EMRE KINAY ANLATTI!

Emre Kınay Duru Tiyatro’da ‘Sondan Sonra’ adlı oyununu Ahu Türkpençe ile sahneye taşıyan Emre Kınay, diğer yandan yayına başlayan ‘Sensiz Yaşayamam’ adlı dizinin setine de koşuyor. Bir oyun ve dizi telaşı içinde olan Kınay, bu arada dizide de rol alan Şahika Koldemir’le sürpriz bir şekilde flört etmeye başladı .

EMRE KINAY ANLATTI!

Duru Tiyatro beşinci yılında... Beş yılda tiyatro ekonomik olarak düze çıktı mı, toparlandı mı?

Hayır, tabii ki... Bizim hesapladığımızdan çok daha pahalıya çıktı her şey. Desteksiz yaptık bunu. Benim cephemde, televizyonlarda çalışıp oralardan kazandığım paranın ciddi bir kısmını buraya aktarmak suretiyle döndürdük.

Şu anda gelinen nokta ne durumda?

Benden para istemiyor artık. Ancak ben para istersem, bana da veremez bir halde. Benim yatırdığım para duruyor. Ben bu işe başlarken, kızım Duru’dan bir ev parası çaldım dedim hep, o paranın borcu var. Duru’nun Duru’ya borcu var yani. Ancak şu anda çok güzel bir ekip olduk. Maaşlar zamanında ödeniyor. Bir de Türkiye Cumhuriyeti’nde personeline aksatmadan 12 ay maaş ödeyen tek özel tiyatroyuz biz. Galiba, bir de Kenterler olabilir. Biz yaz ve kış ödüyoruz.

Kar zarar hesabı yapılsa durum çok da acıklı değil galiba?

Hayır, değil. Zaten iş seyircide bitiyor. Şu an yüzde 60 doluluk oranında oynuyoruz. Yüzde 100 doluluk oranıyla oynarsak, belki o zaman ben de yevmiyemi alabilirim tiyatrodan.

Ne kadar ayıp, sizin emeğinize ne kadar büyük bir haksızlık!

İstanbul gibi bir kentin 10 büyük tiyatrosundan birinin yüzde 60 seyirci doluluk oranıyla oynaması, olsa olsa İstanbul’un ayıbı olur. Bu yüzden İstanbullular’ın tiyatrosuna sahip çıkması gerekir.

Şu anda sergilenen oyun ‘Sondan Sonra’ perdelerini açtı. Yönetiyorsunuz, oynuyorsunuz, zaten patronsunuz da. Sorumluluklarınız çok... Bütün bunlar sahnedeki Emre Kınay’ı nasıl etkiliyor?

Bazen etkiliyor, bazen yorgunluk olarak ortaya çıkıyor. Patron kısmı beni çok etkilemiyor. Bir müdürümüz var, Cenk Yanılmaz; önemli bir kurumsal şirketten onu koparıp aldık, her şeyi hallediyor. Ancak diğer konulara gelirsek; oyun içinde bazen yönetmen gibi davrandığım oluyor. Tabii zor oluyor. Çünkü ‘Sondan Sonra’ kişilikli, zor ve meselesi ağır olan bir oyun. Hem yönet, hem oyna, son günlerde dekoratörle de yollarımızı ayırınca o sorumluluğu da yüklendik... Doğrusu çok zorlandık.

Bir röportajınızda “Son 20 yıl içinde beni bu kadar zorlayan bir ya da iki oyun olmuştur” demişsiniz.

Çok zor, çok zor. Galadaki tepkiler önemliydi. Olumlu ve olumsuz eleştiriler beni mutlu etti.

Oyunda 16 yaş sınırı var. Şiddet ve cinsellik içerdiği için... Televizyondan daha mı fazla bir şiddet var oyunda?

Televizyondaki cinsellik ve şiddetin çok altında, inanın altında. Bu konuyu bir gazeteci arkadaşımız daha sormuştu ve ben o sorudan sonraki üç dört gün içinde fırsat buldukça televizyona bakmaya çalıştım. İzlediğim şeyleri değerlendirirsem, televizyondaki cinsellik ve şiddet, oyunumuzdan çok daha fazla. Ama bu benim sorumluluğum...

Size hiç kimse “Oyununuzla ilgili 16 yaş sınırı koyun” dedi mi?

Hayır, demedi. Bu tamamen oto-kontrol ve benim kararım.

Neden?

Çünkü, tiyatroda yaş çok önemli bir şeydir. Perihan Mağden tiyatroyla ilgili, pek fazla bilgi sahibi olmadan, tamamen fikre dayalı bir yazı yazmıştı. O yazının bir yerine, herkes çok kızdı Perihan Mağden’e; ben kızmadım, ailesine kızdım. Ailesi onu çocukken bir tiyatro oyunu izlemeye götürmüş ve nefret etmiş oyundan. Muhtemelen onun yaşında izlenmemesi gereken bir oyunu izlemiş. Yanlış yaşta izlediği bir oyun tiyatrodan nefret ettirmiş onu.

Sonra bir arkadaşım, kızıyla bir oyuna gitmiş, oyunda cinsel mesajlar varmış. Arkadaşım “Keşke önceden bir uyarı yapsalardı, ben kızımla yan yana böyle bir oyunu izlemek istemezdim” demişti. Bunları biriktirdim ve oyunumuzla ilgili böyle bir uyarı yapmaya karar verdim. Televizyon dizisini çeken, o an seyircinin gözüne bakmaz. Ama tiyatroda o gerginliği hemen alırsın. Hep deriz biz, her tiyatro oyunu gösterisi başkadır, asla biri diğerine benzemez. Çünkü o andır önemli olan. O gece o enerjiyi başka başka alırsınız. Mesleki olarak oyunu oynarken iç huzurum var.

Oyunda suya sabuna dokunduğunuzu söylemişsiniz. Mesela...

Biraz geniş konu bu. Rejisör olarak söylüyorum bunu. Oyun, bir patlama sonrası, sığınakta geçiyor. Bir kadını, kendi sığınağına alan bir adam var. Oyun da zaten iki kişi arasında geçiyor.

Hangi ülkede geçiyor?

Ülke belli değil, zaman da. Her yerde olabilir. Sonuç itibarıyla, ordaki çatışmada, elinizde tuttuğunuz iyiliği güç yoluyla dağıtmaya çalışırsanız, bireysel ya da toplumsal anlamda bu sizi faşizme ulaştırır. Oyunun ana repliği budur. Bu cümleyi istediğiniz yere uygulayabilirsiniz. İyilik dağıtma adına ülke işgal edenlere uygulayabilirsiniz. Sağlık için sigara yasaklayanlara uygulayabilirsiniz. Çocukları muzır neşriyattan korumak diye başlarsanız, kitap yasaklarına kadar gidebilir. Kısacası suya sabuna dokunduk...

Rol arkadaşınız Ahu Türkpençe’yle ‘Karamel’ dizisinde tanıştınız. Ayak bileğini sakatladığı için gala ertelendi, şimdi sağlık durumu nasıl?

Şimdi sağlık durumu iyi. Oyunda epey hareketli ve aksiyonlu sahneler var. Doğrusu orada sakatlanma riskimiz var. Futbolcu gibi... Şu an maşallah, devam ediyor.

‘AHU BENİM PAMUK PRENSESİM’

Neden ona Pamuk Prenses diyorsunuz?

Çok Pamuk Prenses çünkü. Biz onunla ‘Karamel’ dizisinde çalışmıştık ilk kez. Sabahları o kadar neşeli, olumlu ve güzel ki... O neşesini ve enerjisini hiç kaybetmiyor. Ben tiyatro oyunumuz için Ahu’yu seçince, pek çok kişi bana hata yaptığımı söylemişti. Ancak Ahu, hem disiplini, hem becerisiyle, herkesin yüzünü kara çıkardı. Ben onunla onur duyuyorum. Ayağı sakatlanınca “İğne yaptırıp oynarım” diyecek kadar yürekli ve istekli. O benim Pamuk Prensesim... Ne yazık ki, gerginlikle beraber her şeyin daha iyi olacağına inanıyorlar. Sette de öyle, tiyatroda da öyle, dizide de öyle. Şartlar zaten çok ağır, bir de hayatı böyle zorlaştırmamak gerek.