İzzet Çapa, Emir Berke Zincidi ile konuşmasını yazdı.. İşte Kelebek'te yer alan o yazı...
Ayşecik, Ömercik, Sezercik, Güllüşah, Yumurcak...
Bu isimler Türk filmlerinin efsane çocuk yıldızlarıydı...
Yüzlerce yapımda başrol oynadılar. Kimi zaman güldürererek, kimi zaman da ağlatarak gönüllerde taht kurdular.
Hepsi “hızlandırılmış şöhret”le tanıştı. Küçücük yaşta çok büyük üne, ilgiye, paraya sahip oldular
Gençliğe adım attıkları yıllarda ise “miadlarını doldurmuşcasına” ortadan kayboldular.
“Nerede o eski çocuk yıldızlar?” temalı hafif nostaljik, azıcık da melankolik bir yazı okuyacağınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz.
Aniden geçmişin fenomen veletlerini hatırlamamın sebebi geçen hafta günümüzün en meşhur çocuk yıldızı, “Öyle Bir Geçer Zaman ki”nin Osman’ı, reytingleri alt üst eden Küçük Ağa’nın Mehmet Can’ı, sevgili Emir Berke Zincidi ile tanışma fırsatı bulmuş olmam.
Bir kafede oturmuş, arkadaşlarla sosyal medya üzerinden “dünyayı kurtarmaya” çalışıyorduk ki, yan masada annesi ve bir başka genç adamla oturan çocuk dikkatimi çekti.
Annesi “Yesene oğlum” diye diretiyor, küçük adam da “Yemeyeceğim” diye “kontratak” yapıyordu.
Buraya kadar klasik bir anne oğul çatışması... Kücçüemek seçen beyefendiye dikkatle baktım ve bir de ne göreyim? Bu bizim Küçük Ağa’dan başkası değil!
“Sette yönetmen ‘Ye’ deyince ne yapıyorsun?” diye her zamanki gibi üstüme vazife olmayan şekilde konuya hemen dahil oldum.
Emir Berke’nin “Sen ne karışıyorsun?” diyen bakışlarına maruz kaldıktan sonra annesi Sevgi Hanım “O konuda çok disiplinli. Bakın burada yemek bile yediremiyorum ama sabah ‘Setin var’ desem, erkenden kalkar koşa koşa gider. Yaptığı işi çok seviyor” diye cevapladı.
Muhabbet sırasında masalarına da dahil oldum ve başladık sohbete...
9 yaşındaki Emir Berke’nin vergi mükellefi olduğunu öğrendiğimdeki şaşkınlığımı tahmin edebiliyorsunuzdur herhalde.
“Anne babası çocuklarını kullanıyor gibi bir imaj oluşuyor insanların kafasında” diye patavatsız bir laf ettim. Fakat ne yapayım? Herkesin aklındaki benim dilimde işte.
Sevgi Hanım oğullarının kazandığı her kuruşun Emir Berke’nin hesabına yattığını söyledi.
“Bizim bir babamız var. Ailenin tüm masraflarını o karşılıyor. O bize bakar. Niye oğlumuzun, Emir Berke’nin parasına ihtiyacımız olsun?” dedi.
Ufaklığın aldığı arabanın ruhsatında ve evin tapusunda bile Emir Berke Zincidi yazıyormuş. Geri kalan para ise ilerideki yurtdışı eğitimi ve geleceği için onun adına açılan bankada tutuluyormuş.
“Bir gün ‘Anne ben sıkıldım, artık oyunculuk yapmak istemiyorum’ derse ‘Nasıl istersen oğlum’ diye cevap veririm” diyor Sevgi Zincidi.
İşte o sırada lafa karışıyor Emir Berke “Bunları benimle neden konuşmuyorsun?” diye...
Hakikaten özel bir çocuk. Bu yaşta, tanıdığım pek çok yetişkinden daha fazla neyin ne olduğunu biliyormuş gibi bir hali var ama çocukluğunu da istediği gibi yaşıyor.
Konuşurken çoğu zaman “O benim dünyam” dediği iPad’inden gözünü ayırmıyor.
Heyecanla en son gittikleri lunapark gezisini anlatıyor.
"Tamam o zaman, kanka olalım seninle Emir” diyorum. “Önce adımı doğru söyle, sonra kanka olalım ben Emir Berke!”
Vay vay vay... Küçük müçük değil, bildiğin ağa beyefendi.
“Senin dizinin reytingleri Kıvanç’ınkiyle ‘düello’ halinde. Ne diyorsun bakalım bu işe?” diye soruyorum.
Tatlıtuğ’la kanalların ortaklaşa yayın yaptıkları Van Depremi özel gecesi programında tanıştığı andan bahsetmeye başlıyor bizim ufaklık. “Sen daha mı yakışıklısın yoksa?” diye takıldığımda, Emir Berke “Eee yaniii görmüyor musun?” diyerek bütün masayı gülmekten kırıp geçiriyor. Kıvanç Abisini çok sevdiğini de hemen ardından eklemeyi unutmuyor.
“Seviyorsun ama reytinglerde Kurt Seyit’i açık arayla geçti senin dizi” diyorum, bizimki yine patlatıyor bombayı: “İş başka, arkadaşlık başka!
Annesine dönüp “Korkarım kızlar peşinde koşmaya başlayınca çok çekeceksiniz Emir Berke’den” diyorum.
Sevgi Zincidi gülümseyerek bana bakıyor ve “O kızları şimdiden uyarayım. Oğlumu çok seviyorum, inanılmaz zor bir kaynana olacağım” diye cevap veriyor.
Bu sırada Emir Berke, en sevdiği restoranın Nusret olduğunu söylüyor. “Bir gün bizim kafeye de bekleriz” deyince “Nusret Abi’ye ayıp olur. Hem sen şişman ve çirkinsin. O senden daha yakışıklı” diye lafı gediğime oturtuyor.
Böyle güle oynaya bitiyor kısa muhabbetimiz. Emir Berke yaşına göre çok akıllı bir çocuk, şöhret “hastalığına” kapılacağını da pek sanmıyorum açıkçası. Arkasında belli ki bilinçli bir anne baba var. Önyargılara rağmen oğullarının mutlu olmasından başka temennileri yok onların.
Emir Berke’ye gelince... O bu gidişle büyük ağa da olur, oyunculuğun ağababası da...