Defne'nin hacı kayınpederi Ahmet Solmaz: Yasin bir haftada bir kelime konuşmadı. Ara sıra içki içiyor diye Defne'ye sitem ederdim, "Vallahi içmiyorum baba, dokunuyor" derdi. Demek o gün de öyle bir şey oldu
Defne kızın soyadı Solmaz'dı, ama soldu ne yazık. Nişantaşı'nda oğlu ve eşiyle oturdukları apartmanın adı da Huzur'du, lakin yok oldu gitti evinin de huzuru. Oradaydım... Huzur Apartmanı, kat 3 daire bilmem kaçta, Defne gilin evindeydim işte.Bir insanın kimliği, kişiliği, huyu, suyu, fıtratı bu kadar mı yansır bir eve? Sahibesi el avuç firarisi, haylaz- yaramaz- afacan bir çocuk kadındı ya hani, zannettim ki sandalyeler, koltuklar da devinip, kıpraşacaklar ansızın. Duvar saati dile gelecek, şarkıya duracak, her yana asılı fotoğrafların içinden fırlayıp dans ederek Defne kız çıkacak, göz kırpacak...
EMEKLİ ASKER
Bir kadın açıyor kapıyı. Yüzü keder yüklü, mimiksiz, renksiz, uçuk. Kayınvalidesiymiş. Güldane Solmaz'mış o da. Oğulcuğu İlker Yasin'in evine, ona destek olsun, kol kanat gersin, tez yitmiş gelininden yadigâr torununu gözetsin diye gelmiş kalmış dönememiş. Az ötede cam kenarında da bir adam oturmakta. Dışarısı aydınlık ya, yüzü gölge gölge adamın. Siluetinden bile dualar mırıldandığını, elinde tespih olduğunu görüyorum. Kayınpedermiş o. Defne'nin biricik eşi İlker'in babasıymış. Defne'nin yüzbaşı babası gibi asker kökenliymiş, emekli astsubaymış o da. Çankırı'da yaşarmış Ahmet Solmaz. Gözlerine bak anla, fırtınalı, boralı yaşamış yılları. Az sonra kendi de söylüyor ki; "Hacca gidip geldim, başka türlü yaşar oldum hayatı."
CANIMI VERİRİM
Onlarla o kadar uzun, derin, içten konuşuyorum. Diyor ki; "Bu aylarda umreye de niyetlendik, gidelim dedik ama başımıza bu iş çıktı. Artık gitmemiz çok zor. Neden zor? Bu oğlanı böyle bırakamam. Çankırı'daki evimi kilitledim geldim. İlker Yasin benim küçük oğlum. Çocuklarım için canımı veririm, herkes verir. Derinliğine bilemiyorum. Bize de Çankırı'dan telefon ettiler Defne böyle böyle diye."
Hemen oğlunuzu mu aradınız?
Aradık ama nerede bulacaksın? Oradan buraya kadar çocuklarımın hiç biriyle görüşemedik. Ya gâvuru adam sırtına alıyor da tedavi ettiriyor ya. Bu kadar mı kötüyüz biz yahu? Hiç mi birbirimize sevgimiz kalmadı hep mi menfaat? Biz o karakterde büyümedik.
Çok sarsıldınız anlıyorum durumunuzu...
Hıncal Bey'i okudum. Densiz bir yazıydı, o kadar söyleyeyim ben sana Savaş Bey. Bu kadar bir insan katı olur mu ya? Senin için bu toprağın altı yok mu ya? Velev ki öyle olmuş olsun. Niye sen onu dallandırıp budaklandırıyorsun? Ben komando birliğinde astsubaydım. Teknik personeldim, silah bakım, hazırlama uzmanıydım. Hayatım İstanbul dahil bütün Türkiye'de dolaşmak, yaşamakla geçti meslek sırasında. Benim asker anlayışıma ters geliyor olanlar. İnsan cephede düşmanını vuruyor da, sırtlayıp hastaneye götürüyor. Olur mu hiç?
Seni yıllarca izledik Savaş Bey. Sen söyle, sen yorumla Allah aşkına?
Ateş düştüğü yeri yakıyor elbette Ahmet Bey. Ama savcıdan önce, raporlardan önce bir şeyler konuşmak, hüküm vermek hep yanlış gelir bana. Bu olayda da öyle.
Fikrin vardır yine de.
Yanlış anlamayın ama her şeyi Emniyet ve Adalet çözecektir inan buna. Çok doğru bulmuyorum bunları.
Bekleyeceğiz bakalım. Adalet yerini bulacak inşallah.
Siz mütedeyyin insanlarsınız. Defne rahat, kıpır kıpır bir kızdı. Kalbi ağzında denen tiplerdendi. Hiç yadırgadınız mı gelininizi?
Ben gelinime kefilim Savaş Bey!
Babası geldi mi, konuştunuz mu? Gelmedi. Ya adam aramış. Adım bile atamıyormuş üzüntüden. Biz burada kaldığımız zaman öyle bir şey olurdu. Hani şuraya sandalyeye otururdu Defne. Babayla İngilizce konuşuyorlar. Ah o Defne'nin halini görmeni isterdim o anda yani. İnsan bu kadar mı zevkle babasıyla konuşur ya? El hareketleri kol hareketleri, gülmeler, tabii İngilizce biz anlamıyoruz ama onun babasıyla görüşmesi bize haz veriyordu yani.
Yarışmaya gidip izlediniz mi onu dans ederken?
Çok çağırdı bizi. Gelin seyredin hele, şu yapılacak bu yapılacak diyordu. Biz de korkuyoruz ki düşüp de bir yerini kıracak diye. Evde çocuk var. Biz hanımla iki kişiyiz, aklımız gidiyordu. Kayınvalidesiyle çok iyiydi araları. Hanımım telefonla konuştu olaydan bir gün önce. Dedi ki; "Aman evladım iyi ki bıraktın yarışmayı. Aklımız gidiyordu" dedi. 10 kilo vermiş baksana. Demek ki kötü ellerin eline yakalandı. Allah kimsenin ocağına böyle acı vermesin.
'VALLAHİ İÇMİYORUM BABA'
Alkol almasına sitem ediyormuşsunuz diye duydum.
Evladım sayılırdı o da. Ara sıra bile olsa kullanma evladım derdim. "Baba bana dokunuyor. Vallahi içmiyorum baba" derdi. Demek ki o gün öyle bir şey oldu. Ölümünü kendi eliyle mi hazırladı ne yaptı diyorum. Ya senin evinde kocan var, çocuğun var, ne gidiyorsun da başını yesin arkadaşların? İşte ben buna takılıp kalıyorum, üzülüyorum yani. Ölümüne gitmiş gibi atlamış gibi yani.
Nasıl teselli verdiniz oğlunuza?
Geliyor gidiyor çok morali bozuk. Ben dedim oğlum ne yapıyorsun? "Baba yanıyorum ya" dedi. "İçim yanıyor" dedi. Ağladı. Daha bak 1 haftadır 1 kelime konuşmadı. Sen bir de şu yüzüme bak Savaş Bey. Bak şu yüzüme ne hale geldi. Gözlerimin altı yara oldu yaş dökmekten. Ama dedim ya ben kefilim gelinime...