'Eyvah Eyvah'ta rol alan Demet Akbağ ve Bican Günalan komedi filmlerinin insanlar üzerinde tedirginlik yarattığını söyledi ve filmleri eleştirenleri eleştirdi: Birileri kronometre tutuyor '10 dakika güldüm, üç dakika gülmedim' diye! Gülmekten koltukta ölecek misin artık be kardeşim!
KOMEDİ FİLMLERİ BİR TEDİRGİNLİK YARATIYOR
Bundan tam 15 yıl önce yayınlanmaya başlayan ve yedi yıl boyunca aralıksız devam eden 'Bir Demet Tiyatro'nun Lütfiye ile Fadıl'ı Demet Akbağ ile Bican Günalan, seneler sonra 'Eyvah Eyvah' filminin setinde buluştu. Geçen hafta vizyona giren 'Eyvah Eyvah' Demet Akbağ'ın sinemadaki ilk komedisi; Bican Günalan'ın ise komik olmadığı ilk filmi!
'Bir Demet Tiyatro'ya şimdi baktığınız zaman, "Ne günlerdi..." diyor musunuz?
Demet Akbağ: Bizim oyunumuzla Türkiye'de bir jargon değişikliği oldu. 'Bir Demet Tiyatro' Türkçe'yi farklı algılama ve konuşma dönemini başlatmıştır bence. Yılmaz Erdoğan öyle bir oyun yazdı ki, her sınıfın mizahını içinde barındırdık ve o yüzden herkesi bağladık ekran başına. Buna bir profesör de güldü, genç çırak delikanlı da güldü. Büyüsü oydu. Onun için diyoruz tabii ki...
Seneler içinde sizler de birbirinizi değişmiş buluyor musunuz?
D.A.: Tekrarları görünce anlıyoruz. "Bican'a bak, Yılmaz'a bak, ne hale geldik!" diyorum.
Bican Günalan: 'Bir Demet Tiyatro'nun şöyle bir zamanlaması oldu hayatımızda, yaş dönümlerine denk geldik. Bir kuşak büyümüş oldu bizimle.
D.A.: Ben, oğlum Ali'yi doğurdum ve gençleştim.
Gençleşmişsiniz doğru. Mesela, filmi izleyen herkes sizin bacaklarınızın ne kadar güzel olduğunu konuştu. Gerçekten merak ediliyor sırrı...
D.A: Vallahi çok özel bir şey yapmıyorum. Mesleğimdeki disiplini herkes bilir ama düzenli spor yapmak konusunda o kadar disiplinsizim. Düzgün bacaklarım galiba aileden genetik miras bana. Çocukluğumdan, yapımdan kaynaklanan bir esnekliğim var. Oyunculuktan önceki hevesim baleydi. Bale ile başlayıp ortaokul çağında tiyatroculuğa dönüştü benim hevesim. Müzikallerde, koreograflar da bana, "Vah vah, keşke balerin olsaydın" derlerdi. Okul yıllarında hep voleybol ve basketbol takımındaydım, onların etkisi var herhalde.
NEFES AÇMA YOGASI YAPIYORUM
Beslenmenize dikkat ediyor musunuz?
D.A.: Ben sevdiğim için sağlıklı şeyler yiyorum. Sebzeyi, zeytinyağlı yemekleri çok seviyorum. Hareketli bir yapım var ama beni zinde tutan şey işim. Adrenalin, düzenli spor yapmaya bedel bir şey. Tiyatrocunun yemeği kaşarlı tost ve çaydır zaten. Özellikle oyun oynadığımız dönemde de akşam altıda yemek yeriz. Oyundan sonra da yiyecek halimiz olmaz. Yıllarca böyle beslendim, alışkınım. Ben yeni bir proje öncesi diyet değil de başka şeyler yapıyorum. Mesela, nefesimi açmak için kendi beden hareketlerim vardır. Yarım saat onları yaparım. Son beş yıldır düzenli nefes alma yogası yapıyorum ve faydasını çok gördüm. Düzenli nefes alıp vermek ve vücudumuzu esnetmek bizim meslek için çok faydalı bir şey. Yoga hocam ve yakın arkadaşım Neslihan İskit, artık çalışma tempomu bildiği için beni çalıştırıyor. Bu filmde de çok faydasını gördüm.
Sizi sinemada, güldürse de aslında hep hüzünlendiren tiplemelerle izledik. 'Eyvah Eyvah' sizin de ilk komedi filminiz oldu galiba?
D.A.: Baştan sona, evet. Ama ben hüznü ve komediyi birarada tutmayı çok seviyorum. Yılmaz'ın (Erdoğan) yazmayı şahane becerdiği traji komik uslubu oynamayı çok seviyorum.
Bican Bey, siz de ilk defa komik değilsiniz... Üstelik bir komedi filminin içinde...
B.G.: Çünkü komik olmamam gerekiyordu. Rolümü oynadım ben.
D.A.: Komik olmamak Bican'ın elinde değil çünkü onun muhteşem bir sinematografik yüzü var. Bican'ı ciddi bir role adapte etmeniz çok zor. (Bican Günalan'a dönüyor) "Ama olmuş hayatım... Çok sempatiktin."
KOMEDİ FİLMLERİ TEDİRGİNLİK YARATTI
Galadan sonra size nasıl tepkiler geldi?
B.G.: Galaya gelenler filmi samimi bulduklarını ve beğendiklerini söylediler. Zaten senaryoyu okuduğumuz anda bir ışıltısı vardı. Güneşli ve ışıklı bir filmdi. Yurtdışından bakınca insanın gözlük numarası değişiyor. Yarım saatte gündemin değiştiği bir ülkede, insanlara soluk aldıracak bir film yaptığımızı düşünüyorum. Biz oyuncular, gözlerdeki altyazıları okuruz. Samimiyet ve ışıkla ilgili onu gördük, içimiz rahat etti.
D.A.: Çoluğunuzla çocuğunuzla göğsünüzü gere gere bu filmi seyredebileceksiniz. Çünkü son zamanlarda komedi filmleri bir tedirginlik yaratıyor insanların üzerinde. Mesela Cem Yılmaz gerçekten Türkiye'de bir fenomen. Üstün bir zeka ve müthiş bir mizah anlayışı olan bir kardeşim. Ama çocuğu bir özgür bırakamıyoruz. Bir insanın filmi izlerken sürekli kasıklarını tutarak, kasıklarına ağrılar girerek gülmesi filmin en iyi olduğu anlamına gelmez ki. Birileri kronometre tutuyor, "10 dakika güldüm, üç dakika gülmedim, yedi dakika güldüm, sekiz dakika gülmedim..." Şu işten bir zevk alınmaya çalışılsa... 'Recep İvedik' mevzuna gelince; efendim, çok küfür vardı... O da başka bir tür. Her ikisi de mizah yapıyor ama türleri farklı. Şahan da başarılı, çok güzel işlerini seyrettik onun. Şahan şu anda bu tarz yapıyor. Belki iki sene sonra o da başka bir tarz yapacak. 'Recep İvedik 8-9'dan sonra değiştirir belki. (gülüyor) Bir de 'Recep İvedik'e gülenler gülmeyenler diye ayrımcılık oldu.
B.G.: 'Vizontele'ler dahil biz hep iyi işlerle başladık. İzleyicinin beklediklerinin çok üstünde. Cem de öyle. Çıtayı ilk seferinde çok yükseğe koyunca, daha da dahası yok ki artık bunun. Ne yani gülmekten ölecek misin oturduğun koltukta be kardeşim!
D.A.: Sonra komedyen de 'buna gülmezler, anlamazlar' diye otosansür uygulamaya başlıyor, bu da yaratıcılığı kısıtlıyor.
ÇOK İYİ KALPLİ BİR FİLM
Sizin hiç otosansürünüz oldu mu?
D.A.: Olmadı çünkü ben rolüme seyirci gözüyle bakabilmeyi seviyorum. Şimdi ben bu filme gitsem, mutlu olur muyum? Okuduğum senaryoyu sinemada görmek ister miyim? Buna bakıyorum. Kendi mizahımı ölçü alıyorum artık. O yüzden teklifleri ince eleyip sık dokuyorum. Sürekli bir projede olmuyorsam, sebebi bu işte.
Bu filmi neden kabul ettiniz?
D.A.: Senaryosunu su gibi okudum. Bu çok önemlidir. Çok sevdim Firuzan'ı. Kadroya da bayıldım. Seyirci de kadroya inandı. Nebil Özgentürk mesela filmi izledikten sonra, "Bu, çok iyi kalpli bir film" dedi. Çok sevdim bu cümleyi. Eşref Kolçak ustamız da "Bu bizim filmimiz olmuş" dedi. Çok mutlu oldum.
B.G.: Bu özlediğimiz ve sevdiğimiz şeyler aşındığı için galiba toplumda ilişkiler de kopuyor. Film işte bize bu duyguları hatırlatıyor.