: şair ne demiş “Ben güzele güzel demem, güzel benim olmayınca”... Eskiden de böyleydi, bugün de böyle, yarın da böyle olacak. O güzel senin nasıl olacak, sen onun güzeli nasıl olacaksın, işte şartlar değişti. O zaman ne yapacaksın, şartlara göre kendini yeniden kuracaksın.
- N.B: Yani düzene uyacaksın diyorsun...
- A.P: Hayır düzene uymayacaksın. Kendi düzenini kuracaksın. Bu düzene meydan okuyacaksın. Baş kaldıracaksın.
- N.B: Ben düzene meydan okuyorum, yalnızım!