Milyonları peşine takmış bir kadın mevzu bahis. “Azmeden başarır” sözünün kadın formuna bürünmüş, deli dolu tabirinin anlam bulmuş hali... İstediğinde sivri dilli, dilediğinde tatlı dilli ama özü sözü hep bir... Bunları zaten biliyorsunuz, peki ya bilmedikleriniz? Elele dergisi Demet Akalın’la buluştu, “Yıldız Demet”i bir kenara bırakıp “gerçek Demet”le konuştu.
“Pırlanta” albümü yine yazı sallamaya hazır. Albüm isminin ardındaki hikaye nedir? - “Pırlanta” bir yıl önce alınan ilk şarkı ve ismi de çok iddialı olduğu için albüme aynı adı verdik. Gerçekten güzel, pırlanta gibi bir dönem yaşadığım için güzel bir albüm adı olur diye düşündüm. Harika geri dönüşler alıyorum.
Geriye dönüp baktığınızda hayattaki yolculuğunuz hakkında neler hissediyorsunuz? En çok neler için şükrediyorsunuz? - Tabii ki mutlu ailem, güzel kariyerim için şükrediyorum. Ama bu ara çok fazla proje geldi. İlk kez bu yıl çok yorulduğumu hissettim. Eskiden “Çok enerjiğim, yaşım hep 28, daha gencim” diye dalga geçiyordum kendimle ama bu yıl bittim! Biraz frene basmak istiyorum, ekip izin vermiyor.
Geçmişinizi özlüyor musunuz? - Hiç özlemiyorum. Özlenecek bir tarafı da yok. Allah’tan gençliğimi doya doya yaşamışım, tüm o çılgınlıkları yapmışım. Yakın çevremde çok boşanan kız arkadaşım var ve boşandıktan sonra normal olarak bir sapıtıyorlar. Ben geçmişimi düşündüğüm zaman, “İyi ki canımın istediği her şeyi yapmışım” diyorum.
Ama çocukluğumu sorarsan, o dönemi özleyecek kadar geçmişimle bağımı koparmadım. Sürekli ailemle temas halindeyim.
Peki, çocukluğunuza dair unutamadığınız neler var aklınızda? - Terlik ve anne korkusu... Annem beni tek başına büyüttüğü ve babasız bir çocukluk yaşadığım için biraz “sıkıyönetim”le büyüdüm. Bu da benim karakterimi o yönde şekillendirdi. Şimdi bile anormal bir şey yapmak istediğimde, “Annem duyarsa kıyamet kopar” diyorum içimden.
Bir karar almadan önce hâlâ annenize danışır mısınız? - Evet. Annem çok küçük yaşta beni eline almış, büyütmüş, çok acılar çekmiş. Ben o zamanlar anlamıyordum. Ama anne olduktan sonra içimde bambaşka duygular gelişti; eskiden haftada bir aradığım annemi artık her gün arıyorum.
Demet Akalın olmak zor iş mi? - Benim karakterimden ötürü zor... Her konuda son kararı kendim vermek istiyorum. Oysa tüm ekip Demet Akalın markası için uğraşıyor; güvenmek gerek. Ama bu her şeyi kontrol etme durumu bir süre sonra manyaklığa dönüştü bende. Bu anlamda zorluk çekiyorum.
Bugüne dek yaşadığınız en büyük zorluk neydi? - Kariyerimin ilk başında, manken diye burun kıvıranlar olmuştu. Ama o zamanlar kimseye derin tepkiler vermemiştim. Zaten zamanla her şey rayına oturdu. O dönem bana burun kıvıranların bugün başarılarıma “A a nasıl olur?” dediklerini duymak hoşuma gidiyor. İyi ki mankenlik geçmişim olmuş.
Belki Demet Akalın ismi ilk kez mankenlik sayesinde duyuldu ama ben bundan hiçbir zaman gocunmadım.
Demet Akalın için “şöhret” ne anlama geliyor? - Ben çok zorluklarını yaşamıyorum. Hani herkesin ağzında dolanan laflar var ya; “Ateşten gömlek, bir yere gidemiyoruz, onu yapamıyoruz bunu yapamıyoruz” diye. Ben gördüğün gibi iş dışında yanımda korumayla gezmiyorum, şoförüm de yok. Ancak öyle normal yaşayabilirsin.
Öbür türlü sadece kendi kabuğuna çekilmiş oluyorsun. Hayattan kopmadan, normal yaşamayı seçiyorum.
“Çok başarılı insanlar çok zor mutlu olur” derler. Katılıyor musunuz? - Hiç katılmıyorum. Benim için küçük mutluluklar daha önemli. Elbette bunlar insanın aklı başına erdikten sonra dank eden durumlar. Mutlu bir aile hayatım olunca, küçük tatil kaçamakları, kızımın yürümesi, bana “anne” demesi gibi mutluluklar öne geçiyor.
Şahsen ben daha ufak şeylerle mutlu olmasını bilen bir kadınım. Ufak dediğime de bakmayın bunların hepsi benim için çok büyük mutluluklar.
Hayatınızın bu döneminde içiniz rahat mı? Şunu yapamadığım için çok kötü hissediyorum dediğiniz bir durum var mı? - Artık yok daha ne olsun? Kaçırdığım hiçbir şey yok ama biraz daha her şeyi rölantiye almak istiyorum. Son birkaç senede gerçekten çok fazla konser verdim. Biraz daha kendime ait zamanım olsa fena olmaz.
Bir röportajınızda, “Hira’mın üstüne bebek... Şu anda kıyamam” demiştiniz. Fikirler değişti mi? - Hiç değişmedi. Çünkü ona haksızlık edermişim gibi geliyor. Bir başka bebek olursa sanki kucağıma alamam gibi hissediyorum. Ama ileride o çok kardeş isterse yaparız.
Aşk ve ilişkiler söz konusu olduğunda Türk kadını sizin şarkılarınızdan güç alıyor. Sizin en güçlü dayanağınız kim? - Eski şarkılarımda sadece kadınların ağzından söylüyordum ama şimdi erkekler de şarkılarımda kendilerini buluyor. Bana gelince, sıkıldığım zamanlarda sadece ailemi düşünüyorum. İyi ki öyle zor bir çocukluk ve genç kızlık yaşamışım, o günler hayatta hep dimdik kalmamı sağladı.
Karşımıza çıkan erkeğin “beklenen kişi” olduğunu nasıl anlarız? - Okan’la ilk tanıştığımızda, buluşmamızın 10’uncu dakikasında o Amerika anılarını anlatıyordu, ben de içimden “Ne boş boş konuşuyor, nasıl olsa evleneceğim seninle” diye düşünüyordum. Okan’ın o kişi olduğunu nasıl anladım bilmiyorum ama ilk vurulduğum şeyin çalışkanlığı olduğunu biliyorum. Ama bu içten gelen bir duyguydu, işin sihrini bilmiyorum.
Tanışma hikayeniz nedir? - O kafayı takmış bana. O dönem birlikte dolaştığım arkadaşlarıma devamlı selam veren, sonra en yakındaki masaya geçip oturan adam olarak dikkatimi çekmişti. Meğer beni takip ediyormuş. Bir gün beni dinlemeye gelmiş, sonra da telefonumu bulmuş.
O gece bana sadece “Keşke” yazan bir mesaj atmıştı. O sırada yanımda olan arkadaşım Okan’ın evli olduğunu söyleyince ben de “Ne kadar terbiyesiz bir adamsın ya! Utanmıyor musun?” diye cevap yazmıştım. Bu yalan biz flört ettiğimiz dönemlerde bile devam etti.
Neden bu yalan atıldı peki ortaya? - Ya abisiyle karıştırıldı ya da beni ondan uzaklaştırmak istediler, bilmiyorum. Çok zor günlerdi. Artık ilişkimizin duyulduğu, gazetelere fotoğraflarımızın çıktığı zamanlarda bile yalan devam ettiği için ben de onu sorgular hale gelmiştim. Okan da “Kızım sen manyak mısın? Ben evli değilim. Öyle olsa karım görmez mi bunları, çıkmaz mı ortaya?” diyordu.
Hayatta eksikliğini hissettiğiniz bir şey var mı? - Tabii ki baba. Babam olsaydı... Ama o zaman da şarkıcı falan olamazdım çünkü o da çok kıskançmış. Evin perdelerini çengelli iğnelerle kapatırmış. Hep anlatıyorlar babamın bu huylarını; herhalde bu işlere kalkışmama izin vermezdi.
Hiç düşünüyor musunuz “Şarkıcı olmasaydım ne olurdum bu hayatta?” diye? - Şarkıcı olmasaydım şu anda belki de torun sahibiydim. Erken bir evlilik olurdu, orası kesin. Bizim Aile asker olduğu için muhtemelen bir subayla evlenip, birkaç çocuk birden doğurup, Subay Ordu Evi Derneği Başkanı falan olurdum.
Olmazsa olmaz dediğiniz rutinleriniz var mı? - Vazgeçilmez diye bir şey yok, her şeyden vazgeçilir. Yine de yapmaktan hoşlandığım rutinlerim var; her sabah yürümek, masaj yaptırmak, Türk kahvesi ile güne başlamak, kirpiklerimi takmadan sokağa çıkmamak gibi... Uğurlu eşyalarım vardır.
Örneğin, cüzdanım 15 yıllıktır ve asla değiştirmem. İçinde belki 5-6 yıldan beri tülleriyle sakladığım bereket paralarım vardır.