Duygu Çetinkaya, Akşam'dan Erçin DAĞ EYSEN'e röportaj verdi.. İşte o röportaj...
Oyuncu Duygu Çetinkaya, Survivor Gönüllüler takımının asi kızıydı. Yarışma başladığı günden itibaren sürekli kavga görüntüleri ekrana yansıyan Çetinkaya’nın bu ani çıkışlarını, kimi kesim desteklerken kimi kesimin ise tepkisine neden oldu. Zorlu ada koşullarına karşı sonuna kadar mücadele eden genç oyuncu, şimdilerde art arda teklifler alıyor. Dizi ve reklam sektöründen gelen teklifleri değerlendiren Çetinkaya, önümüzdeki günlerde formatını ekibiyle birlikte yazdığı bir televizyon programına haz
Dünyanın en zorlu ve en çok izlenen formatlarından biri olan bu yarışmada yer aldığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Hiçbir zaman yarışmayla ilgili herhangi bir şüphem olmadı. Herkes doğasında ve ruhunda ne varsa adanın koşullarına göre yaşadığı için kameralarda 24 saat çekimde olduğundan yarışmalar birebir televizyona yansıdı.
Otelde kavga ettiğime dair çıkan dedikodular tamamen yalan. Emel adlı yarışmacımızın böyle bir iddası var. Ancak ben otelde düştüm ve sakatlandım. Bu yüzden de grupla vakit geçiremedim. Onlar da gruplaştılar. Ama nedense benim kavga ettiğime dair bir söylentiyi ortaya attı. Sanırım bunda o hafta benimle SMS’e çıkmasının büyük bir etkisi vardı.
Gruplaşma içinde stratejiler oldu mu bilmiyorum? Çünkü ben o gruba dahil değildim. Adada hayatta kalmaya ve yarışmalarda da takımıma puan kazandırmaya çalışıyordum. Ancak Gönüllüler Adası’ndaki tüm yarışmacıların ilk önce beni adadan göndermek istediklerini biliyordum. Sakatlanmam ve buna rağmen direnmem onları rahatsız etmişti.
Oyuncu olmam ve oy oranımın yüksek gelme ihtimali onları korkutuyordu. Bu yüzden sürekli psikolojik baskıyla benimle tartışmaya giriyorlardı. Çoğunluk oldukları için genelde haklı gibi duruyorlardı. Amaç beni iyice sinirlendirip pes etmemi sağlamaktı. Eğer ki arkadaşlarım stratejik bir plan kurdularsa da ben halkın desteğiyle yarışmada kalarak Survivor’ın stratejiyle yürümeyeceğini herkese göstermiş oldum.
En basitinden buzdolabından soğuk bir şişe suyu çıkartıp, bir bardağa koyup onu içmenin bile ne kadar değerli olduğunu anlıyorsunuz. Survivor’da bir nebze olsun Afrika’da yokluğun içinde mücadele eden çaresiz insanların açlığına yaklaşabiliyorsun.
Sonuçta çıktığında bir hayatın olduğunu biliyorsun. Ancak onların hayatının hep böyle devam edeceğini bilmek de seni ayrıca yaralıyor. Yalnızlık... içinde yüzleşemediğin tüm şeylerle yüzleşmeni sağlıyor. Öfken bazen kontrolu kaybedebiliyor. Yani kısacası ada iyisiyle kötüsüyle sana kocaman bir hayat dersi veriyor. Zorluklarıyla ve güzellikleriyle seni geliştiriyor.
Fatmagül’le herhangi bir kavgamız söz konusu değil. Adadayken belli bir dönem çok güzel bir arkadaşlığımız oldu. Döndükten sonra da bu arkadaşlığımız bir müddet devam etti ancak fikir ve bakış açısı olarak farklı iki insan olduğumuzu ve ortak paylaşımlarımızın olamayacağını gördük.
Bu yüzden de görüşmeme kararı aldık. Ben onu hâlâ çok seviyorum ve her zaman başarılı olmasını istiyorum. Çünkü bunu hakettiğimi düşünüyorum.
Ada koşulları o kadar zordu ki biz kalp gözümüz yerine kazanma gözümüzü kullanıyorduk. O yüzden duygusal yakınlaşmalar söz konusu dahi olmadı. Ne ekip ne de yarışmacıların arasında herhangi bir aşk olayı gerçekleşmedi. İzleyiciler ve magazinciler bizi Dağhan’la yakıştırmışlar. Buna gerçekten çok şaşırdım.
Çünkü öyle birşey söz konusu dahi olmadı. Dağhan her zaman görüşüceğim ve arkadaş olarak da çok sevdiğim biri. Tabii yarışmacılardan görüşmediğim kişiler de var ama bu benim kişisel tercihimden kaynaklanıyor. Yarışmayla bir alakası yok. Benim için yarışmada olan yarışmada kaldı.
Ünlüler ve Gönüllüler takımı arasında çok fazla tartışma yaşandı. Ancak kavgayla tartışmayı ayırt etmek gerekli. Tartışma asla tek taraflı çıkmaz. Bizim 17 farklı insan olduğumuzu göz önünde bulundurursak açlığın ve zorluğun olduğu bu yarışmanın içinde tartışmaların yaşanması çok normaldi. Ben bir çok konuda itiraz ettim.
Çünkü takımım ve kendimi korumak zorundaydım. Bana yanlış gelen bir konuda hakkımı savunmanın hakkım olduğunu bildiğim için tartışmaların içinde en fazla yer alan yarışmacılardan biri oldum. Maalesef ki bir çok insanın bakış açısı hâlâ şu yönde; kadın çok konuşup hakkını savunduğu zaman çirkef kavgacı olarak yorumlanıyor. Halbuki kadın da kendi hakkını savunabilecek özgür bir bireydir. Ben kendime göre haklarımı savunduğumu düşünüyorum.
Survivor Adası’nda zaman duruyordu. Çünkü bir saate sahip değildik. Güneşin ve ayın hareketleriyle saati tahmin ediyorduk. Orada zamanın aslında ne kadar yavaş aktıwı gördüm.
Şehir yaşantımızda bunu farketmek imkansız ama adada buna birebir olarak şahit olabiliyorsun. Ruh halimizi adanın hava düzenine benzetiyorum. Bir anda 12 saat yağmur yağıyor sonra 55 derece güneş açabiliyordu.
Normal hayatımda çok yemek seçen biriydim. Ancak adada 3 temel besin vardı. Pirinç, balık ve hindistan cevizi. Orada yemek seçme gibi bir lüksünüz yok. Yenilebilecek herşeyi hayatta kalmak için yemek zorundasınız. Aç kalan insan herşeyi yer. Ben kayalara yapışan sülükler ve yengeçleri yiyerek hayatta kalmaya çalıştığımda balığın ne büyük bir nimet olduğunu gördüm.
Özel hayatımda kimse yok. Şu an tamamen işlerime odaklanmış durumdayım. Çeşitli dizi ve reklam teklifleri geliyor değerlendiriyorum. Ancak bunun dışında formatını ekibimle yazdığım bir televizyon programına hazırlanıyoruz. Bunun haricinde de kendi tasarımlarımı yaptığım bir kreasyon oluşturuyorum.