Habertürk gazetesi yazarı İzzet Çapa'nın yine gündeme bomba gibi düşecek yazısı;
Bütün başlar kapıya doğru dönünce ‘nereye bakıyorlar’ diye ben de o yöne çevirdim gözlerimi doğal olarak… Bir baktım ‘o’ girmiş Park Şamdan’dan içeri. Esin Maraşlıoğlu öyle bir havalı ki, millet dönüp bakmakta haklı. Uzun süredir görüşmemiştik Esin’le... Her daim güzel, her daim incedir ama bu sefer bir başkaydı. “Kız nasıl beceriyorsun böyle güzel kalmayı” dedim masaya otururken… Her zamanki içtenliği ile güldü; “Artık biraz hileye başvuruyorum”
Hile’nin ne olduğunu bilmiyordum ama vücudunun Latin Amerikalı kızlara benzediğini söylediğim zaman “Artık İstanbul’da her isteyen kadının poposu Rio’lu kadınlar gibi olacak” dedi gülerek. Sonra işin sırrını anlattı.
Meğer Esin’in bu masum hilesi çoraplarıymış. Ama çorap deyip geçmeyin, ayak uçlarından bele kadar vücudun alt kısmını sımsıkı saran incecik bir korse bu. İtalyanların dünyaca ünlü Oroblu firması üretiyormuş, Esin de, bu marifetli çorabı keşfedince ithal etmeye karar vermiş, Şimdi Akmerkez’deki dükkanında bunları kadınların hizmetine sunmuş.
“Jennifer Lopez bu çorapları Shall We Dance filminde giymişti” deyince bende ampul yandı ve filmi hatırladım… Acayip güzel görünüyordu filmde Jennifer’in vücudu. Bunun üzerine Madonna da ‘Sticky And Sweet’ turnesinde giymiş bunları. Tabii ondan gören Lady Gaga ve Beyonce da saldırmış çoraplara. Derken Kate Moss…. Liste böyle uzayıp gidiyor…
“Aslında bu çoraplara ihtiyacın yok” dedim Esin’e… “Sen bakma böyle durduğumuza, her kadının ihtiyacı vardır” dedi bilgiç bilgiç.
Tabii sadece bu mucizevi çoraplardan konuşmadık. Yemek boyunca biraz da dedikodu kazanını kaynattık. Ama müsaadenizle dedikodular bana kalsın… Rio’lu kızlar gibi olmak isteyen hanımlar, siz de hemen Esin’in dükkanının yolunu tutun bakalım.
ŞİMDİ MODA HALVET
Bu arada Nişantaşı’nda bir kahve molasında da Sedef Çalarkan ile karşılaşıyorum…. Ten çamaşırları için ‘Halvet’ adlı bir koleksiyon hazırlıyormuş… Eh ‘Halvet” kelimesini duyunca tabii ki merakım kabarıyor. Uzun yıllardır Osmanlı üzerine çalıştığını bildiğim için hemen dalıyorum konuya. Neymiş bu Halvet? “Yıllarca padişahları çalıştım, simdi padişahların koynuna giren cariyelerin iç çamaşırlarını yapıyorum” diyor gülerek…
Aslında biraz da dertli gördüm Sedef’i… Taklitlerinden bıkmış… “Yarattığım Osman markasını o kadar çok taklit eden çıktı ki bir ben hariç herkes sebeplendi markamdan” diyor… Şimdiki Halvet koleksiyonundan da bu nedenle ümitli. Kolay gibi görünse de, tasarımların kopya edilmesi çok güçmüş. “Sıkıysa kopyalasınlar bu sefer de göreyim” diyor.
Bu konuda bir hayal kırıklığını anlatmadan da edemiyor. Muhteşem Yüzyıl’ın setinde koleksiyonun çekimlerini yapmak istemiş ama hayır cevabı almış. Onlara uygun değilmiş çalışmaları. Ama Sedef bugünlerde Umutsuz Ev Kadınları dizisinin de stil danışmanlığını üstlenmiş. Konuşurken gördüm ki ‘dizicilik’ iyice sarmış onu. “Reytinglerde hep birinciyiz. Adrenalimi yükseltiyor” diyor.
Sedef bildim bileli kendisine modacı denmesine çok bozulur. “Ben fikir tasarımcısıyım” der hep… Neden? Çünkü zengin bir koca, kadını hemen modacı yapabiliyormuş. “Ama ben düşünüyorum,konsepti buluyorum ve hayata geçiriyorum” diyor.. “Fikir üretmek güçtür. Üretemeyen de çalar işte…”
Peki Halvet’i en iyi taşıyacak kadın kim olabilir? “Tabii ki ben” diye bir kahkaha atıyor “Kurumuş kadın görmekten sıkıldım etrafımda. Hepsi zayıflayacağız diye sinir hastası oluyor. Kuru kadından cariye mi olur?”
Vallahi bu kıza bayılıyorum. Öyle dobra ki… Hazır yakalamışken biraz daha deşiyorum “Padişahların çok eşliliğine nasıl bakıyorsun. Onaylıyor musun bu durumu?”
“Ben onaylamasam ne olacak, adı üstünde Padişah adam” diyor
Peki ya haremde yaşasaydı? Oturur sırasını beklermiş. Şartlara ayak uydururmuş. Vallahi deli bu kız… Bunu da soruyorum: “Deli misin sen Sedef?”
“Normal zekadaki insanlar çoğunlukta olduğu için bizlere deli derler.. ‘Farkındalığım çok yüksek’ desek daha doğru bir cevap olur…”
Eh ben de onu kastetmiştim zaten…