Önce şarkılarıyla şimdi de "İnadına Aşk" dizisindeki Deniz karakteriyle karşımıza çıkan Cem Belevi, Hürriyet'ten Ömür Gedik'e özel hayatı ve kariyer planları hakkında özel açıklamalarda bulundu.
İngiltere'de 6 yıl yaşadıktan sonra Türkiye'ye döndü, müzik dünyasına iddialı bir giriş yaptı. Onu önce Ayşe Akın'la düet yaptığı "Kim Ne Derse Desin" şarkısıyla tanıdık, ardından "İnadına Aşk" dizisinde oyuncu olarak karşımıza çıktı. Hayran kitlesini iki ayrı koldan genişleten Cem Belevi'nin hayatındaki tek eksik 'aşk': "Artık yalnızlıktan sıkıldım, bir ilişkim olsun istiyorum."
* Cem, ilkokulda ailen sana piyano almış. Çok mu zengindiniz? - Yok canım, normal bir aileydik. Babam evde piyano çalardı ama...
* Baban ne iş yapıyor? - Gıda toptancısıydı, şimdi emekli. Çocukken piyano dersleri aldım. 5-6 yaşlarındayken televizyondan, radyodan ne duyarsam çalıyordum. 12-13 yaşında gitar dersi almaya, 15-16 yaşında da besteler yapmaya başladım. Bir kere lise orkestrasıyla sahneye çıktım, kendi bestemi okudum. Bir baktım, herkesin diline dolandı. O gün bu gündür devam...
* Kime yazmıştın besteyi? - O zamanki aşkıma.
* Çok kız tavladın mı şarkılarla? - Tavladım tabii.
* Aşk acısı mı şarkı yazdırıyor, yoksa aşkın kendisi mi? - Bana hepsi yarıyor. Varlığı da yokluğu da. Mutsuz olunca kilo alanlardanım. Aşk acısından yiyorum mesela. Özlem gidermek için keke sarıyorum. (Gülüyor)
* Kilo problemin oldu mu hiç? - Bir dönem çok kiloluydum. Ama albüm yapma sürecinde zayıfladım. 9 ayda tam 30 kilo verdim.
* Bir dönem İngiltere’de yaşamışsın. Oraya neden gittin? - Vizyonumu geliştirmek için. Orada uluslararası işletme, ekonomi okudum, çalıştım da.
* İlk paranı nasıl kazandın? - Londra’da bir kahve dükkanında çalışırken kazandım. Bir ara sokakta müzik yaptık, oradan da kazandım.
* Çocukluğundan beri müzikle iç içeyken neden ekonomi okudun? - Ben her zaman bir gün sahnede, ekranda olacağımı biliyordum. Ama hiçbir zaman bunları iş olarak görmedim. Hobi olarak yapılır diye düşünüyordum. Ayakları yere sağlam basan bir mesleğim olsun diye İngiltere’ye gidip ekonomi okudum.
* Müzik aşkı da seninle seyahat etmiş sanırım... - Evet, müzik aşkı hep içimdeydi. O beni beste yapmaya, şarkılar söylemeye, sahnede olmaya çekti.
* İngiltere’de ne kadar kaldın? - 6 yıl.
* Neden döndün? - Çok bunalmıştım. Evet, orada çok daha kolay bir kariyer inşa edebilirdim kendime. Bir marketing şirketinde analist olarak çalışıyordum. Yüksek lisans yapacaktım. Ancak bu içimdeki müzik tutkusu var ya...
* Orada yapamaz mıydın müzik? - Ben kendi dilimde bir şeyler yapmak istedim. Başka bir dilde hissederek yazamıyorum, söyleyemiyorum. Sonra her şeyi bıraktım, İstanbul’a geldim. 3-4 senedir buradayım. Ama daha hedeflediğim noktanın onda birine yaklaştım.
* Nedir hedeflediğin nokta? - Bu işi yapmak için şöhret olmak gerekiyor. Ama benim hedefim sahip olduğum şöhretle insanlara bir şey ifade etmek. Ülkedeki herkesin hayatında bir cümle olsam, bana yeter.
* “Hayatımın dönüm noktası” dediğin olay neydi? - Samsun Demir’le tanışmam. O gün profesyonel müzik yapmaya başladım. Beni yönlendirdi. Bir şarkımı ENBE’ye verdi, Ayşe Akın’la tanıştırdı. Aklımda hiç düet yokken korkarak girdim işe ama o kadar mutlu ayrıldım ki...
* Sonra oyunculuğa başladın... - Katıldığım bir programda “İnadına Aşk” dizisinin cast’ını yapan Nesrin Yamal beni görmüş ve Osman Sınav’a önermiş. Benim için bir diğer dönüm noktası da Osman Sınav’la tanışmam oldu.
* Ne burcusun? - İkizler.
* Eyvah! - Ya herkes böyle tepki veriyor! Bizim adımızı niye çıkardılar bilmiyorum.
* Sende de var mı “bir öylesin, bir böylesin” durumları? Bir iyi, bir kötü, bir mutlu, bir hüzünlü? - Var... Giyeceğim kıyafeti hazırlarım mesela, sonra kapıdan bambaşka kıyafetle çıkarım.
* Seninle ilişki yaşamak da zordur. - Tabii. İlişki yaşadığım kişilerle röportaj yapsanız ne dramlar çıkar. (Gülüyor)
* En uzun ilişkin ne kadar sürdü? - 2 sene.
* Dizide çapkın bir adamı canlandırıyorsun, gerçek hayatta da öyle misin? - Çapkın adam çapkınım der mi? Çapkınlığı taşımak, zenginliği taşımak gibi geliyor bana. Zengin adam “Ben şu kadar zenginim” der mi? Zaten bindiği arabadan, gittiği yerden belli olur. Bu biraz sindirme meselesi. Sindiren adam konuşmaz.
* Bu kadar popüler olmak, egonu nasıl etkiledi? - Çevremde görüyorum, gerçekten birden bu kadar büyük bir ilgiyle karşılaşan insanlarda bunu taşıyamamazlık oluyor. Ama çok şükür bende olmadı. İlgi görmek tabii ki hoşuma gidiyor, herkesin hoşuna gider. Ben bundan besleniyorum da. Bana sorumluluk yüklüyor. Çok kıymetli bir şey.
* Tacize uğruyor musun? - Evet. Sosyal medyada, özellikle Instagram’da tacize uğruyorum. Çok enteresan, fotoğraflı özel mesajlar gönderiyorlar.
* Nasıl kadınlardan hoşlanıyorsun? - Eskiden güzelliğe önem veriyordum. Yaş ilerledikçe fikirler değişiyor tabii. Ben işimde tutkuluyum, birlikte olduğum kadının da işinde tutkulu olması lazım. Değer yargıları, kültür seviyesi ve vizyonu da yüksek olmalı.
* Ne kadardır yalnızsın sen? - Çok mu belli yalnız olduğum? (Gülüyor) 1-2 senedir yalnızım. Sıkıldım aslında, hayatımda birinin olmasını çok istiyorum. Ama bu tempoda nasıl olsun Allah aşkına? Hangi kadın böyle bir yoğunluğa katlanır ki?
* Yakışıklı, seksi, karizmatik... Hangisisin sence? - Yakışıklı olabilirim herhalde.
* Seksi olmak istemiyor musun? - Samsun Abi’ye sormak lazım. Gerekiyorsa, ol diyorsa, olurum. (Gülüyor)
* “Ukala değilim ama iddialıyım” demişsin. Nasıl bir fark var aralarında? - İşi bilmeden iddialı olduğunuzu söylüyorsanız, o ukalalıktır. Ama bir şeyler bildiğinize, kendi potansiyelinize inanarak yorum yapıyorsanız, bu iddialı olmaktır.
* En iddialı olduğun yer neresi? Sahne, kamera önü? - Bir ara çok sahne işi yapıyordum. Şimdi araya oyunculuk girince, sanki biraz yavaşladı.
* Yaklaşan konserler var mı?
- 17 Kasım’da İstanbul Jolly Joker’de var konserimiz. Sürprizlerimiz olacak o Gece.
* Bana daha önce kimseye anlatmadığın bir şey anlat... - İlk albümüm çıktığında klibim iki kere Kral TV’de döndü ya, artık ilgiden sokakta yürüyemem falan zannediyorum. Bir gün arkadaşımla Galatasaray maçına gittik. Karşıdan iki kişi geliyor, ellerinde telefonla bana bakıyorlar. Belli, fotoğraf çekecekler.
Benimle birlikte çekilecekler diye üstümü başımı toparladım. Çocuk, telefonu uzatıp “Bizi stada doğru çeker misin?” dedi. (Gülüyor) O an anladım yolumun uzun olduğunu.