DİŞİ CEM YILMAZ OLACAKTIM

Mankenliği bırakan Asuman Krause, nelere el atmadı ki? Sinema, tiyatro hatta şarkıcılık derken şimdi de televizyon programı sunuyor. Wipe Out adlı yarışma programında en çok da kendisi eğleniyor.

DİŞİ CEM YILMAZ OLACAKTIM

Annem, Almanya’ya ilk giden, ilk dönenlerden. Dayım tokat atınca gururuna yedirememiş, öyle gitmiş. Önce Münih’e, sonra Berlin’e gidiyor, büyük firmalarda çalışıyor. Safra kesesinden rahatsızlanıyor. Babam da o hastanenin ofis bölümünde görevli. Annemin “ay ay ay” diye bağırması dikkatini çekiyor. Ay, Almanca’da yumurta demek. Anneme yumurta getiriyor. Derken bir aşk doğuyor evleniyorlar.

Ben doğar doğmaz da boşanıyorlar. Ablamı babama, beni küçüğüm diye anneye veriyorlar. Annem Berlin’in en iyi üç restoranından birini işletiyor o sırada. İlkokul birdeyim. Okuldan eve geldiğimde eşyaları bir TIR’a yüklenmiş buldum, öylece döndük Türkiye’ye. Ankara’da konsolosluğun okulunda bir yıl okudum. Sonra çocukları ayırmayalım dediler. Tekrar Almanya’ya döndüm. 93’e kadar babam ve ablamla yaşadık. Anneminki değildi ama babamınki acayip aşktı, hep bekledi annemi. Rahmetli oldu birkaç sene önce.

ARJANTİN’DE WIPE OUT

Palermo’dan ev alacağım

Wipe Out çok pahalı bir prodüksiyon. Arjantin’in teknik ekibi bu tür realite şovlarda uzman. Avrupa ülkelerinden Almanya, İngiltere’den bile gidip orada çekiyorlar. Wipe Out’a seçerken her kesimden insan olmasına özen gösteriyoruz. Herkes yarışabilsin, yani kilolusu da, zayıfı da. Eğlenceli tipler de olsun. Geçen sezon bir cücemiz vardı. Park Orman’da seçmeler yaptık, inanamazsınız 100 binden fazlaydı gelen. Ama ben programda müthiş eğleniyorum. Tam bana göre bir programmış vallahi.. Çok başarılısınız falan diyorlar, kendim olduğum için aslında. Arjantin’i çok sevdim, yine gidiyorum. Şimdi Fear Fector Extreme 2’yi yapacağız. O da Şubat’ın ilk haftası yayına girecek. Fiyatlar uygun oradan bir ev alacağım. Bayağı yerini de seçtim, Palermo’da.

TEK KİŞİLİK ŞOVUM

Dişi Cem Yılmaz olacaktım

Kandemir (Konduk) Abi, “Türkiye’nin dişi Cem Yılmaz’ı” dedi bana. Bir projesi vardı. “Biraz daha piş sahnede, sonra sana böyle tek kişilik bir şov yaptırayım” diyordu. Çok üstüne gitmedik, öyle kaldı o proje.

AİLE KÖKLERİM

Kendiliğimden Müslüman oldum

Bizim aile çok karman çorman. Annemler aslen Adapazarı’ndan. Çerkez yani. Babam Alman. Ben kendimi daha çok Türk hissediyorum. Almanya’da din derslerinde Hıristiyanlık anlattılar. Annemlerin baba tarafına çekersem diye bir korkuları vardı. Babamdan bir şey gelmedi, aksine yıllar sonra ateist oldu. Kendiliğimden Müslüman oldum. Yaz tatilinde gece yatarken Sübhaneke duası okumayı öğretti teyzem. Kuran kursuna da gönderdi.

NÜ POZLARIM

Oradaki çıplaklık çok masum

Çağatay Karaçizmeli dedi ki, böyle bir şey düşünüyoruz. Çekimin amacı zaten örnekteki fotoğraflardan da belli. O fotoğraflar para için yapılacak bir şey değildi. Bir, daha önce yapılmamış bir şeyi yapmak istedim. İki, çok ses getireceğini biliyordum. Üç güzel bir takvimim oldu. Zaten oradaki çıplaklık çok masum. Nedir ki yani bu çıplaklıkla alıp veremediğimiz bu kadar? Fakat o çekimden sonra röportajda, iç çamaşırı falan çekeceğiz dediler. Eee o zaman artık sokakta çıplak gezeyim, nasıl olsa böyle bir takvim çektim! Öyle saçma şey olur mu?

ŞARKICILIK MERAKIM

Albümlerimi radyolara isimsiz gönderdim

Mankenlikten sonra sunuculuk, tiyatro, sinema, şarkıcılık geldi. Hani bir önyargı durumu vardır ya işte manken diye... Albümü de insanlar dinlemeden konuşmasın diye, radyolara isimsiz gönderdik. Beğendiğin bir şeye “Aaa bunu Asuman mı yapmış, o zaman beğenmiyorum” diyemezsin. İki albüm de beklediğim yankıyı yaptı. İlerde konserler de olacak. Şarkıcılıkta ilerlemek istiyorum. Yani niye hem şarkı söyleyip hem program sunamayayım?

ANADİLİM

Almanca kalıbıyla düşünüyorum

Biri sordu konuşurken Almanca mı düşünüyorsun? Ben hiç düşünmeden konuşuyorum ya, zaten problemim de bu. Bazen Türkçe konuşurken cümleleri ters kuruyorum, belli ki kafamda Almanca kalıbı var. İngilizce konuştuğumda ya da Fransızca, çat pat bir şeyler söylediğimde de
Almancaya göre yapıyorum.

SOYADIM

Krause çok bilindik bir Alman ismi

Türkiye’de çok havalı geliyor ama Krause çok bilindik, tipik bir Alman ismi aslında. Kıvırcık demek. Ekşi Sözlük’te dedemin Viyana valisi olduğu, Hally Berry’yle de akraba olduğumu yazıyor. Valla yazıyor yani. Demek onu yazan arkadaş benim bilmediğim bir şeyler biliyor, ben de mi araştırsam acaba? Tom Cruise’la akrabalığınız var mı
diye soran bile oldu.

ANKARA’DAKİ HAYATIM

Havayolunda bilet kesiyordum

Lise bitince annem Alanya’ya yerleşti. Ben de teyzemle Ankara’da yaşamaya karar verdim. Alman havayolu şirketi Aero Lloyd’a girdim. Orada bilet kesmeyle başladım, sonra o bana yetmedi. Bilet kesmek için fazlayım yani. Üç kişilik ofiste raporları da yazdım. Havaalanına da gidip geldim, süpervizörlük yaptım.

KURSAĞIMDA KALAN HEVESİM

Basket maçı görünce burnumun direği sızlıyor

Büyüyünce basketbolcu olmak isterdim. Almanya Genç Milli Takımı’na girdim, Berlin’in en iyi 10 oyuncusu arasındaydım. Basketbol hakemliği yaptım. Varım yoğum basketboldu. Bir gün annem geldi, yeter bu kadar dedi. Ablamı ve beni alıp Türkiye’ye getirdi. 17 yaşındayım. Kendi çapımda protesto ediyordum. Yemek yemezsem beni geri götürür Almanya’ya diye düşünüyordum. Bir daha Almanya’ya dönemedim. Türkçe de bilmiyorum. Küçüklükten bildiğim kelimeler de çıkmıyor.

Annem önce Ankara TED’e götürdü beni, almadılar. İzmir Özel Türk Koleji’nde önüme bir gazete koydular oku dediler, okuyamadım. Bodrum Lisesi’ne girdim. Okey ama basketbol oynamak istiyordum. Annem dedi ki, burada işler Almanya’daki gibi yürümüyor. Okula öncelik ver, oynama artık. Hakemlik yapmak istedim; dediler ki yaşın tutmuyor. İçimde kaldı. Şimdi maçlara gidemiyorum, sahada spor ayakkabısı gıcırtısı duyunca burnumun direğinin sızlıyor.

GÜZELLİK YARIŞMASI

Salak ikinci oldun denilince uyandım

Elemelere çağırdıklarında inanamadım. Önümden zarif kızlar geçiyor, ben seçilemem diye düşünüyordum. Fakat zeka düzeyi olarak muhteşem değillerdi. Mehmet Ali Erbil sunuyordu yarışmayı. Provamıza geldi. Kızlardan biri dedi ki, “Mehmet Ali Bey beni hatırladınız mı? Bilmem ne zaman Hilton Oteli’nde aynı asansörde çıkmıştık.” Allah’ım burada ne işim var dedim. Sonra seçildim ama ne seçildiğimi bilmiyorum. Buket Saygı’ya dedim ki, ben ne oldum ya? “Salak ikinci oldun” deyince orada uyandım! Kafamda mankenlik falan yoktu. Bir-iki hafta sonra bir telefon aldım, Uğurkan Erez dedi ki, Ankara’da bilmem ne defilesi var, hadi bakalım. Nasıl yapacağım, eğitim almadım? Diyor ki, tam aradığımız senin yürüyüşün. Haldur huldur, salak salak yürü. Şansıma o yürüyüş Fashion TV’de moda olan sokak yürüyüşüymüş. Sonra da sistemin içine girdim. Demek hoşuma gitmiş.

YALNIZLIK KORKUSU

Ajda gibi kedi bakmak istemiyorum

Güzel bir program yapıyorum, bir albüm daha yapmak istiyorum derken bir bakmışım 40 yaşında olacağım. Bir gün Ajda Pekkan gibi yalnız olmak istemiyorum. Benim iki kedim var, Ajda Hanım’da daha çok. O da yalnızlığın getirdiği bir şey. Bence bir çocuğu olsun isterdi. Ben evlenmek, çocuk da yapmak istiyorum. Ne zaman olur onu bilmiyorum ama çok yakında yapmak istiyorum yani.

ESTETİK

Sadece silikonum var

Kendimle ilgili haberlere gülerim, zaten magazin haberlere çok da inanmam. Magazin dünyasındaki isimler çok aşk değiştiriyor falan diyorsunuz ama bunlar göz önünde olduğu için yazılıyor. Bence normal yaşamın içindeki insanlar çok daha XXL, yani large, dejenere. Onların yaptığı görünmüyor. Mesela Türkiye’nin Jennifer Lopez’in kalçalarına en yakın isim diye yazmışlar beni. Bankaya gittim, bir de benimkini görselerdi diyor bankadan biri. Dedim ki, kim bilir görünmeyen neler var ama ben yıllardır o kadar gösterdim, bir mükafatı da olsun. Bu arada bende sadece silikon var, onları saymıyoruz artık. Peynir ekmek gibi herkes yaptırıyor. Başka yok ama.

İlk aşkım basketbolcuydu Almanya’da. Platonik bir aşktı. Ona başka bir hayranlık besliyordum. Erkek takımın en iyi oyuncusuydu. Onunla teke tek maç yapınca çok mutlu oluyordum.

“Taklit, bir hastalık. Engelleyemiyorsunuz. Oldum olası aile içinde taklit yapmışımdır. Derken, Sezen Aksu filan, haşır neşir olduğum herkesin taklidini yapmaya başladım. “

“Pişmanlıklarım yüzünden yatınca uyuyamıyorum. Geceleri bir Asuman öbür Asuman’la o kadar sıkıntı yaşıyor ki, yorulmuş oluyor ve gün içinde gülmeye veriyor kendini.”

“Bu şan şöhret hoş ama sonu yok. Diyorum ki, şanslısın, güzel işler yapıyorsun, para kazanıyorsun, kıymetini bil. Çalıştığımı kenara koyarım. Çok şükür evimi, arabamı aldım, yatırım yapıyorum. Sonra bir araba çarpar sakat kalırsın.”