Dizilerden nasıl soğuduk?
Günaydın'dan Yüksel Aytuğ "Dizilerden nasıl soğuduk?" başlıklı bir yazı kaleme aldı.. İşte o yazı...
Milyon dolarlık dizi projeleri birer birer çöküyor.
Bölüm başına 80-90 bin lira alan yıldız oyuncular, dizilerini kurtaramıyor.
Yeşilçam'ın devleri, dizi sektörünün efsaneleri olarak tanınanlar bile kendilerini televizyon izleyicilerine beğendirmekte güçlük çekiyor.
Artık 4 reyting puanı (izlenme oranı) almak bile büyük başarı kabul ediliyor. Dizilere sponsor bulmak, kuşaklara reklam almak giderek zorlaşıyor.
Belli ki izleyici 'dizi ekranını' yavaş yavaş terk ediyor. Peki dizilerden niye bu kadar soğuduk?
Haydi meseleyi, maddelere döküp tedavi öncesi 'teşhise' yardımcı olmaya çalışalım:
Enflasyon, her sektörün sonunu getirir. Bu kadar dizi 'arzını' besleyecek 'talep' yani seyirci potansiyeli, dünyanın hiçbir yerinde yoktur
Sezona 90 dizi yığmak, tek kelime ile 'delilik' demektir ve izleyicide ister istemez bir bıkkınlık ve hatta yılgınlık yaratır.
Birim maliyetleri artınca, diziler adına hayatta kalmak da zorlaştı. Özgün senaryolar, isimsiz oyuncular her zamankinden daha büyük bir 'risk' oluşturdu.
Bu nedenle 'özgün' işler yerine, yabancı dizilerden ve eski Yeşilçam filmleri ile edebiyat klasiklerinden devşirmelere gidildi.
Bu metot ilk başlarda tutmuş gibi görünse de izleyici eninde sonunda 'özgün işleri' arar oldu
Tüm öyküler; ağalı senaryolar, entrikalı villa hikayeleri ve zıpır gençlik dizileri üçgenine sıkıştırıldı. Aynı tür dizi izlemekten millete gına geldi.
Dizi sektörü, reyting sisteminin ve denek profilinin değişmesine ayak uyduramadı.
Uzun reklam kuşakları, dizileri izlenmez kıldı. Çoğunluk, internet üzerinden reklamsız dizi izlemeye yöneldi.
Dizi maliyetlerinin yükselmesi, en az dört reklam kuşağını zorunlu kıldı.
Bu da dizi sürelerinin 90 dakikayı aşmasına sebep oldu.
'Fast food' çağında sadece bir diziyi izlemek için üç saat ekran başında kalma zorunluluğu, seyirciyi boğdu.
Aynı oyuncuların çok kısa aralıklarla farklı karakterlerde görünmesi 'inandırıcılıklarını' törpüledi. Pek çok oyuncu, yüzünü fütursuzca eskitti.
Senaryo ve prodüksiyonu ihmal edip sadece yıldız oyuncuya para bağlamak, pek çok iddialı yapımın sonunu getirdi.
En fazla bir sezon devam etmesi gereken dizi öyküleri, sakız gibi uzatılıp iki-üç sezona yayılmaya çalışılınca, cazibesini yitirdi.
Bazı diziler iki-üç bölümde yayından kaldırılınca, izleyicide genel bir 'güvensizlik' hissi oluştu. 'Nasıl olsa kaldırılacak' endişesi ile kimse eski dizisinden vazgeçmez oldu.
Sektör, dört-beş büyük yapımcının egemenliği altına girince, eli kolu bağlanan kanal yönetimleri, yeni ve yaratıcı girişimcilere daha ürkek yaklaşmaya başladı.
Bazı büyük yapımcıların "Biz size şu diziyi yaparız ama yanında bize iki dizi daha yaptıracaksınız" zorlaması; hem enflasyona yol açtı, hem de kanal yönetimlerini 'mahkum' kıldı.
Özetle, yapımcılar ile kanal yönetimleri el ele verip altın yumurtlayan tavuğun boğazına çöküverdiler...