'BİZİ ANTİKA GİBİ BİR YERE KOYDULAR

Habertürk’te sunduğu sohbet programında ünlü isimleri ağırlayan Filiz Akın 'Bizim dönemin starlarını halk, gözünde klasikleştirdi. Özel bir yere koydu. Artık o dönem filmlerinin eleştirilen yanlarını görmüyor' dedi

'BİZİ ANTİKA GİBİ BİR YERE KOYDULAR

Türk sinemasının Son dönemde Habertürk’te sunduğu sohbet programında ünlü isimleri ağırlayan Filiz Akın, yıllar sonra “Altın Kızlar” dizisiyle oyunculuğa döneceği haberleriyle gündeme geldi. Milliyet Cafe, Filiz Akın'la bir röportaj gerçekleştirdi.

Sğlık sorunları nedeniyle doktorundan dizi için izin alamayan Akın, çok istese de yakın arkadaşları Hülya Koçyiğit, Fatma Girik ve Nevra Serezli’yle aynı projede yer alamadı. Akın’ın yerine yakın arkadaşı Türkan Şoray’a teklif götürüldü. Projeyi merakla beklediğini belirten Akın, “Avrupa Yakası”nın sıkı takipçisi olduğunu, genç yönetmenlerin filmlerini de ilgiyle izlediğini belirtti.

Sohbet programı teklifi nasıl geldi?
Tekliften önce böyle bir şey düşünüyorduk. Esas düşüncem, dünyada da yapılan “Actor Studio”yu hayata geçirmekti. O projemizi, daha farklı bir formata çevirdik.

Sohbeti kurgularken neler belirleyici oluyor sizin için?
Benim gazeteci kökenim yok bu kadar senelik geçmişimle soruyorum, bir de amatör olmasına çalışıyorum. Belki bilmeden bir fark yaratmış oluyor. İlk başta çok kolay oldu konuk bulmamız. Tanıdığım insanlar hatırımı kırmadı. Kamerayı unutup magazine malzeme olacak şeyleri bile bilmeden söylüyorlar, güven duygusu belki de...

Siz film çekmeseniz bile genç kuşaklar tarafından da hâlâ filmleriniz gösterildiği için tanınıyorsunuz, birden fazla kuşağı kucaklamak size neler hissettiriyor?
Bizim dönemin starlarını halk, gözünde klasikleştirdi. Özel bir yere koydu. Artık o dönem filmlerinin eleştirilen yanlarını görmüyor. Tartışmı-yor bile. Çünkü orada romantizmin en koyusu var, büyük aşklar, büyük fedakârlıklar, dostluk uğruna savaşmak, kenetlenmek var. Gurur, bir sır uğruna bir ömür harcamak, eski İstanbul görüntüleri, paranın asla satın alamayacağı şeyler var...O bakımdan yalnız kendi adıma sanki antika gibi değerlendiriyorlar diyorum. Ben ne kadar saçımla, duruşumla, düşüncelerimi güncelleştirmeye çalışsam da, bugün olmak istesem de, o dönemin filmlerini izleyenler kaybettiğimiz değerleri temsil ettiğimizi düşünüp antikaya duyulan nostaljik bir yaklaşımla bir de artı değer ekliyorlar. “Sizler başkasınız” dediklerinde sevgi, saygı ve de özlemi görüyorsunuz.

“Altın Kızlar” projesinde sağlık sorunlarınız nedeniyle yerinizi Türkan Şoray aldı.
Türkan o kadar zarif ki, rolü oynayacağı için, gelip beni görmek istedi. Ben de “Yani ben oynuyorum diye mi geldin, sen deli misin?” dedim. Tabii ki, o rolü başka kim daha iyi oynayabilir. Öyle nazik, öyle incedir... Daha dün MR’a gittim. Tedavimin bayağı uzun bir yolu var.

Ama sanırım geçmişte de, siz Türkan Hanım’ın rolünü almışsınız, değil mi?
Bir rolüne ben mani oldum evet ama çok çok eskileri ait o... Benim için o da bir oyunculuk mücadelesiydi. Yapımcıyla ahbaplık yaparken “Filiz ben seni de düşünüyorum ama... Sen böyle bir rolü ister miydin?” dedi. Valla çok da kendimi empoze etmek istemedim ama bir şarkı sahnesi vardı ve ben orada ‘Kıskanırım Seni Ben’i okuyacaktım. Deneme çekimini yaptık, çok dişiydim o sahnede onu yaptım. Demek ki, benim oynayacağım varmış. Hep söyledim Türkan’a o rol de sana gidiyordu diye...

Düzenli olarak takip ettiğiniz bir dizi var mı?
Daha çok güldüren projeleri takip ediyorum. ‘Cem Yılmaz’, ‘Avrupa Yakası’, ‘Komedi Dükkânı’ onları izliyorum genelde... Yeni dönemde muhteşem şeyler oluyor. Ferzan Özpetek var. Fatih Akın var . Hiç siyasi bir mesajı olmayan Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes Festivali film veya yönetmen ödülü kazanacağı aklımıza gelir miydi? Bir Çağan Irmak’ımız var ki, sessiz sedasız gelip bizi çarptı.

Güneşi Gördüm filmini izlediniz mi?
Mahsun Kırmızıgül seyredilmesi gereken bir film yaptı.

Mahsun Kırmızıgül’ün Yılmaz Güney’den etkilendiği şeklinde yorumlar var, ne dersiniz?
Yılmaz, bu işin mutfağını da çok iyi bilen bir insandı. Onun gözüyle bakmak kötü bir şey değil. Mahsun Kırmızıgül’ün bulduğu hikâye muhteşem. Filmde gay rolünü oynayan Cemal Toktaş’a bayıldım. Benim bir Oscar’ım olsa ona verirdim. Köyde başlıyor bu gay’lik... Köyde kendisinin bile bilmediği bir cinsel tercihi ve oradan onu İstanbul’a getirip taşıyabilmiş. Yönetmenin düşündüğünü harfiyen yapmış.

Polis yardımıyla Kapalı Çarşı’dan çıkabildim

Şimdiki şöhret kavramını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu dönem oyuncuları cidden çok beğeniyorum. Biz usta çırak usulü öğrendik. Kameradan hiç haberimiz yoktu ne olduğunu bilmiyorduk ama bugün gelen kuşak çoğu eğitimle o da çok fark ediyor. Ben daha fotoroman oyuncusu gibiydim. Konular daha iki boyutluydu, duyguları bile resimliyor gibiydik. Şimdi 3 boyutlu filmler çekiliyor, insanlar çok daha doğallar ben çok beğeniyorum.
O yüzden de oynamak istemiyorum ben artık, çok gerilerde kaldım. Yeni oyuncuları küçümseyen insanlar da var ama bizim dönemimiz başkaydı ama yeni dönem de çok güzel. Şimdi gençler çok çabuk günün insanı olabiliyor. Bu durum belki gençlerin dengelerini değiştirebilir. O durum bize normal gibi geliyordu ve daha çok sindirmiş gibiydik. Bizim dönemimizde şöhret çok farklı yaşanıyordu. Biz anormal bir ilgi yaşıyorduk.

Bunun nedeni ulaşılmaz olmanız mıydı?
Evet, ulaşılmaz konumdaydık belki de bizi canlı görmek bir olay gibiydi. Bir keresinde Kapalı Çarşı’da ilgiden mahsur kalmıştım. Polis yardımıyla gece geç bir saatte anca çıkabilmiştim. O dönem tasvirlerim doğru mu bilmiyorum ama bize ilah gibi bakıyorlardı. İnsan o zaman hayatını yaşayamı-yordu. Şimdiki ilgiyi de yaşıyorlar ama dozunda...


Nehir ve Özgü mücevher gibi

Şu an en beğendiğiniz oyuncu kim?
Birkaç kişiyi çok beğeniyorum. Nehir Erdoğan mesela, “Yabancı Damat” dizisinde gördüğümde insan bu kadar mı doğal olabilir, bu kadar mı güzel ağlayabilir diyordum. Kamera yokmuş gibi oynuyor. Biz kameraya göre oynuyorduk. Çünkü öyle direktif alıyorduk. “Şurada dur, şurada gözünün yaşı aksın, arkanı dönmek istersen seyirci senin suratına para veriyor” diye şakalar yapılırdı. Bir de Özgü Namal var mesela... Mücevher gibiler, nasıl bu kadar çabuk yetiştiler.