50 yıllık tiyatrocu Cihan Ünal, belki de hayatının en zor oyunlarından birini “Özel Hayatlar” adlı piyeste sergiledi. Eski partneri Hande Ataizi’nin “taciz” iddiası yüzünden oyundan ayrılması sonucunda çıkan polemikler yüzünden üzüldü, yıprandı... Ama her şeye rağmen, eski öğrencisi İstanbul Devlet Tiyatrosu sanatçısı Meral Bilginer’le oyuna devam etti. “Yaşananlar bana bir şey kaybettirmedi. Ben tiyatrocuyum, tiyatro ahlakı ile yetişmiş bir insanım. Tiyatronun ahlaksızlığı olmaz, kişinin ahlaksızlığı olur” diyen Ünal ve yeni partneri Bilginer, birlikte ilk kez konuştu.
* Bugüne kadar sayısız tiyatro oyununda rol aldınız. Ancak herhalde böyle sansasyon yaşadığınız bir oyun olmamıştı. Sizce bu sansasyonlar izleyici sayısını artırdı mı?
Yıllarca tiyatro yaptım, bu oyunlarda da sansasyonlar oldu ama hep olumlu şeylerdi. Mesela bir Evita yaptık, ortalık karıştı. Çok güzel bir müzikaldi. Türkiye’de yapılmış en iyi müzikaldi. Yine “Dördüncü Murat” çok ses getirdi. “6 Haftada 6 Dans Dersi” de üç sezon kapalı gişe oynadı. Bu oyunda yaşananlar ise sıkıntılı bir süreçti. Aslında bu oyunun Kıbrıs’a gidişinden itibaren önümüzde bir tek Anadolu turnesi vardı. Mesele de oradan çıktı zaten. Biliyorsunuz, Anadolu turnesinde olunup da aynı anda TV’de olunamaz. Temmuz ayı bizim turne ayımızdı. Ama (Hande Ataizi’nin) TV programı Temmuz ayına sarkınca, ikisinin bir arada yürümeyeceği belli oldu. Fizik olarak insan aynı anda iki yerde olamazdı. Sonra yaşananları biliyorsunuz ama bunlar seyirciyi hiçbir zaman azaltmaz, seyirci seyircidir...
* O haberleri okuyanlar da oyuna ilgi gösteriyor...
Sansasyonu hazırlayanlar tiyatronun kurucusu ya da yönetmen değil ki. Neticeyi de önümüzdeki sezonda göreceğiz. Zaten son 2-3 oyun kalmıştı, onları da bu haftaki oyunlarla tamamladık. Şimdi bu oyunu Ekim’de yeni sezonda oynayacağız.
* Bu oyunun türü komedi ama aslında pek müstehcen bir sahne olmadığı halde, basına “müstehcen sahnelerin olduğu bir oyun” olarak yansıdı...
Hayır, müstehcen sahneler yok. Sadece oyunun adı üzerinde; “Özel Hayatlar.” Özel Hayatlar’da da evin içerisine giriyorsunuz.
Birbirini çok seven, tutkulu iki insanın yaşama biçimini anlatıyoruz. Burada müstehcenlik yok, doğallık olması lazım. Müstehcenlik biraz daha farklı bir şey... Bu bakanın bakış açısıyla ilgili.
* Oyunun yönetmeni gözüyle sorarsak, bir tiyatro oyununda müstehcenliğin sınırı nedir?
Yazar ne istiyor, bu önemlidir. Öyle oyunlar var ki küfürden geçilmez. Bunun sınırı olmaz. Başka ülkelerde böyle bir tartışma bile ayıplanır. Çünkü tiyatro müstehcenlik diye bir şey zaten kaldırmaz. Üstelik bizim oyunumuzda yapılan şey müstehcenlik değildir. Tiyatroda yazar ne istiyorsa, yönetmen de yorumunu yapar ve onu sahneye koyar.
Bu çok açık bir sahne olabilir, ne müzikaller var... Ben Londra’da “Crystal Clear” diye bir oyun
gördüm, iki kişi round tiyatroda (yuvarlak tiyatro) oynuyorlar, seyirciler de etrafta. Ortadaki iki oyuncu çıplak. Ve insanlar her şeyi açık açık gördükleri halde hiç kimse soru falan sormuyor...
“Hande müstehcenliği önleyecek bir tavır sergilemiyordu”
* Önceki oyuncu Hande Ataizi’nin şikâyetlerinden dolayı mı müstehcenlik algılaması oluştu?
Önceki oyuncu müstehcenliği önleyecek bir tavır sergilemiyordu ki, giyimiyle, kuşamıyla ve yaptığı hareketlerle...
* Yine de yönetmen olarak bunu dizginlemek sizin elinizdeydi...
Ben dizginleyebildiğim kadar dizginledim.
* Koltukta geçen sevişme sahnelerini yönetmen gözüyle önce Hande Ataizi’ye, sonra da Meral Hanım’a nasıl anlattınız, nasıl oynamalarını istediniz?
Şöyle anlattım. Bunlar 3 gün bir eve kapanmış durumdalar. Hatırlarsanız o sahne şöyle başlıyor, “İyi ki bu gece çıkmadık, dün gece de, evvelsi gece de...” diyorlar. Yani bunlar 3-4 gecedir birlikteler, sevişiyorlar, yiyorlar, içiyorlar, müzik dinliyorlar. Aslında oyunda piyano olması gerekiyordu, çalmak gerekiyordu ama o biraz fazla, dekor olarak da imkân vermeyen bir şey... Ve bu arada bir yere geliyor oyun, erkek sevişmek istiyor. Sevişmek isteyince bir erkek ne yapar, sevişme isteği gösterir. O da “Dur şimdi, yemekten yeni kalktık” diyor. “Yemekten yeni kalktık ha” deyip bu defa onu koltuktan aşağı atıyor ve kavga başlıyor. Sonra bu defa çift “Solox” deyip barışıyorlar, daha sonra da kadın ona ayağını uzatıp tahrik ediyor. Yani bu zaten oyunun yazar tarafından yazılmış, parantez içleri olan bir hali...
* Her şeyin açık olduğu şeyler yani...
Tabii... Biri sevişmek isteyecek, diğeri istemeyecek, sonra ikisi birden sevişmek isteyecek. Sonra da telefon çalacak. Bunlar gayet normal şeyler... Oyunda müstehcen hiçbir şey yok zaten. Pornografik veya erotik denebilecek bir sahne de yok. Sadece basının 5 dakikalık o kanepenin üzerindeki sahneleri saptırması var. Halbuki, görün bakın başka sahneler de var. Sizin işinize onları vermek gelmiyor.
* Londra’da olsaydı bu konu tartışılmazdı bile değil mi?
Hayır... Daha fazlası da olabilir. Geçen yıl Londra’da Kim Kathren’ın oynadığı oyun çok daha açıktı... Sırtına alıyor, poposuna vuruyor, dövüyor... Öyle bir şey yapsaydık bu defa da “kadını dövüyor” derlerdi...
* Bu kadar sansasyon olunca, yeni partneriniz Meral Hanım’la oyundaki “sevişme sahnelerini” şimdi daha yumuşak ve temkinli oynadığınız söyleniyor...
Hayır, hiçbir fark yok. O zaman ne oynadıysak şimdi de aynısını oynuyoruz. Yalan söylüyorlar.
* Sevişme sahneleri eskisi kadar iddialı değil mi?
Hayır, eskisi kadar iddialı. Her şey aynı. Eskisinden hiçbir fark yok. O sahnelerin süresi de öncesine göre daha kısa değil.
* Ya kıyafetlerin değişmesi, Meral Hanım’ın sabahlık giymesi için ne diyorsunuz?
Kıyafet olarak ben Meral Hanım’ın kendisine bıraktım bu seçimi. Hatta ilk oyuncunun da seçimini kendisine bırakmıştım. O zaman hatta “Şöyle küçük pijama gibi bir şey giyebilirsin” demiştim, ama kendisi “Ben böyle çıkmak istiyorum” dedi. Ve çıktı...
“Eski oyunda onun önerdiği aşırı bir şey vardı ama söyleyemem”
* Önceki oyunda Hande Ataizi sahneye külotlu çıkmasını nasıl yorumluyorsunuz?
O tamamen kendi tercihidir. Bu oyunda Meral’le yaptığımız mizansenle, daha önceki mizansen arasında hiçbir fark yok... Hatta eksiltme var...
* “Yumuşatılmış” dedikleri doğru mu yani?
Hiçbir fark yok ama benim düşünmediğim, onun (Hande Ataizi) önerdiği aşırı bir şey vardı.
* Neydi o?
Boşver...
* Onu da söyleyin ama...
Açmıyorum... O zamanki mizansenle bu zamanki mizansen arasında hiçbir fark yok.
* Eski oyunda en azından iç çamaşırı gözüküyor, bu oyunda ise böyle bir sahne yok...
Tiyatro önce ahlak işidir. Tiyatroda insan o kadar seyircinin önünde sevgilisiyle, karısıyla bile olsa, ne olursa olsun, bir taciz söz konusu olamaz. Kaldı ki oyunu izlediniz, siz kendi yorumunuzu yapın. Kimse bu oyuna “müstehcen” demedi. Önceki külotlu sahnelerde bile müstehcenlik yoktu. Bu oyunda hiçbir müstehcenlik yok.
* Yaşananlardan sonra “bu kadar olayları yaşayacağıma keşke oynamasaydım”
dediniz mi?
“Oynamasaydım” değil de, “Bana söylenen şeylere uysaydım da bunları yaşamasaydım” dedim. Çünkü ilk seçimimde beni uyardılar. “Yahu sen nasıl yapıyorsun, olabilecek mi bu!” diye... Ben de “katlanırız” diye düşünmüştüm. Ama düşündüğüm gibi olmadı. Herkesi kendi düşünceleri ve ahlakıyla başbaşa bırakıyorum.
* Sizde bu kadar kötü anılar bırakan bir oyunu niçin sürdürmek istediniz?
Bir defa bu oyun kesintiye uğradığı zaman Kıbrıs’taki Kanser Derneği yararına yapılacak oyunlar iptal edilmişti. Ve “10 gün sonra geleceğiz” diye söz vermiştik onlara. Bu sözümde durdum ben. Bu sözümde durmam için sağolsun sevgili Meral geldi, 7-8 gün çok sıkı bir çalışma yaptık...
Ve yüzünün akıyla da çok güzel o oyunu oynadı. Oyunun geri kalan birkaç turnesi vardı, beraber onu da bitirdik. Bu oyun önümüzdeki sezonda da oynayacak... 50 yıllık tiyatroculuk hayatımda tabii ki çok kötü bir anı olarak kalacak. Ama bu bana bir şey kaybettirmedi. Ben tiyatro ahlakı ile yetişmiş bir insanım. Benim ahlakım tiyatro ahlakı... Tiyatronun ahlaksızlığı olmaz, kişinin ahlaksızlığı olur.
* Kariyerinizde kötü bir imaj olacağını düşünüyor musunuz?
Neden böyle bir şey düşüneyim? Ben 50 yıllık bir sanatçıyım. Öğretim görevlisiyim, sanatçıyım, rejisörlük yapıyorum, sinema, tiyatro yaptım. Ve 50 yıldır sinemada, tiyatroda benim birçok oyunlarım ve filmlerim oldu. Bütün bunlardan sonra böyle bir şeye karşı kendimi savunmak bana zül geliyor. Tabii ki bunlar üzücü ve incitici şeyler ama her şeyin günü gelir elbet, haklı olanlar anlaşılır. İftira ve yalan, kısa mesafede çabuk koşar, doğruluk ve dürüstlük uzun mesafe koşucusudur.
Ben burada seyircinin ve herkesin ne olduğunu gördüğünü biliyorum. Hiçbir endişem yok. Tabii ki çok üzüldüm ve beni çok incitti. Ama kariyerime bir etkisi olmaz. Benim zaten kariyerim kariyer ve devam ediyorum. Bakın ben sahnedeyim hâlâ...
“Meral, hem Hande’nin açığını doldurdu hem de daha iyi oynuyor”
* Meral Hanım sizce Hande Ataizi’nin açığını doldurdu mu?
Meral Hanım hem açığı doldurdu hem de daha iyi oynuyor. Yani teatral tarafını daha iyi hallediyor.
* Meral Hanım’la sahnede nasıl bir ilişkiniz var?
Gayet olumlu. Çünkü o da benim gibi Devlet Tiyatrosu Sanatçısı. Ve o da benim öğrencim.
* Kimyanız tuttu yani?
Tabii, çok tuttu. Çok disiplinli, ahlaklı yani tiyatro ahlakı olan bir kadın. Gayet güzel çalıştı, 1 hafta gibi bir zamanda piyesi çıkardı. Oyunda “arıza” diye bir şey yok. Aslında birçok kişi “Oyun şimdi daha anlam kazandı” diyor...
* Meral Hanım, nasıl bir öğrenciydi?
1982’de benim öğrencim oldu. Titiz ve çalışkandır. Biraz hijyene falan dikkat eden bir kızdır. Oyunda yattığı yerin, kalktığı yerin temiz olmasına önem verir. Mezun olduktan sonra da Devlet Tiyatrosu’nda güzel roller oynadığını biliyorum. Çalışkan, tam bir Devlet Tiyatrosu Sanatçısı...
“Yediklerime dikkat ederim gece hayatım yoktur”
Cihan Ünal 65 yaşında ama genç gözükmesinin sırrını şöyle anlatıyor: “Bir defa bu genlerle ve kalıtımla ilgili. Oradan bir şansım var. İkincisi ben hep spor yapıyorum. At bindim, kayak yaptım, yüzmeyi seviyorum, köpeğim Hamlet’le yürüyüş yapıyorum. Evde jimnastik aletlerim var. Haftada en az 3 günü sporla geçiriyorum. Sonra yemeğime dikkat ediyorum. Hiç şekerli bir şey yemem, içmem. Gece hayatım yok. Arada puro içerim. Ama haftada 3 adet... O bir zevk... Uykuma dikkat ediyorum ve düzenli yaşıyorum...”
Meral Bilginer “Sevişme sahneleri için hiçbir kaygım olmadı”
* Bu oyunda yer almayı niçin kabul ettiniz?
Çok düşünecek bir zamanım olmadı. Oyun zor durumdaydı. Yarıda kalmaması, devam ettirilmesi gerekiyordu. Verilen sözler, satılan biletler vardı. Perde kapanamaz çünkü... Cihan Bey konservatuvardan hocam. Bu yüzden hiç düşünmedim.
* Önceki oyunda sizin rolünüzü oynayan Hande Ataizi’yle Cihan Bey’in yaşadığı polemikler sizi tedirgin etti mi?
Bu olayla ilgili yaşananlardan haberim yoktu. Çıkan haberleri de çok fazla takip etmedim. Bir oyuncu oyunu bıraktı. Çeşitli sebepler olabilir, bir başkası da götürür işi...
* Sevişme sahneleri konusunda bir kaygınız oldu mu?
Hiçbir kaygım olmadı, iyi bir oyuncunun da böyle bir kaygısı olmamalı. Zaten sahne bunlara çok müsait bir yer değildir. Bunları hiç düşünmedim. Sadece 1 hafta içinde rolümü ezberledim ve oyuna çıktım. Seyircilerin yüksek hoşgörüsüne inanarak ve onlara güvenerek çıktım.
* 1 haftada role hazırlanmak zor oldu mu?
Hayır, olmadı. Çalışmaktan zorluğunu düşünmedim bile...
* Cihan Bey nasıl bir hoca?
Değerli bir hoca, değerli bir insan. Herkesin tanıdığı gibi saygın bir kişilik...
* İstediği olmayınca sizi azarlar mı provalarda?
Hayır, genelde hep yumuşak, anlayışlı ve sevgi doludur. Bazen de notu kıttır, lanettir! (gülüyor)
* Oyunda rol almak için eşinizden izin aldığınız doğru mu?
Hayır, ben 28 yıllık tiyatrocuyum. Gerçek tiyatrocular bir oyunda oynamak için hiç kimseden izin almazlar. Ben de kimseye sormadım, çıktım ve rolümü oynadım.
* Sizce “Özel Hayatlar” müstehcen bir oyun mu?
Hayır, tam tersine çok eğlenceli, komik ve matrak bir oyun. Müstehcen bir oyun hiç değil, uzun bir süre Devlet Tiyatrosu’nda oynandı ve oynanmaya da devam edecektir.
Pazar Vatan