Okan Bayülgen’le eşi Şirin Ediger Bayülgen’in kızları İstanbul, 3 hafta önce dünyaya geldi. Normalde 40 hafta süren hamilelik periyodu, Şirin Ediger’in (29) normal doğum isteği ile 42 haftaya çıktı, ama bebek bir türlü doğum kanalına girmeyince sonuç sezaryen oldu.
Hamileliği çok sevmediğini söyleyen Ediger, stresi aşmada en büyük desteği hamilelik yogasından almış. Tüm bu süreç boyunca Dr. Neslihan İskit’le yoga uygulamış.
Hatta İskit’in Gün Yayıncılık’tan çıkan Hafta Hafta Hamilelik Yogası ve Meditasyon adlı kitabına modellik bile yapmış. Kitapta yer alan fotoğrafları eşi Okan Bayülgen çekmiş. Doğum sonrası ilk röportajını Hürriyet’e veren Şirin Ediger, hamilelik sürecini ve hamilelik yogasını anlattı.
Nasıl bir hamilelik geçirdiniz?
- Hamileliğin başında hem fizyolojik hem psikolojik olarak çok ciddi bir değişimin içine girdiğimi anladım. O idrak noktasında da “Eyvah hapı yuttuk mu” dedim. Evlendik, hamile kaldım, hepsi aynı dönemlere denk geldi. Belki çok fazla yenilik ağır gelmiş olabilir, bilmiyorum. İkinci trimesterde (üç aylık dönemde) işler biraz daha yoluna giriyor, bebeğe ve hamilelik duygusuna alışıyorsunuz. Bir takım kısıtlılıkların altına girmek aslında o kadar da zor değil, ulvi bir duygu gibi geliyor. Fakat sonlarda tekrar bir zorlanma oldu. Bir de ben, doğal doğum konusundaki ısrarım nedeniyle ekstra uzun bir hamilelik geçirdim. Ama hamile olmayı çok sevdiğimi söyleyemem. Sonunda gelinen nokta olmasa katlanılacak bir şey değil bence.
Bu kadar zor olan neydi?
- Ben kendi fiziğimle fazlasıyla barışık bir tipim galiba. Görüntümdeki en ufak bir değişiklik bile sinirimi bozdu. Oysa normalde çok da dikkat etmezdim. Ama hep belli bir kilonun altında oldum. Vücudumu kontrol edememeyi birazcık garipsedim. Ama sonucu tabii ki her şeye bedel.
HAMİLE TERÖRÜ DİYE BİR ŞEY VAR
Çevrenizde olumsuz hamilelik anılarını anlatıp sizi kötü etkileyenler oldu mu?
- Ben ona hamile terörü diyorum. Gerçekten sizi terörize eden bir takım kadınlar var. Yakaladıkları yerde şunu yaptırdın mı, bunu içiyor musun, folik asidini aldın mı gibisinden konuşuyorlar. Bir de böyle marka doktorlar var, filanca da detaylı ultrason yaptırılacak... Hatta bir restoranda iki kadın Okan’la bize gelip car car car konuştular, çıktığımızda acaba çocuğu aldırsak mı diye düşünüyorduk. Kendinizi eksik hissettirmek üzerine kurulu böyle bir düzen var maalesef. Bir süre sonra ben artık çok net bir şekilde “Sizin deneyiminizi duymak istemiyorum, herkesin hamileliği kendine” demeye başladım, öbür türlü başa çıkılamıyor.
Siz aynı zamanda reklamcısınız, son günlere kadar çalıştınız mı ?
- Evet, kendi reklam ajansımda 8’inci aya kadar çalışmaya devam ettim. Hatta 8’inci ayda doktor ‘artık git eve, otur dinlen’ dedi. Son bir ay işi ekiple beraber evden yönetmeye çalıştım. Stresliydi ama bir şekilde herhalde herşeyi dengeleyecek bir güç geliyor, yoganın da katkısı oluyor. “Yoga yaptım ve yükseldim, müthiş ruhani dünyalara girdim” gibi bir şey olmadı ama dinginleşmek, özellikle nefes çalışmalarıyla iç dengeyi yakalayabilmek mümkün oldu benim için.
HAMİLELİKTE DAHA ÇOK KENDİMLE UĞRAŞTIM
Yogaya ne kadar vakit ayırıyordunuz?
- Haftada bir iki saat yaptım. Sonlara doğru normal doğumu da tetiklemesi ve kolaylaştırması açısından haftada 3-4 saate çıkardık. Hamilelik yogası özel bir konu olduğu için, çok dikkat edilmesi gerekiyor. Bu da bir hoca gözetiminde oluyor, ama onun bedelini herkes çok rahatlıkla karşılayamayabilir. Bu kitapla, yalnızca kitabın bedelini ödeyerek bir uzman eliyle belirlenmiş hareketleri çok riske girmeden uygulayabilirler. Yoganın ruhani tarafından çok fiziksel faydasını gördüm. Hamilelikte bunu birebir ölçebiliyorsunuz. O gün nasıl kalktığım ve yoga yaptıktan sonra nasıl hissettiğim arasındaki fark çok net. Karnında da olsa, bebeğinle beraber birşey yapmış olma duygusu çok güzel. Okan da aynı şekilde, bütün süreçte yoganın bana ve bebeğimize katkısını birebir gözlemledi, o yüzden ikimiz de kitap projesine sıcak baktık.
Hamilelik süresince Okan Bey’le hiç uyum sorunu yaşadınız mı?
- Hamileliğimde ben etrafımla değil de, daha çok kendimle uğraştım. İçe kapandım ve kendimle mücadele ettim. Çok hazır olarak hamile kaldım, ama çok da çocuk seven bir insan değilim. O da basına yansıdı, ama çok da iyi anlaşılmadı. Annelik bazı kadınların hayatta asıl olmak istedikleri şey. Benim etrafımda da böyle tanıdıklarım var, bunu anlayabiliyorum ve son derece güzel de bir duygu. Ama bende böyle bir şey yoktu. Okan’da da öyle. İkimiz de çok çocuk odaklı değiliz, fakat bir araya gelip böyle bir şey yapmak istediğimizi anladık ve sonucunda da isteyerek oldu.
Normal doğum yapmayı çok istemişsiniz...
- Evet, çok direndim. Bazı yakınlarım bu kadar çok ısrar etmemelisin diye eleştirdi bile. Fakat ben normal doğumun gerçekten çok daha kolay bir doğum şekli olduğunu düşünüyorum. Tabii ki bu işler kısmet... 42 haftanın sonuna dek, suni sancıya varana kadar her türlü aşamayı geçirdim. Doktorun öngördüğü sürenin son günüydü. Bebek pelvise çok yaklaşmamış, sancıları çok çekmeme rağmen gelmesi gereken noktaya kendini getirmemiş. İstanbul o şekilde olmasını istedi. Doktor da “Artık daha fazla ileriye gidemeyiz” dedi ve hızlı bir şekilde sezaryene girildi. Giderken de ağladım.
Neden bu kadar inat ettiniz normal doğumda?
- Türkiye’de bazı ülkelerin 5-6 katı fazla sezaryen yapıldığını biliyorum. Türk hekimlerini suçlamak istemem ama her vakada olay bir şekilde sezaryene doğru itiliyor, biraz kolaya kaçılıyor bence. Eğer yapılabiliyorsa normal doğum bence her annenin ilk tercihi olmalı. İnsanın, canım acıyacak, diyerek bir takım anlık korkularla, daha kolay gibi görünen bir yola başvurmaması lazım ki, sezaryen hiç kolay bir yol değil. Dolayısıyla benim tavsiyem normal doğum. Bakalım belki ikincinde...
İKİ HUZURSUZ İNSANDAN HUZURLU BİR BEBEK ÇIKTI
Operasyon nasıl geçti peki?
- Ben biraz hayal kırıklığı yaşadığımdan Okan sürekli sevdiğim parçaları çalıyordu. Bu bakımdan çok eğlenceli bir operasyon oldu. Epidural anestezi yapıldı. Okan bana arada bakıyor, nasıl gidiyor diyor, bir yandan fotoğraflar çekiyordu. Bebek çıkınca hemen göğsünüze veriyorlar. O müthiş bir an. Orada bir ufak kandırmaca var, ama güzel bir oyun, çünkü alttan herşeyi yerleştirip toparlamaya devam ediyorlar.
Neler hissetiniz bebeği ilk gördüğünüzde?
- Çok acayip bir duygu. Bakıyorsunuz, herşey tam mı anlamaya çalışıyorsunuz. Biraz da şunun bir tipini kavrayayım diye düşünüyorsunuz. Daha sonra odanıza çekilip başbaşa kaldığınızda çok daha keyifli, giderek tatlılaşan bir süreç.
Eşiniz nasıldı, nasıl tepki verdi ilk görüşte?
- Okan benim ağzımdaki oksijen maskesini alıp kendi ağzına taktı. Derin bir nefes ihtiyacından dolayı... En başından beri müthiş destekleyiciydi, operasyonda o olmasa benim için herşey çok daha zor olurdu.
Doğumdan beri neler değişti hayatınızda?
- Aslında çok şey değişti. Odada bir süt kokusu, televizyon kesinlikle açılmıyor, inanılmaz kısık sesle konuşuluyor. Hayatın artık hiç bir zaman eskisi gibi olmayacağını, ama çok daha güzel olacağını hissediyorsunuz. Bebeğin bizim hayatımızı ilişki olarak çok fazla değiştireceğini zannetmiyorum. Çok fazla çocuk merkezli bir hayata geçeceğimizi sanmıyorum. Zamanla göreceğiz, ama o biz ne yaparsak yapacak, mesela bizimle işte çalışmaya gelecek, ofislere gelecek.
Uyumlu bir çocuk mu?
- Şu anda görünen çok uyumlu olduğu. Yemek saatinde kendisi uyanıyor, yapması gereken herşeyi yapıyor sonra uyuyor. Aşırı da uyuyan bir çocuk değil, etrafı seyrediyor. Gece 3 kere uyanıyor ama sütünü emip tekrar uyuyor.
OKAN DA HAMİLELİĞE ÇALIŞTI
Kitaptaki fotoğraflar hamileliğinin 7’inci ayında, stüdyoda çekildi. Neslihan İskit, “Çekimler son derece eğlenceliydi. Okan da Şirin’in hamileliğine çok çalıştı. Kendi programında olsun, röportajlarında olsun hep ‘hamileyiz, doğuracağız’ gibi sözlerle bu işte iki kişi olduklarını üzerine basa basa belirtti.” diyor.
Yoga yapan annenin bebeği huzurlu oluyor
Bebeğin ağırlığı arttıkça bel bölümü öne doğru çekiliyor. Bu, kadında bel ağrılarına neden oluyor. Sonra beli kompanse etmek için sırt ve boyun bölümünde de eğrilikler artıyor ve boyun ağrısı oluyor. Hamilelik yogasının temel amacı, omurgayı rahatlatmak. Omurgamız ne kadar esnek olursa bebeği taşımamız ve anatomik yapımızı korumamız o kadar kolay olur. Herkesin bir merkezi ağırlık noktası var. Biz hiç farkında olmadan yataktan çıktıktan itibaren bir iki saniye içinde o günkü ağırlık noktamızı tespit ediveriyoruz. Ama hamile olunca, merkezi ağırlık noktası bebeğimiz ile bizim ortak ağırlık noktamız oluyor. Bunu bulmak için de mutlaka bir egzersiz yapmak gerekiyor. Bunu bulduğumuzda hamileliğin son gününe kadar en ufak bir bel ve boyun ağrısı çekmiyoruz. Doğumu gerçekten keyifli yaşamak için nefes kontrolü çok önemli. Hamilelikten sonra yeniden bütün rahmimizin küçülüp yerine oturması, beden yapımızın eski haline gelmesi için hamilelik sırasında yapılan nefes çalışmalarının çok önemi var. Kadında hormonal değişimle çok büyük hassaslıklar, alınganlıklar, aşırı endişelenme olabiliyor. Meditasyon ve derin gevşeme ile bu alınganlıkların yarattığı stresi tamamen bırakıyoruz. Yoga yapan annelerin bebekleri aktif ama çok huzurlu bebekler oluyor.