Survivor'un çok konuşulan isimlerinden Bennu Gerede, Pazar Vatan'dan Eda Solmaz'a röportaj verdi..
İşte o röportaj:
Fotoğrafçı Bennu Gerede radikal bir karar vererek Survivor yarışmasına katıldı. Üstüne yapışan sosyetik etiketi bu yarışmada son buldu. Ada, hayata karşı bakış açısını değiştirmiş. Artık fotoğrafçılık yapmak değil, doğanın içinde hayatın tadını çıkarmak istiyor.
Survivor sizin değerleriniz ile uyuşuyor muydu? Kişisel olarak bana inanılmaz bir deneyim kazandırdı. Hem içimdeki potansiyeli zorlamak, hem de kendime bir takım şeyleri kanıtlamak için önemliydi. Ben kadınlara önem veririm. Onlara bir şekilde örnek olup, neler yapabileceklerini kanıtlamak istedim. Ben de tek başıma bir kadınım ve dört çocuğum var. Spor yapıyorum, başarılı ve güçlü de olabiliyorum. Örnek oldum anne ve kadın olarak.
İnsanların size karşı ön yargısı vardı onu kırmışsınız. İnsanlar etiket yapıştırmayı seviyor. Marjinal, deli gibi... Tamam marjinal olabilirim ama beni marjinal yapan nedir? Sanatçı olmam mı, iki ayrı adamdan çocuk doğurmam mı, tek başıma ayakta durup ailemi geçindirmek mi? Buysa marjinallik öve öve söylüyorum. Keşke bütün kadınlar böyle olabilse. 30 yaş altındaki kadınlar daha cesur. Herkes asaletimi, yardımseverliğimi, anneliğimi gördü.
Yarışmayı izleyen çocukların beni sevmesi çok hoşuma gidiyor.
Adada hırslı mıydınız? Hırslı olsaydım ooo... Oraya gidene kadar hiçbir Survivor’ı izlememiştim. Keşke daha hazırlıklı gitseydim.
Adada yaşamanın en güzel yanı neydi? Deniz, güneş ve tamamen hayattan kopmamız. Dünyadan, teknolojiden tamamen uzaksın ve hiçbir şeysin orada. Telefonun olmaması umurumda bile olmadı. Adanın en kötü yanı ise yengeçlerdi. Yılan, fare, sivrisinekler, örümcekler vız gelir. Ama yengeçler berbattı. Barakanın altında aralıklar var. Oralardan girip etini kıstırıyorlar. İpincecik bir tahta bankta yatmaya çalışıyordum. Nasıl mutluydum orada olmaktan.
Özlediniz mi orayı hiç? İnsan tuhaf bir şekilde özlüyor. İlk ayrıldığım zaman çok bocaladım. Bir de işkenceydi. Elendim birkaç gün kendime gelmek için orada kaldım ve ada tam karşımda duruyordu. Enteresan bir hayat. Bir oyunun içinde buluyorsun kendini ve kimliğini bırakıp hiç oluyorsun. Şeffafsın adada. Oradaki arkadaşlara şöyle diyordum, “Bir şekilde bu bir hapishane ve biz mahkumuz.” Volta atıyorduk durmadan ufacık yerde.
İstanbul’a ruhsal anlamda neler taşıdınız? Herhalde daha sakin, huzurlu ve az stresli bir kadın oldum. Kaybettiğim değerler sevgi ve aile anlamında geri geldi. Kırdığım insanlar mesela annem, ona daha iyi davranıyorum artık. Zamanın ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anladım. Çok fazla buradaki çarkın içine girmek istemiyorum. Fotoğrafçılıktan bayağı uzaklaşmak istiyorum. Bambaşka şeyler yapacağım.
Onlar neler peki? Sosyal sorumluluk projeleri devam edecek. Oyunculuk olabilir, kitap yazıyorum, ufak bir kafe açma hayali var. Sanat camiasından uzaklaşma kararındayım. 25 yıldır fotoğrafçıyım, yeni bir şey yapmam gerekiyor. Artık entelektüel konuşmalar yapmak istemiyorum. Spor, doğa olsun hayatın tadını çıkarmalıyız.
Geldiğinizden beri hiç fotoğraf çektiniz mi? Makinem de bozuldu, hiç fotoğraf çekmedim.
Nişantaşı’nda onlarca eviniz var sanılıyor değil mi? “Zengin kadın, hobi olarak fotoğrafçılık yapıyor” diyorlar. Cahil olmak lazım böyle düşünmek için. Keşke onlarca evim olsa çalışmasam sadece insanlara yardım etsem. Amerika’da yaşarken çocuk baktım, köpek gezdirdim. Kendi paramı kazanmadan yaşayabileceğimi düşünmüyorum.
Lüksünüz bakım yaptırmak mı? Şampuan kullanmıyorum, makyaj çok az yapıyorum. Hayatımdaki her şey doğal. Afrika’dan krem getirtip kullanıyorum. Saç için organik kalıp sabun kullanıyorum. Botoks yaptırmadım, istemiyorum.
Adaya giderken zor maddeleri olan sözleşmeler imzalatıyorlar mı? Bu ciddi bir yarışma, “ben vazgeçtim” diyemezsin. Normal kurallar işte. 24 saat adasın. Nöbetçi bekçisi var.
Kaç kilo verdiniz? Oradayken 3 kilo verdim. Çıkar çıkmaz yemeğe saldırdığım için hepsini geri aldım.
Orada kimi tanımaktan memnunsunuz? Oradaki hiç kimseyi tanımıyordum ve gitmeden önce kişilikleri hakkında araştırma da yapmadım. Önyargılı olmamak için... O şartlar altında insanları tanımak istedim. Kimseyle kötü bir anım yok. Yakın dost olamayız, çünkü vakit yok. Herkesin hayatında az ve öz insan var.
Irmak’tan zevk alırım görüşmekten. Cengiz çok tatlı bir insan. Ümit bambaşka bir karakter, babacan ve sevecen. Doğukan inanılmaz entelektüel. Dağhan, her ne kadar oyunlar içerisinde bizi sattıysa yine de görmek isterim. Erhan’a bayılıyorum, esas Survivor oydu. Larissa’yı da göreceğim.
Çocuklarınıza baktığınızda ne görüyorsunuz? Onlar özgür ruhlular, çünkü öyle yetiştiriyorum. Kişiliklerini bulmalarını sağlıyorum. İç güdülerimi, tecrübelerimi ve yaşadıklarımı aktarırım. İnce çizgiyi de bilirim. Yeri geldiği zaman sert olabiliyorum. Yüz ifademden hemen değişimimi anlarlar. Anne ve arkadaşlık ilişkisini ayırabiliyorum.
Dört çocuk... Bu çocuk aşkının bir nedeni var mı? Ufak yaşta bebek bakıcılığı yaptığım için çok seviyorum. Çocuklar bizim mucizelerimiz. Onlar benim bir parçam. Onlara bir hayat şansı verdim ve onlarla beraber büyüyorum. Her zaman çok çocuk seven biriydim. “Bir çocuk daha yaparım” derim ama yapar mıyım bilmiyorum... “Yapmayacağım” dediğim anda sanki kadınlığım gidecekmiş gibi hissediyorum. Doğurabilme olanağım varsa neden yapmayayım ki...
İlham veren bir anne misiniz? Evde bateri, gitarlar çalınıyor ve grafitiler yapılıyor. İlham veriyorum demek ki gurur duyuyorlar benimle, değişik anne olmam hoşlarına gidiyor da olabilir.
Acun Ilıcalı’nın neden sizi seçtiğini sorguladınız mı? 8 yıl önce o daha meşhur olmamıştı, ben de yeni doğurmuştum ve bir lansmanda tanışmıştık. Yıllar sonra bu proje ile bir araya geldik. Eski Survivor’larda hep medyatik insanlar kullandı. Popüler kültürdendi tüm yarışmacılar. Belki ilk defa bir sanatçı, anne orada olsun istedi.
41 yaşında olmam da ona enteresan gelmiş olabilir. Feci bir enerjim var. Her gün bisiklet kullanıp yürüyorum. Pilates yapıyorum.
Yeni işler için neler size ilham veriyor? Yazın sadece çocuklarım ile ilgileniyorum. Yaz ve Survivor bitince bakacağız. Ufak tefek oyunculuk teklifleri gelmeye başladı. Masal kitabı yazdım, oğlum Dilan resimlerini yaptı.