Star’daki ‘Extra Extra Small’ adlı yarışma programının sonrasında ‘Çalıkuşu’ ve ‘Kibarlık Budalası’ adlı tiyatro oyunlarının yeni sezon hazırlıklarına başlayan Ebru Cündübeyoğlu’yla oyunculuğu, tiyatroyu, sinemayı ve son dönemde bozulan sağlığını konuştuk. Cündübeyoğlu “Faydalı bir avokadoyum” diyor. Neden mi? Yanıtı röportajda..
Evdeki kazaları unutulmayan bir maceraya dönüştüren 'Extra Extra Small' adlı yarışma programı Star TV'de başlarken hastalanıp hastaneye kaldırıldınız. Bu talihsizlikti. Daha sonra yarışma programı da ekrana veda etti, bu da ikinci talihsizlik. Ama sağlık olsun diyelim ve sizin sağlığınızın durumunu öğrenelim öncelikle...
Benim her yıl baharla birlikte alerjilerim de artar. Bu yıl da aynısı oldu. Burnum doluyor, göğsüme akmaya başlıyor, göğsüm doluyor. Kızım Duru'da da var bu alerji durumu. İklim değişikliği sanırım tetikledi bu olayı. Bu öksürük, burun akıntısı durumu bu baharda etkiledi beni. Ama bir türlü geçmedi. Üstelik bir de halsizlik var. Annem “Mutlaka hastaneye gitmelisin” diye tutturunca, iyi ki de tutturmuş, kalkıp gittik ve röntgen çektirdim. Doktor röntgene bakınca “Zatüree” dedi, ben tabii şoke oldum. Hemen antibiyotiklere başladık. Ayaküstü geçer sandım ama dinlenmeden olmuyormuş. Hemen televizyonu aradım, tiyatroyu aradım, dinlenmem gerektiğini söyledim. 15 gün kalkmadan dinlendim, toparladım sonunda.
Şu anda sağlık durumunuz nasıl?
Şimdi gayet iyiyim. Ama o dönem yoğunluktan ve koşturmaktan çok yorgun düşmüştüm. İki oyun, bir dizi, ardından Arjantin'deki yarışma çekimleri beni çok etkilemişti. Şimdi düşünüyorum da zatüreeye bünyemin ihtiyacı varmış (gülüyoruz). Çünkü zatüreeye yakalanmasaydım, dinlenip kendimi toparlamam mümkün değildi.
Uludağ Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu, Türkiye dördüncü güzeli Ebru Cündübeyoğlu'nun oyunculuğu seçmesi tesadüf mü, yoksa önceden planlanmış bir şey miydi?
Benim hedefim televizyondu aslında. Oyunculuğu çok severdim. Ortaokul yıllarımda tiyatroya gidince çok heyecanlanırdım. Kendimi sahnede düşünmedim hiç ama oyunculuğu çok severdim. Televizyon ise bambaşka bir yerdeydi. Bayılırdım... Özellikle 'Uykudan Önce' programı ve Adile Naşit'e bayılırdım. Güzellik yarışmasına girişimde bile hedefim oradan televizyona geçmekti. Ben o yarışmayı basamak olarak kullandım ve hesabım doğru çıktı. Yıllarca eğlence programları sundum. 'Bir Başka Gece'yle başladım sunuculuğa. Samim Değer yönetmenimdi. Daha sonra yine Değer, 'Sabah Şekerleri' programına geçmeme neden oldu.
Ve sonra da 'Deli Yürek' dizisindeki 'Avukat Ayşegül' rolü bir kilometretaşı oldu galiba...
Oyunculuğumla ön plana çıktım bu dizide. Hem dizi hem de Osman Sınav çok önemli oldu benim için.
Ebru Cündübeyoğlu genelde insanların yüzünü güldürüyor, daha çok komedi dizileriyle ön plana çıkıyor. Güldürmenin ağlatmaktan daha zor olduğunu biliyoruz. Peki, bir kadının komedi yapması zor mudur?
Güldürmek başlı başına zordur. Bu bir elektrik meselesi, hesap kitap işi. O hesap kitap fark edilmemeli. Bir kelimeyi tam zamanında söylemek gerekir. İki saniye önce ya da sonra söylerseniz oturmaz, güldürmez.
Galiba güzel bir kadının güldürmesi daha zor.
Evet, güzel kadının güldürmesi çok zordur. Çünkü beklenti meselesi. Güzel insandan kahkaha beklemiyorsunuz. Ama ne mutlu ki, hayatımın bu döneminde bu tarz sorulara muhatap oluyorum.
Kendini komik bulur mu Ebru Cündübeyoğlu?
Özel hayatımda çok komik biriyim. Bu bilinmez. İnsanları son yıllarda güldürmeye başladığım için bu tescillendi ama ben çocukluk yıllarımdan beri komiğimdir. Espri yapmaya bayılırım.
Sana göre Türkiye'nin en komik kadını ya da kadınları kim?
Binnur Kaya'ya çok gülüyorum. Oyunculuğu müthiş. Zamanlaması, bakışları harika. Kuzu ailesindeki tiplemesi olağanüstü. Önce 'Yabancı Damat', ardından 'Avrupa Yakası' ve şimdi 'Türk Malı'... Doğallığını bozmadan güldürüyor. Gülse Birsel'i kalem olarak çok beğeniyorum. Onunla kadın olarak gurur duymalıyız.
Tiyatro sahnesinde perde açan 'Çalıkuşu'nun sahnelenişi üç yıl oldu mu?
Bu sezon üçüncü yılına giriyoruz. Doğrusu çok sevildi. Özellikle Anadolu bu oyuna sahip çıktı. Oyun beni çok etkiliyor, 'Feride'yi oynarken bazı sahnelerinde gerçekten ağlıyorum. İster istemez etkileniyorsunuz. Özellikle İzmir'de oynayınca seyircinin alkışları da bizi ağlatıyor. Çalıkuşu gerçekte bir aşkı değil, daha çok bir kadının kendi ayakları üzerinde durabilme savaşı anlatılıyor. Aşk bana göre ona itici güç veren bir güç, o kadar. Feride'yi severek oynuyorum. Ayrıca ikinci bir tiyatro oyunum daha var, 'Kibarlık Budalası'... Haldun Dormen'le birlikte oynamaktan gurur duyduğum bir oyun. Bu oyun da dördüncü sezonuna giriyor.
'Çalıkuşu' şimdi dizi olacak, bu konudaki hazırlıklar da devam ediyor. Feride rolünü Fahriye Evcen'in oynayacağı söyleniyor. Sen oynamak ister miydin?
Ben zaten oynuyorum. Ayrıca çok mutluyum. Burada önemli olan bir konu daha var, onun altını çizmek istiyorum. Bizde kadın kahramanlar azdır. Çalıkuşu gerçekten de bir kadın kahramandır. Bizde ve dünyada güçlü kadın, kahraman kadın çok azdır. Şimdi dizi olacağı için de mutluyum. 'Aşk-ı Memnu' ve 'Yaprak Dökümü' o döneme aittirler. Bana göre böyledir. Ama 'Çalıkuşu' özellikle bu döneme de uygulanabilecek konusuyla gençlere ışık tutabilir. Ferideler'e çok ihtiyacımız var. Kaldı ki 'Çalıkuşu'nda anlatılan o dönemle bu dönem arasında da çok fark yok gibime geliyor. Bu sezon hem televizyonda olsun Çalıkuşu, hem de tiyatroda. Bu oyunda hem ağlatıyorum gelenleri, hem de kendim ağlıyorum.
Gözyaşları rollerde kalsın diyelim... Evet, Ebru Cündübeyoğlu 15 yıldır durmadan çalışıyor. Peki, ne kazandı, karşılığını alabildi mi?
I-ııh (gülüyor)... Elbette tam karşılığını aldığımı düşünmüyorum. Elbette 16'ncı yılımda çok güzel geri dönüşler alıyorum ama çok daha iyisi de olabilirdi.
Bazen çok daha zirvede olman gerektiğini de düşünüyorsun belki de...
Zirve olarak değerlendirmem doğru mu bilmiyorum ama şöyle bir örnek verebilirim. Türkiye'de kime bir meyve adı söyle deseniz, çoğu elma der. Üzüm diyen, avokado diyen çok azdır. Ben Türk insanı için elma değil, avokadoyum. Faydalı bir avokadoyum. İlk akla gelen bir isim olmasam da başarılı olduğumu biliyorum.
Evlisin, mutlusun, annesin, şöhretsin... Tek eksiğin var, bir sinema filmi.
Elmalarla armutlarla film çekiyorlar, avokadolara sıra gelmedi henüz (gülüyoruz)... Bunca zaman olmadı ve her geçen yıl beklentilerimi büyütüyor. Güzel bir film yapmak istiyorum. Film olsun diye film yapmak istemiyorum.
“Güzel olmayı umursamam, gözlerinin içi parlamazsa makyajın ne faydası var” demişsin... Her kadın böyle düşünmez ki!
(Gülüyor) O zaman mutsuz bir hayat olur işte. Önemli olan gözlerimizin içindeki ışıktır elbette.
Estetik yaptırmayı hiç düşünmezsin o zaman...
Yooo, niye düşünmeyeyim ki? Gözlerinizdeki ışıltıyı arttıracak ne varsa yapmalısınız bu hayatta. Yaptırılacak estetik mutluluk verecekse neden olmasın.
Kızın Duru'yu da eşini de asla ihmal etmiyorsun. Bunu nasıl başarıyorsun?
Bunları gerçekte onlara sormak lazım. Bazı meslekler hayatın çok içine girer. Oyunculuk da öyle bir meslek tabii. Disiplin gerektiriyor, fedakarlık gerektiriyor.
Yazmayı çok istiyor Ebru Cündübeyoğlu, başladı mı?
Çok istiyorum yazmayı ama bugüne kadar olmadı. 'Aşılı Kolum' diye bir şiir kitabım var. Çok gurur duyduğum işlerden biri o. Sevgili Sunay Akın'ın desteğiyle yaptım, çok keyif aldım. Devam ettirmek istiyorum.
Hayranların “Onun kadar güzel sinirlenen olamaz” diyor. Özel hayatında da güzel mi sinirlenirsin?
(Gülüyor) Bu soruyu eşime sorun lütfen. Özel hayatımda çok sinirlenen birisi değilim. Ama ekrandaki öfkelerim roldü ve çoğu insanın hoşuna gidiyordu. Benim öfkemle rahatlıyor, ferahlıyorlardı. Bazıları da kayınvalideme telefon açıp 'Vah vah Füsun Hanım, gelininizi görünce sizin durumunuza çok üzülüyoruz' diyorlardı (gülüyor)... Şaka bir yana kayınvalidemle aramız çok iyidir.
Yüksel Şengül