Dünyanın en çok kazanan mankenlerinden eski onbaşı Shlomit Malka, Hürriyet Gazetesi'nden Sibel Arna'nın sorularını yanıtladı.
İsrail ordusunun en iyi askerlerindendi. Savunma ve dövüş eğitimi aldı. M16 kullanmayı öğrendi. Ajan olacaktı, top modelliği seçti. Şu anda dünyanın en çok kazanan 20 modelinden biri. Shlomit Malka: “Kadınların orduya katılma zorunluluğu olmayan ülkelerden ilginç gözüktüğümüzün farkındayım. Bu eşitlik, bize güç veriyor. Feminizme ve kadın gücüne inanıyorum.”
İsrail Ordusu’nun en iyi askerlerindendi. Dövüş eğitimleri aldı, M16 kullanmayı öğrendi. İstihbarat bölümünde ajan olacaktı, tezkere bırakıp top modelliği seçti. İstanbul’da buluştuğumuz onbaşı Shlomit Malka, İsrail -Türkiye ilişkilerinin dinamiğini de, seksin şifresini de çözmüş.
Baba tarafınız Fas, anne tarafınız Rus kökenliymiş... Rus kızlarına hiç benzemiyorsunuz. -Rusya’da doğan Ruslarla, İsrail’de doğan Ruslar çok farklıdır. Amerika’da tanıdığım Rus modellerin çoğu içe dönük ve soğuk. İletişim kurmakta zorlanıyorum. Kökenlerim Rus olmasına rağmen Brezilyalı modellerle daha iyi anlaşıyorum.
Nasıl bir çocukluk geçirdiniz? -Tel Aviv’de doğdum büyüdüm. Babam avukattı, annem halkla ilişkiler yapıyordu. Ben üç yaşımdayken boşanmaya karar verdiler.
Siz nasıl etkilendiniz? -Ben kendimi bildiğim andan beri ayrı oldukları için olumsuz hiçbir şey hatırlamıyorum. İkisi de ayrı ayrı çok fazla sevdiler beni. İkisiyle de eşit zaman geçirdim. İki gün annemde kalıyorsam iki gün babamda kalıyordum. Mutlu bir çocuktum.
Kızların askere gitmesi sizin oralarda çok sıradan bir durum değil mi? -Tabii, en az liseye gitmek kadar normal. Her kız çocuğunun gelecek planlarında bir gün askere gitmek var. O yüzden ben de büyürken hep bir gün asker olmayı hayal ederdim. Bir de hayvanları çok sevdiğim için veteriner olmak isterdim.
Bir ara yedinci doğum günümde babamın bana aldığı mikroskop yüzünden “Biliminsanı olacağım” diye tutturmuştum. Örümcek yakalayıp, öldürüp bakardım. Ne kadar aptalmışım değil mi?
Askerlik yapmak sizin oraların kadınını ne yönde farklılaştırır? -Süper kahraman değiliz tabii ama daha güçlüyüz sanıyorum. Kadınların orduya katılma zorunluluğu olmayan ülkelerden ilginç gözüktüğümüzün farkındayım ama biz bunun içine doğuyoruz. İsrail’de en yüksek rütbeler kadınlar tarafından yönetiliyor ve çok fazla kadın var.
Kadınlar erkeklerle eşit düzeyde eğitim alıp savaşçı olabiliyor. Hatta tankçı, topçu bile olabiliyor. Ve bu eşitlik, güç veriyor. Sadece ülkeme hizmet ettiğimi düşünüyorum. Feminizme ve kadın gücüne inanıyorum. Fazla da bir anlam yüklemiyorum.
Ordu mensubu bir kadın ne kadar feminen olabilir ki? -Tıpkı liselerdeki gibi orduda da herkesi eşitlemek ve sınıf farkını ortadan kaldırmak için üniforma zorunluluğu var. Ama saçımızı kestirmek zorunda değiliz. Hatta hafif makyaj yapabiliyoruz. Kırmızı ruj yasak ama hafif bir rimel, açık renk bir ruj sorun olmuyor.
İsrailli kadınların askerlik için can atmasının nedeni nedir sence? -Birinci nedeni bunun içine doğmamız. Çocukluğumuzdan itibaren bize bir gün orduya katılacağımız söyleniyor.
Dolayısıyla olağan karşılıyoruz. Ama yine de kimse yüzde yüz zorunlu değil. Bu, ülkemin en sevdiğim yanı. Mesela aşırı dindar kadınlar orduya katılmak yerine başka bir kamu hizmetini seçebiliyorlar. Gönüllü olarak ulusal servislerde çalışabiliyorlar ya da hastanede görev alabiliyorlar.
Silah kullanabiliyor musunuz? -Evet. Savunma ve dövüş eğitimleri aldık. Ben çok iyi M16 kullanıyorum. Hatta bölümümün en iyi nişancısı bendim. Hiç gerçek hedef vurmadım ama panoları hiç ıskalamam.
Orduda onbaşıyken Facebook fotoğraflarınız nedeniyle bir ajans tarafından keşfedilmişsiniz, öyle mi? -Lise son sınıftaydım. Ülkenin iyi fotoğrafçılarından biri beni tesadüfen görmüş, mesaj atarak “Portfolyom için fotoğraflarını çekebilir miyim” diye sordu. Bende 17 yaşımdaydım, “ Facebook’umda güzel fotoğraflarım olacak neden olmasın?” diye düşündüm ve kabul ettim.
Çektiği fotoğrafları kendi profilinde paylaşınca şu an halen bağlı bulunduğum ajansın yetkilileri beni fark etti ve modellik teklif ettiler. Bir gün manken olacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. Ben çok inek bir öğrenciydim. Hayatım fizikle matematik arasında geçiyordu.
İlk profesyonel işiniz? -İsrail’de bir fotoğraf çekimine gitmiştim. Set sabah altıda başladığı için, makyajım yapılırken sürekli gözüm kapanıyordu. Fotoğraf makinesinin önüne geçip poz vermek doğuştan gelen bir yetenek gibi algılanıyor ama aslında öyle bir şey değil.
Benim için ilk başlarda çok korkutucuydu. Bir sürü insanın önünde poz vermek ve o sırada kendini özgür hissetmekte çok zorlanıyordum. Zamanla alıştım ve öğrendim.
Bugün çekim aralarında iç çamaşırlarıyla parkenin üzerinde kayarak dans ediyordunuz. Amerika hayali için ordudan ayrıldınız değil mi? -Evet, sadece yılda 30 kişiye verilen özel bir izinden faydalandım. Genellikle sporcular ve sanatçıların faydalandığı bir izin. Bu sayede yılda 2-3 kere ülke dışına çıkarak çalışabildim. Geçen martta da askerliğim bitti.
Orduda kalsaydınız ne olacaktı? -Beni gizli servis için eğitiliyorlardı. İstihbarat ajanı olacaktım. Ama hep billboardda hem de gizli görevde olamayacağım için devam edemedim. Modellik daha çekici geldi. Mart ayından beri New York’ta bir evim var. Öncesinde bavulumda yaşıyordum.
Kendinizi seksi buluyor musunuz? -Evet. Çünkü seksin şifresini çözdüm. Bu, kafada biten bir şey. Vücudumu seviyorum ama şişman olsaydım da seksi hissedebilirdim. Çünkü seksi olmanın vücut yağları ile ilgisi yok. Önemli olan kendini sevmek.
En çok nereni seviyorsun? -Gözlerimi.
Adriana Lima ile çok benzetilen Sara Sampaio en yakın arkadaşın değil mi? -Evet. Hatta herkes bizi kardeş zannediyor. Artık açıklamıyoruz “öyleyiz” deyip devam ediyoruz. Çünkü kardeş kadar yakınız. Hatta buraya Cape Town’dan onun yanından geldim. Birlikte tatil yaptık. Ayrıca Adriana’ya benzediğimi düşünmüyorum. Bence Sara daha güzel.
Türkiye’ye daha önce geldiniz mi? -11 yıl önce ailemle tatil için Antalya’ya geldim. Bir tek denizi ve havuzu hatırlıyorum. Bilinçli olarak ilk gelişim. Etrafı fazla göremesem de sizler yani insanlar beni evde hissettirdiniz. Ne kadar benziyoruz anlatamam.
İsrail-Türkiye arasındaki politik gerginlikler hakkında ne düşünüyorsunuz? -Politik seviyede başlayıp biten problemler onlar. Halklar seviyesinde asla problem olduğunu düşünmüyorum. Politikayı bir tarafa koyarsak, iki halk çok iyi anlaşırız buna hiç şüphem yok.
Türk yemeklerine düşkün müsün? -Hayatta en sevdiğim şey börek. Bir yıldır yiyemiyorum, bu yüzden rüyalarıma giriyor.