"Medcezir" dizisiyle ekranlara dönen Çağatay Ulusoy, Hürriyet Pazar'dan Hakan Gence'ye röportaj verdi. İşte o röportaj:
Türkiye’nin son jönü Çağatay Ulusoy’a göre şan şöhret insanlara adaletsiz davranıyor: “Konservatuvara git yıllarca oku, oyunlarını sergile, dizide oynamak için şansın olmaz. Sonra da benim gibi hiç alakasız biri gelip başrolü kapar!”
Adını Feriha Koydum’ dizisiyle bir Gecede yıldızı parladı. Şimdi ekranda ikinci sınavında. 23 yaşındaki Çağatay Ulusoy, bir erkek için ‘rahatsız edici’ lafının sözlükteki karşılığı gibi: Son derece yakışıklı, cool ve güzel gülen bir adam. Bir o kadar da çekingen, ilk merhabadan sonra: “Uzun süredir hiçbir gazeteciyle yüz yüze gelmedim. O yüzden biraz gerginim” diyecek kadar utangaç.
Üç yıldır yaşadığı şöhret ve getirilerinin ya farkında değil ya da pek kafaya takmıyor. En ufak bir iltifat çocuklar gibi yüzünü kızartıyor. Güzin Abla misali her lafıma çözümler üretmesini yadırgıyorum. Fark ediyor: “Çevremdekilerin dertlerine odaklanmayı seviyorum. Arkadaş çevremde de ağlama duvarı gibiyim. Herkes bana derdini anlatır, akıl vericiyimdir. Ama o aklı kendime kullanamıyorum. Mesele de burada başlıyor” diyor.
Türkiye sizi Best Model yarışmasıyla tanıdı. Öncesinde nasıl bir hayatınız vardı? - Bosna Hersek göçmeniyiz. İstanbul Avcılar’da doğup büyüdüm. Annem ve babam memur emeklisi. Orta halli bir aileydik. 15 yaşında Atalay adında bir erkek kardeşim var. Benim sarışınım. Oyunculuğa hevesli ama çekingen bir çocuk.
Şöhret olma hayalleriniz çocuk yaşlarda mı başladı? - Şöhret aklımdan geçmezdi. 12 yaşımda basketbola başladım. Basketbol antrenörü olmak istiyordum. Sonra şimdilerde dondurduğum İstanbul Üniversitesi’nde Sulama Sistemi ve Tasarımları okumaya başladım. Peyzaj mimarı olacaktım. Bir yandan da okulun basketbol takımına devam ediyordum.
Her şey yolundayken neden spor akademisine değil Best Model’e girdiniz? - Arkadaşlarım aklımı çeldi. Ama birinci olma hırsım yoktu. Zaten spor yapıyordum, sadece biraz daha fiziğimle ilgilendim. İlk beşe girebilirim derken birinci oldum.
Televizyon dünyası sizi podyumda mı keşfetti? - Yarışmanın olduğu Gece yapım şirketinin dikkatini çekmişim. Kutlama sonrası eve döndüğümde telefon geldi. Ertesi gün ‘Adını Feriha Koydum’un senaryosunu okudum ve denemek istedim. İlk iki gün çok gergindim. Düşünsene, televizyonda gördüğüm insanlar karşımdaydı. Sete alışma sürecinden sonra işten keyif almaya başladım. “Bu iş benim mesleğim olur” dedim.
Madem mesleğiniz olacak konservatuvara gitmeyi düşünmüyor musunuz?
- Bilmiyorum! Mesela tiyatro okuyorsun, yıllarca oyun sergiliyorsun, diziye girmek istiyorsun ama şansın yok. Fakat hiç bu işlerle alakası olmayan biri (kendini gösteriyor) başrol oynuyor. Bu yüzden bir ön yargıyla karşılaşabilirim diye düşündüm. Aynı zamanda yer aldığım projeler devam ederken zamanım da olamıyor. Yalnız konservatuvara gitmesem de özel derslerle ve yurtiçi ve yurtdışındaki workshop’larla oyunculuğumu geliştiriyorum
Anlattığınız her şey toz pembe görünüyor. Başrol oynayan, yakışıklı, iyi bir aileye sahip bir adam. Hiç mi hayatınızda dram yok? - Duyduğum ne hikâyeler var. Eğer onların yanında “benim bir dramım var” dersem o hikâyelere büyük haksızlık etmiş olurum.
23 yaşında bu kadar büyük şöhreti bekliyor muydunuz? - Açıkçası hayır. Çok büyük sürpriz oldu. Dediğim gibi Best Model’a girerken de öyle hırslarım ve hedeflerim yoktu.
O halde sizin diğerlerinden farkınız neydi? - Doğru zamanda doğru yerde bulunup doğru insanlarla tanışmak ve şans diyebilirim.
Şimdi bulunduğunuz noktaya şaşırıyor musunuz? - Evet. Milyonlarca insan takip ediyor, yeni işimi bekliyor, sevgi gösterisinde bulunuyor… Bunlar da bana inanılmaz motivasyon oluyor. Ama bunun rüzgârına kapılmamak lazım. Şöhret olgusunu çok düşünürsen psikolojin bozulur ve her şey tam tersine dönebilir.
Siz o rüzgâra kapılmadınız mı? - Hayır. Bunu da doğal olarak ve hiç değişmeyerek sağladım. Eski arkadaşlarımla görüşmeye devam ediyorum. Geçmişimden kopmadan yaşıyorum.
Bütün bu ilgi sonucu kendinizi kaç yaşında hissediyorsunuz? - Hayatta yaşadıkların saçını ağartmasa da insana olgunluk katıyor. Bu yüzden bir yanım çocuk ama bir yanım olgun bir adam.
Yeni projenize gelirsek. Medcezir’in uyarlandığı ‘The O.C’nin takipçisi miydiniz? - Birkaç kere izlemiştim. Proje geldiğinde hemen DVD’lerini aldım. Biraz izledim ama karakterin etkisi altında kalmamak için bir kenara koydum.
‘Törkiş Ryan’ımız olmaya hazır mısınız? - Ben ‘Yaman’ olacağım. Uzun süreden beri karakteri psikolojik taraflarıyla çok detaylı çalıştım. Bu yüzden bana hep Yaman’mışım gibi geliyor.
Hayatımıza giren ve uzun sürede çıkmayacak gibi duran Yaman sizin gözünüzden nasıl biri? - Daha önce canlandırdığım Emir’den çok farklı. Yaman’ın bir yükseliş hikâyesi var. Babasız büyümüş. Annesi pavyonda şarkı söylüyor ve ikinci bir evlilik yapıyor. Problem çıkaran abisini kendine rol model alıyor. Hayatı avukatıyla karşılaşmasıyla birlikte değişiyor.
Yaman’da kendinizden bulduğunuz bir şeyler var mı? - Hareketlerimiz sanırım. Rahatlığı ve cool duruşu bana benziyor olabilir.
Gelelim çok konuşulan yedi kilo verme hikâyesine. Mısır püskülü, kiraz sapı ve avokado yağıyla zayıfladığınız doğru mu?
- Bu eksik bilgi. Malzemeler arasında bir de at kuyruğu var. Gerçek at kuyruğu değil canım. Bu bir bitki. Hepsini kaynatıyorsun. Soğuk ya da sıcak olarak bir şişeye doldurup içiyorsun. Ödem atmaya yarıyor. Bunun yanında üç ay pilates yaptım. Kaslarım iriydi, pilates sayesinde şimdi daha ince ve uzunlar.
Sizin hakkınızda bilinen en büyük yanlış ne? - Son zamanlarda partiler verdiğim, gezip tozduğum yazılıyor. Aksine evcimen bir adamım.
Parti adamı imajı hikâye mi? - Abartı. Arkadaşlarımla ev sohbetlerini seviyorum. Tek başımaysam yağlıboya tablolar yapıyorum. Gitar çalıyor, şarkı yazıyorum.
Eski kız arkadaşınızla barışıp Pendik’te yaşadığınız doğru mu? - Hayır yalan! Medcezir’deki rol arkadaşım olan Taner Özer’le sete yakın bir yerde yaşıyoruz.
Aşktan konu açılmışken aşka inanır mısınız? - Aşka değil ama bağlılığa inanıyorum. İlişkinin başlarında karşı tarafın bir güven problemi olsa da beni tanıdıkça bu yok oluyor. Çünkü sadığım.
Aşkta yaş sınırınız var mı? - Hayır. Öyle kalıplarım yok. Kendinden yaşça büyük veya küçük birine de bir şeyler hissedebilirsiniz.
Hayatınızda şimdi biri var mı? - Bir senedir yok. Çok klişe gelebilir ama beş aydır bu proje için aralıksız çalışıyorum ve konsantrasyonum tamamen iş üzerine.
Öpüşme sahnelerinin çekiminde utandığınızı duydum. O da doğru mu? - Evet. Çok doğal değil mi? Geriliyor ve utanıyorum ama çekiyoruz yapacak bir şey yok.
Samimi bulduğum ortamlarda keyifli ve rahatım. Bunu da basketbola borçluyum. Maçlardan önce karşı takımda bile olsalar sporcu arkadaşlarla takılırdık. Böylece rekabet duygumu köreltip centilmenliği ve sosyalliği öğrendim.