Milli sörfçümüz Çağla Kubat, dünya şampiyonası için yoğun bir tempoda çalışırken, bir yandan da “Arka Sokaklar”ın aksiyon dolu çekimlerine devam ediyor ve sörf okulları açmaya hazırlanıyor. Bu koşturmacada özel hayatını da ihmal etmeyen, üç yıldır Amerikalı Jimmy Diaz’la beraber olan Kubat, Hafta Sonu dergisinin sorularını yanıtladı.
Yoğun bir tempo içerisindesiniz. Hem Dünya Sörf şampiyonası'na hazırlanıyorsunuz hem de “Arka Sokaklar”ı çekiyorsunuz. Hepsine birden nasıl yetişebiliyorsunuz?
- Neden bilmiyorum ama her geçen gün hayatımı daha da zorlaştırıyorum. şimdi bir de sörf okulu açma olayım var. Mayıs ayının sonuna yetiştirmeye çalışıyorum. Yani kendime hiç vaktim kalmıyor.
Sörf okulunu nerede açacaksınız?
- Alaçatı'da. Aslında amacım dört yerde açmak. Ayvalık, Bodrum ve İstanbul olarak devam etmek istiyorum.
Dizi çekimleriniz çok aksiyonlu. Bu spor hayatınız için bir risk değil mi?
- Aslında bu bazen beni çok korkutuyor. Bazen orman içinde koşuyoruz ve nereye bastığımızı bilmiyoruz. Geçen gün Zafer Ergin, önümde takılıp düştü, bir çukura girdi. Aslında ben at da biniyorum, tenis de oynuyorum; yani olacağı varsa düz yolda yürürken bile düşebilirsiniz.
Aynı olayın bir de tam tersi var. Sörf yaparken bir kaza geçirseniz, bu da oyunculuk hayatınızı etkiler.
- Yönetmenimiz, yarışlara giderken “Çağla bir tarafını kırıp gelme, öbür tarafını da ben kırarım” diyor. Ama çok şükür bir şey olmadı.
BOARD KAFAMA ÇARPTI SEKİZ DİKİŞ ATILDI
Hiç büyük bir kaza atlattınız mı?
- Dizi çekimlerinde, tepelerden koşarken düşüyorum ama öyle ayak burkma ya da kırılma olmadı. Fakat sörfte, suda duran board rüzgardan uçtu ve kafama çarptı. Alnıma sekiz dikiş atıldı, hâlâ izleri durur. Bir keresinde de sörfle karaya çıkarken, sörfün pini takıldı, karaya yüzüstü düştüm. Yüzüm çok şişmişti.
Sörfe ilginiz nasıl başladı?
- Ailem tüm sporlara meraklıydı. Alaçatı'ya gittik ve orada birlikte başladık. Babam da yelken yarışlarına ilgiliymiş. Hatta bir gün beni de götürmek istemiş, annem beni uzatmış, sonra babam tuttu sanıp bırakmış. Bir bakmışlar ki, ben sudayım! Annem, “Nasıl panik olmuştum. Ama sana baktım, suyun içinde öylece duruyor ve gülüyordun. Çok acayip bir durumdu” der.
Peki güzelliğinizi ilk kim fark etti?
- Ben ıtalyan Lisesi mezunuyum. Bizim okuldan Özlem Kaymaz güzellik yarışmasına katılmıştı. Annem “Kızım, sen de katıl” dedi. Ama ben “Allah, Allah nasıl katılabilirim ki? Kim seçer beni?” diyordum.
Sonra kararınızı nasıl değiştirdiniz?
- Üniversiteye başlayınca, “Okuluma devam ederken, modellik de yapabilirim” dedim. Bana göre tek avantajım boyumun uzun olmasıydı. Ama “Nasıl onlar gibi yürürüm?” diyordum. Çünkü erkeksi bir yapım vardı, hâlâ da öyledir. Sonra “Neşe Erberk Ajans'a gideyim, biraz kadın gibi olmasını öğrenirim” dedim.
GÜZELLİK YARIŞMASI KAMPI ÖLÜM GİBİYDİ
Neşe Erberk sizi görünce, ne dedi?
- Bakışlarıyla, “Biraz zor bir vaka ama çalışacağız” dedi. Zarafet kurslarına başladım. Sonra Neşe Erberk, “Seni yarışmaya sokalım, kendini geliştirirsin. Eğitiminle, yabancı dillerinle Türkiye'yi çok güzel temsil edebilirsin” dedi.
Kamp dönemi nasıl geçti? Duruş ve dans dersleri nasıldı?
- Ölüm gibi geçti! Sürekli yürüyüş, dans, kızlarla dolu bir ortam ve dedikodu. Güzelliğim için bir yerde olmak ve başkalarının güzelliği ile ilgilenmek çok enteresan geldi. Topuklu ayakkabı giymeyi hiç beceremiyordum. Giydiğim anda yürüyüşüm bir felakete dönüşüyordu.
Ama yarışmayı çok iyi bir derece ile tamamladınız.
- Bizi Uğurkan Erez çalıştırıyordu, “Çağla, ne olacak bu halin bilmiyorum” der gibi bakıyordu! Dansta fazla gözükmeyeyim diye beni en arkaya koymuşlardı. Dışarıyla iletişimimiz kesikti ama gazetelerde “favori” diye ben gösteriliyormuşum. o Yarışmada Azra Akın birinci, ben ikinci, Esra Eron da üçüncü oldu.
BANA BAKILMASINDAN HİÇ HOŞLANMIYORUM
Güzellik yarışmasından sonra sizi podyumda pek göremedik. İstemediniz mi?
- Beş defileye falan çıktım, daha çok fotomodellik yaptım. Defilelerde izleyiciler bakar ya, ben insanların bana bakmasından hiç hoşlanmam. O yüzden yurt dışında daha rahat ediyorum. Tanınınca daha fazla bakıyorlar, ben de huzursuz oluyorum çünkü.
Bu bakışlar sizi çok mu kısıtlıyor?
- Kısıtlıyor tabii. Erkek arkadaşımla da çok fazla görünmeyi sevmiyorum çünkü bu şekilde haber olmaktan hoşlanmıyorum. Hayatınızı birazcık saklamanız gerek.
Ne zamandır berabersiniz?
- Üç sene oldu.
Evlenmeyi düşünüyor musunuz?
- İleride tabii evlenmeyi düşünüyorum. Ama şu an için öyle bir planımız yok.
Çocuk istiyor musunuz?
- İleride düşünüyorum. Ama çok da ileride değil, çok ilerisi geç olabilir (gülüyor).
Siz sanırım tek çocuksunuz.
- Evet. Ben iki çocuğum olsun istiyorum. Tek çocuk olunca, çok yalnız oluyorsun. Annemler üç kız kardeş. Babalarıyla ilgili yaşadıkları acılarda ya da annelerinin bir hastalığı olduğu zaman, üç kız kardeş birbirlerine destek oluyor. Acıyı, mutluluğu paylaşıyorlar. Annenizi, babanızı sizin kadar seven birinin daha olması ve bunun bilincinde olmak bence çok güzel bir şey.
AŞIK OLDUĞUM GÖZÜMDEN ANLAŞILIR
Aşık olmak sizi çok değiştirir mi?
- Değişiyorum. ınsanlar “Sende bir güzellik var, çok neşelisin” demeye başladıklarında hayata farklı bir şekilde bakmaya başladığımı anlıyorum. Bir de ben gözlerimden her şeyi belli ederim.
Aşkın bu mutluluk hali ne kadar sürüyor?
- Herkese göre değişir. ınsanlar bence ilişkiyi çok iç içe yaşıyorlar. O yüzden de bir süre sonra sıkılıyorlar. Herkesin mutluluk alanları, hobileri, iş alanları olursa birbirlerini bunaltmazlar ve özlerler diye düşünüyorum. Bunu ben de tam bilmiyorum. Ama annem ve babam hâlâ birbirlerine aşıklar.