EDA VE BORA BÜYÜK AŞKLARINI ANLATTILAR!

Stil ikonu Eda Taşpınar ile milli sörfçü Bora Kozanoğlu'nun aşkı cemiyet hayatının en çok konuşulan aşklarından. Ünlü çift yaşadıkları büyük aşkı anlattı.

EDA VE BORA BÜYÜK AŞKLARINI ANLATTILAR!

Önce Paris'i konuşalım; Paris'i iyi bilir misiniz, sık gelir misiniz?
EDA TAŞPINAR: Paris'i neredeyse İstanbul kadar iyi bilirim. Yıllardır Paris'e yılda beş ya da altı defa gelirim. Yakın arkadaşlarımın çoğu bu şehirde yaşadığı için buranın tadını bir Parisli edasıyla çıkarabiliyorum. Bu da Paris'i sevmemin en büyük nedenlerinden biri. Diğer nedeni ise, yaşadığımız kaotik hayatın içinde burasının bir şekilde benim gözümde düzeni ve huzuru simgeliyor olması.

BORA KOZANOĞLU: Benim hayatım deniz kenarlarında geçtiği için Paris'e sık gelmiyorum. Son geldiğimde çok küçüktüm. Yıllar sonra geldiğimde çok da bir şeyin değişmediğini gördüm. Ne bir çarpık yapılaşma, ne de gözü rahatsız edecek bir durum var. Sanırım bu medeniyetin göstergesi... Tüm dünyayı kana bulayan Hitler bile 2. Dünya Savaşı'nda Paris'e tek bomba atmamış. Benim buradaki en favori yerim Louvre Müzesi ve Kaptan Cousteau Oşinografi Merkezi.

Paris'te mutlaka yaptığınız şeyler nelerdir?
E.D.: Saatlerce yürümek... İstanbul hayranı olsam da, ne yazık ki İstanbul yürümeye elverişli değil. Ben de bunun acısını, yurtdışı seyahatlerimde çıkarmaya çalışıyorum. Ayrıca bisiklete binip Paris'i gezmeye bayılıyorum.
B.K.: Eda ile gelince alışveriş, alışveriş ve daha çok alışveriş. Bir de bol yemek...

YAŞAYIP TATMAYI BİLENLERİN ŞEHRİ
Paris'te en çok ne yapmayı seversiniz?
E.T: Boğa burcu olarak yemeğe çok düşkünümdür. Bu yüzden tatillerde önceliğim, genellikle güzel yemek yemektir. En çok keyif aldığım şey, Cafe de Floor'da kahvaltıyla güne başlamak. Paris'in bir klasiği; sıcak kruvasanları, baget ekmekleri ve keyifli ambiyansıyla St. Germain'in bir numarası.

Bunun yanı sıra müze ve tarihi binaların olduğu sokak aralarını, sanat galerilerini gezmek gerçekten keyif verici. Ayrıca mutlaka her geldiğimde nehirde bir sal kiralayıp dolaşmayı da severim. Şehrin güzelliğine farklı bir bakış açısı getirir. Bu arada Hotel Costes'in avlusunda yenilen uzun öğle yemeklerinin keyfini de unutmamak gerek.

Paris'te yaşayan bir yakınınız var değil mi?
E.T.: Evet, Paris'te yaşayan bir yakınımız var. Indhira'nın (Taşpınar) kuzeni Crystal... 13 yıldır Paris'te yaşıyor. Bizim Paris'e gelmeden tüm programımızı o belirliyor. Restoran, gece kulübü, tüm rezervasyonumuzu Crystal yapıyor. Biz de onun sayesinde Paris'in keyfini çıkarıyoruz.

Paris aşk şehri olarak bilinir, sizce?
E.T.: Oh la la. Kesinlikle...
B.K.: Paris kesinlikle aşk şehri. Bir şehri özelleştiren, oradaki insanlardır. Paris'teki insanlar doğal, önyargısız ve kendileri için yaşıyorlar. Aşkları doyasıya özgürce yaşıyorlar. Bunu hem davranışlarında hem de sanat eserlerinde görmek mümkün. Haliyle şehir aşk şehrine dönüşüyor.

Sizce Paris'i aşk şehri yapan ne?
E.T.: Sanırım etkisinde kaldığımız o eski filimler. Rita Hayworth filmi gibi. Küçükken seyredip hayalini kurduğumuz aşkın geçtiği şehir Paris. Yaşayıp, tatmayı ve görmekle bakmanın arasındaki farkı bilenlerin şehri Paris...

Gelelim sizin aşkınıza...
B.K.: Paris aşk şehri, Eda ise aşkın ta kendisi! Ben aşkı Eda ile tanıdım. İlişkimizi bu kelimler yeterince ifade ediyordur değil mi?

Bora Bey'le gelecek planlarınız var mı?
E.T.: Geçmişimi en önemli hazinem, geleceğimi ise en önemli maceram olarak görürüm. Maceralar planlanmaz değil mi? Neler olacağını kim bilebilir. Yaşayıp göreceğiz.

Ya sizin Bora Bey, planlarınız var mı?
B.K.: Zaman çizgisi, anların toplamıdır. O yüzden gelecek ile ilgili varsayımlar ve bunun gibi şeyler enerji tüketir. Hayatın tadını çıkarmanızı engeller. Biz Eda ile anın tadını birlikte çıkarıyoruz. Gerisini hiç düşünmüyoruz. Su akar yolunu bulur.

Birlikte neler yapmaktan keyif alırsınız?
E.T.: Çok enteresan; yemek yeme şeklimizden yürüyüşümüze, konuşmamıza kadar çok şeyde aynıyız. Düşünce tarzımız bile aynı. Yalnız Bora daha derin düşünüyor. Bazı şeylerde ise çok farklıyız. Galiba işin güzelliği bu. Ne olacağını bilmemek, heyecanlar, soru işaretleri, her şeyi ekstrem yaşamamıza sebep oluyor. Ve böylelikle ilişkimiz asla monotonlaşmıyor.

Bora Bey ile ilişkiniz hayatınızda değişikliklere neden oldu mu?
E.T.: Bora çok derin felsefeli bir insan, onun sayesinde çoğu olaya bakış açım değişti. Hayatın sadece görünenden ibaret olmadığını, her şeyin dibini görebilmek, derinini inceleyebilmek için bir tık daha gayret sarf etmek gerektiğini öğretti bana.

Eda Hanım ile ilişkinizden önce hayat nasıldı, şimdi nasıl?
Eda çok özel bir insan. Eda bana aşkı ve sevmeyi öğretti. Bir de sabırlı olmayı. Onunla gittiğim her yer, yaptığım her iş farklı bir anlam kazanıyor. Eda benim ilham kaynağım. Eda'dan sonra sörfte bile hızlandım. Rakiplere duyurulur... Bir de eskiden kızlar bana bakıyorlardı, şimdi ise "Aaaa Eda" deyip, Eda'ya bakıyorlar.

GİYİME PEK ÖNEM VERMEM
Eda Hanım'ın, giyim konusunda üzerinizde etkisi var mı, siz onun kıyafetine karışır mısınız?
B.K.: Eda'nın hakkında benim söylemem gerekecek bir durumu yok. Herkes onu şık buluyor. Ben ise biraz daha sadeyim. Ve Eda benim bu tarzımı çok beğeniyor. Müdahaleye gelince; Eda, insanların hayatına müdahale eden kişilerden değil.

Modayı takip eder misiniz?
B.K.: Bana kalsa ben hep şortla gezeceğim. Tabi ki bu şaka... Her yerin giyim adabı var. Hz. Mevlana'nın bir sözü var; "Ne insanlar gördüm, üstünde elbise yok, ne elbiseler gördüm içinde insan yok"... Bu sözden yola çıkarak, giyim kuşam konusuna pek de önem veren biri değilim. Önemli de olduğunu düşünmüyorum.

Sörf nasıl gidiyor, yarışlara katılacak kadar öğrendiniz mi?
E.T.: 1-2 yıl içinde yarışlara katılıp dereceye girmek istiyorum. Şimdi işin en keyifli yerindeyim. Her gün bir şeyler öğreniyorum. Sonra yarışlara katılacak kadar öğrendiğimde, otomatikleşeceğim. Umarım bir gün Türkiye şampiyonu olup dünya sıralamasına girerim. Türkiye'de 3-4 kız yarıştığı için dereceye girmek çok zor olmaz sanırım.

Eda Hanım başarılı olabilir mi?
B.K.: Sörf hocam "Senden sörfçü olmaz!" demişti. Şimdi Türkiye şampiyonuyum. Dünyada çeşitli derecelerim var. Yetenek şart ama istemek, çalışmak, emek vermek gerek, başarı arkasından gelir. Eda'nın başarılı olacağına eminim.