Uzun bir sessizliğin ardından yeni bir dizi ve sinema filmi ile geri dönüş yapmaya hazırlanan Gamze Karaman, bir süre önce adının aşk dedikodularına karıştığı Beyazıt Öztürk'le ilgili samimi konuştu.;
Genç oyuncu, 'Beyaz ile ilişkimiz başlamadan bitti, sanırım mayamız tutmadı' dedi.
Uzun bir sessizliğin ardından yeni bir dizi ve sinema filmi ile geri dönüş yapmaya hazırlanan Gamze Karaman, değişen görüntüsüyle ilk kez Kelebek’le buluştu. Karaman, bir süre önce adının aşk dedikodularına karıştığı Beyazıt Öztürk’le ilgili de “Beyaz ile ilişkimiz başlamadan bitti, sanırım mayamız tutmadı” dedi.
Kimdir Gamze Karaman? Anlatır mısınız biraz kendinizi?
- 2003’te Türkiye Güzeli seçildim, 2004’te de Dünya Güzellik Yarışması’nda ikinci oldum. 27 yaşındayım. Marmara Üniversitesi Spor Akademisi mezunuyum. 10 yıl hentbol oynadım. Hentbol bizde ata sporu gibidir. Annem, dayım, teyzem, amcam herkes hentbolcudur. Spor akademisine girdikten sonra bana sadece öğretmenliğin yetmeyeceğini düşündüm. Tek bir hayalim vardı; spor spikeri olmak... Bir şekilde televizyona adım atmanın yollarını düşündüm ve güzellik yarışmasına girmeye karar verdim. Derece de aldım ama güzellik yarışmasına katılarak spiker filan olunmuyormuş. Bunun için başka şeyler gerekiyormuş. Olmadı. Bunun üzerine ben de ara verdim.
Ne yaptınız bu arada?
- Oyuncu olmaya karar verdim ve Ayla Algan, Haldun Dormen ve MED Yapım’dan dersler almaya başladım. Ardından “Çılgın Dersane”de rol aldım. Sonra peş peşe, “O Noktası” ve “Aman Annem Görmesin” projelerinde oynadım ve bu işi çok sevdim. Halen de severek yapıyorum. Bu arada hiç mankenlik yapmadım.
Bu arada ellerinizin büyüklüğü dikkatimi çekti. Hentboldan dolayı mı?
- Evet... (Gülüyor) Ben çok rahat tek elimle basketbol topunu tutabiliyorum, düşünün yani! Gerçekten bugüne kadar benim elimden daha büyük bir el görmedim. Ne bir kadında ne de bir erkekte... Zaten erkek arkadaşlarımın elleri hep benim ellerimden küçük olmuştur. Ama bunun kompleksini taşımıyorum. Tam tersi, uzun parmaklarımın olması çok hoşuma gidiyor.
İlk işiniz “Çılgın Dersane” filmiydi. Doğru bir seçim miydi sizin için?
- Faruk Aksoy çok başarılı bir yapımcı. Ben “Çılgın Dersane”de çok tesadüfen oynamıştım. Sonrasında Faruk Ağabey anladı ki ben o rolün kızı değilim. Ama artık iş işten geçmişti. Pişman mıyım? Çok iyi gişe yapan bir filmdi ama benim tarzıma uygun değildi, o yüzden pişmanım. Ama bunun Faruk Aksoy’la ya da Aksoy Yapımcılık’la hiçbir ilgisi yok. Ben onlarla daha sonra “Sıfır Noktası”nı da çektim. Aslında en büyük hayalim, bir dönem filminde oynamak. Güçlü kadını oynamayı seviyorum. Belki bu kişiliğimle de alakalıdır. Zayıf kadına asla tahammülüm yok. Mesela kız arkadaşım asla benim karşımda bir erkek için ağlayamaz. Çok sinirlenirim.
Neden?
- Bir erkek için ağlanması bana çok saçma geliyor. Bu hayatta o kadar kötü şeyler yaşanıyor ki... Bir şeyleri zorlamak, bir şeylerin arkasından ağlamak çok saçma.
DEVAM ETSEYDıK HER ŞEY ÇOK DAHA KÖTÜ OLACAKTI
Peki... Bir süre önce Beyazıt Öztürk’le aşk yaşadığınız gündeme geldi. Beyaz da bir röportajında sizinle ilişki yaşayıp yaşamadığı sorusuna “Yaşadık ama yaşamadık” yanıtını verdi. Bu ne demek, açar mısınız?
- Size olayı en başından anlatayım. Bu konuda ilk ve son kez konuşuyorum. Çünkü bir yıldır bu soru yöneltilecek diye röportaj yapmıyorum. Fakat yakında bir dizi ve bir de sinema filmi çekeceğim ve sadece işimle gündeme gelmek istiyorum. ışimi yaparken de özel hayatımla ilgili soru sorulmasını istemiyorum. Bu yüzden size açıklama yapıp, bu konuyu kapatacağım. Evet, Beyaz ile “yaşadık ama yaşamadık” aslında. Olay şöyle gelişti; biz kendisiyle bir yıl önce bir arkadaş ortamında tanıştık. Konuşmayı seven birisi olarak Beyaz ile çok güzel bir muhabbetimiz oldu. Konuşabildik yani. Benim için önemli olan da buydu. Çok kültürlü ve çok aklı başında birisi. Her şeyiyle, geçmişi ve geleceğiyle çok takdir ettim kendisini.
Beyaz’la ilgili nasıl bir fikriniz vardı?
- Hiçbir fikrim yoktu açıkçası. Hiç böyle bir adam da beklemiyordum. Daha doğrusu bu kadar aklı başında bir adam beklemiyordum. Ben piyasadaki birçok kişiye karşı böyle önyargılıyım. Böyle düşünmemin nedeni belki de magazindir.
Neydi önyargınız?
- Bence onlarda bir yaşanmamışlık var. Kendilerini yaşayamıyorlar. Hepsi eski hayatlarını özlüyor. Ben de kendi gibi olmayan bir Beyazıt beklemiştim aslında. Ama gerçekten de kendi gibi birisi çıktı. Bizim çok güzel bir sohbetimiz oldu ama bu sohbetler daha başındayken hakkımızda haberler çıkmaya başladı. O yüzden Beyazıt, “yaşadık ama yaşamadık” dedi. Sohbetimizin daha çok başındayken çok çirkin şeyler yazıldı. O yüzden de başlamadan bitti... Bu haberler çıkmasaydı, belki bu güzel arkadaşlığın devamı gelirdi. Bu haberlerden dolayı devamı gelmedi.
Birlikte olmanızla ilgili haberlerin çıkması neden ilişkinizi başlamadan bitirdi ki, anlamadım?
- Haberlerin tarzı hoşuma gittedi. Mesela, “Beyaz Gamze’yi Kaz Dağları’na kaldırdı” gibi bir haber yaptılar. Ben hâlâ ailesiyle yaşayan bir kızım. Benim onları üzmeye, yıpratmaya hakkım yok. Biz el ele ortaya çıkıp mücadele edebilecek durumda değildik. O raddeye gelmeden koptuk zaten. Biz doğru düzgün bir ilişki yaşayamadık. ıkinci bir buluşmamız olmadı. Keşke başka hayatlardan gelen, başka insanlar olsaydık. O seramikle uğraşıyor olsaydı, ben de sporla. O zaman her şey daha güzel, daha farklı olurdu. Ama bu şekliyle olmazdı. Ben ailemi üzemem.
Siz ondan bayağı hoşlanmışsınız ama?
- (Gülüyor) Beyazıt gerçekten çok dolu bir adam. Erkeğin beyni benim için o kadar önemli ki... Beyazıt’ın her şey hakkında fikri var. Her şey hakkında konuşabiliyor. Ama olmadı... Çok başım sıkıştığımda arasam, biliyorum ki bana yardımcı olur. O kadar iyi bir insan. O da bir şey sormak istediğinde beni arar. Hâlâ konuşuruz. Ama ilişkimiz yok. Hiçbir zaman da düşünüldüğü gibi bir ilişkimiz olmadı. Benim onunla reklam için birlikte olduğumu söylediler. Çok canım acıdı. Bu haberler yüzünden bir sürü projem iptal oldu. Çok üzüldüm. O yüzden de böyle oldu, başlamadan bitti.
İster miydiniz devam etmesini?
- ıstemezdim. Biliyorum ki, devam etseydik her şey çok daha kötü olacaktı. O yüzden olmaması benim açımdan daha hayırlı oldu. Tabii ki böyle başlayıp, çok mutlu olan çiftler var. Sanırım biraz da bizim mayamız tutmadı. Bir kere görüştük, bitti. Ondan sonra hiç görüşmedik, hiç...
GÜZEL BıR ERKEKLE SADECE 1 HAFTA GEÇıREBıLıRıM
Aşkı nasıl tarif edersiniz?
- Yılmaz Erdoğan’ın bir şiir var; “Sana bakmak suya bakmaktır, sana bakmak Allah’a inanmaktır.” Böyledir aşk... Hayat durur! Çok güzel bir duygu. Allah herkese güzel bir aşk yaşatsın.
Şu an hayatınızda birisi var mı?
- Uzan zamandır yok. Aslında kolay ilişki yaşayabilen bir insan değilim. Benim ilişkilerim hep çok uzun sürmüştür. Kolay kolay bir erkeğe güvenemiyorum. Benim hayatımda konuşmak çok önemlidir. Eğer onunla her şeyi konuşamıyorsam, keyif alamam. Bir erkek karşıma geçip, sadece gözlerime bakıp, “Bu kız ne kadar güzel” diyorsa, böyle bir adamla ilişki yürütemem. Zeki erkekleri seviyorum. Tabii ki bakımlı, güzel adamı beğeniyorum. Dış görünüm çok önemli. Fakat sadece güzel bir erkekle sadece bir hafta geçirebilirim. ıkinci hafta boğulurum.
Burnumu yaptırdığım için pişmanım
“Aman Annem Görmesin”den sonra da ortalardan kayboldunuz. Karabatak gibisiniz, bir çıkıp bir kayboluyorsunuz...
- (Gülüyor) Ara vermedim aslında. Bir ara istemeden çok fazla magazinde yer aldığımı fark ettim. Bu hiç hoşuma gitmedi. Bu yüzden de kendimi geri çekmek istedim. Çünkü her gün gazeteleri elime aldığımda adımın yalan yanlış şeylere karışmış olması hem beni hem de ailemi çok üzüyordu. Gerçekten çok kötü günler geçirdim. Zaten dizi de yapılmıyordu, kriz vardı. Ben de oyunculuk dersi almaya devam ettim, ortalıklarda gözükmedim. Çok film izledim, spor yaptım, fiziğimi düzelttim, saçlarımı koyu renge boyattım, kaşlarımı kalınlaştırdım.
Burnunuzu da yaptırmışsınız...
- Evet, çok pişmanım... Benim oyunculuğumdan, hayatımdan çok şey aldı bu. Eskiden burnum büyüktü ama çok daha karakteristikti. Burnumu yaptırmasaydım, insanlar sadece güzel diye bana bakmayacaklardı.
Beş yıldır bu piyasanın içerisindesiniz. Birçok genç oyuncu çıktı, başarılı dizilerde yer alıyor. Geç kaldığınızı düşünüyor musunuz bu anlamda?
- Hayır, hiç öyle düşünmüyorum. Aslında doğru projeyi bekliyorum. İçime sinmeyen, sonuna kadar güvenmediğim bir işin içinde olmak istemedim.