'BENİ UNUTMA' FİLMİNİ ANLATTILAR!

Mert Fırat; başrolde olduğu 'Beni Unutma' filminin, ilişkileri olumlu yönde etkileyeceğini söyledi ve ekledi: Bu filmin erkek seyirciyi de vuracak, heyecanlandıracak ve kendinden birçok duyguyu bulmasını sağlayacak bir yapısı var. Özellikle erkeklerin seyretmesi gerekiyor!

'BENİ UNUTMA' FİLMİNİ ANLATTILAR!

Senaryosunu Burak Göral'ın yazdığı, Özer Kızıltan'ın yönettiği 'Beni Unutma' filmi, 11 Kasım'da izleyiciyle buluşacak. Filmin başrollerini, Türkiye'nin en başarılı oyuncularından Mert Fırat ve genç yetenek Açelya Devrim Yılhan paylaşıyor. Kimi zaman güldüren, kimi zaman hüzünlendiren bir aşk hikayesine hayat veren Fırat ve Yılhan, 'Beni Unutma'yı anlattı...

Filmde, ilk görüşte aşk olabileceğini söylüyorsunuz. Siz inanıyor musunuz buna?
AÇELYA DEVRİM YILHAN: Ben yıldırım aşkına inananlardan değilim. Ben daha çok zamanla, beslene beslene büyüyen sevgilere ve aşklara inanıyorum. Tabii ki öyle aşklar da vardır ama bende olmuyor en azından!
MERT FIRAT: Ben de çok inanmam. Ona aşk değil, etkileşim denir bence. Çünkü aşk, gerçekten ciddi ve değerli bir şey bana göre.

GERÇEK AŞK MÜCADELESİ
Fragmandan anladığım kadarıyla seyirciyi 'Love Story' (Aşk Hikayesi) tarzında bir film bekliyor, yanılıyor muyum?
M.F.: Aslında birçok aşk filminin senaryosu ve tarzı birbirine benzer. Bizimki ise karakterleriyle, öncesiyle ve sonrasıyla kendine münhasır bir aşk filmi... Evet, 'Love Story' ile benzer yanları var ama aşkı ele alışı ve aşka bakış açısı çok farklı bir yandan da...

Film seyirciyi ağlatacakmış gibi hissettim ben, yanılıyor muyum? Seyirci yanında mendilini alıp mı gitsin sinemaya?
M.F.: "Seyirci çok ağlayacak" demek, fal bakmak gibi oluyor. Bunu söylemek bize düşmez, çünkü filmin nasıl bir reaksiyon göreceğini bilmiyoruz. "Seyirci çok ağlayacak, çok üzülecek bu filmde" falan demek bence doğru bir tanıtım şekli değil. En azından ahlaklı değil. Sonuçta bu; içinde trajedisi de, büyük mutlulukları da olan ama hepsinden önemlisi "En fazla ne kadar sevebilirsin?" sorusu üzerinden, gerçek aşk için mücadeleyi anlatan bir film.

Özellikle erkekler, aşk filmlerine burun kıvırırlar. Sizce 'Beni Unutma' kadın seyirciler kadar erkek seyircilerin de ilgisini çekecek mi?
A.D.Y.: Erkek seyircinin de son derece keyif alacağı, sevgilisiyle beraber izlemekten mutlu olacağı bir film oldu.
M.F.: Bu filmin erkek seyirciyi de vuracak, heyecanlandıracak ve kendinden birçok duyguyu bulmasını sağlayacak bir yapısı var. Bence özellikle erkeklerin seyretmesi gerekiyor bu filmi.

Peki, bu film ilişkileri besler mi sizce?
M.F.: Beslemek mi! Her yemekten sonra bir kere gidecekler, bir ölçü seyredecekler, akşamında yemeğe çıkacaklar. Kesin olumlu etkiler! (Gülüyor) Şaka bir yana; yaşadığımız aşk içinde, unuttuğumuz değerler ve durumlar olabiliyor. Bu film biraz yavaşlayıp kendimize "Bir dakika ya, biz nasıl bir şey yaşıyoruz, elimizdeki değerler neler ve biz onun değerini ne kadar biliyoruz?" diye sormamızı sağlayabilir

BAK ELİME DÜŞTÜN!
Aşk filmlerinde, inandırıcılık için başroldeki iki karakterin kimyasının tutması çok önemlidir. Sizin kimyanız tuttu mu? Önceden tanıyor muydunuz birbirinizi?
A.D.Y.: Mert'i önceden biliyordum ama tanışmıyorduk. Hatta benim Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü'ne girdiğim yıl, Mert'in son senesiydi. O yıl bizim okulun Arda Kanpolat Ödülü'nü kazanmıştı, okulda herkes ondan bahsediyordu. "Gidip oyununu izleyelim" falan diyorlardı. Ben de, "Amaan ne izleyeceğiz" falan diyordum.
M.F.: Amaan ne izleyeceğiz, öyle mi? Bak elime düştün! (Gülüşmeler)

ÇİVİ ÇİVİYİ SÖKer AMA GELEN DE GİDENİ ARATIR
Filmin vurucu cümlesini sorayım; en fazla ne kadar sevebilirsiniz?
A.D.Y.: Çok başkalaşana kadar herhalde. Kendimi tanıyamayana kadar! O sevgi ve aşk uğruna gösterdiğim reflekslerin, ettiğim mücadelenin, söylediğim cümlelerin kendi ağzımdan çıktığına inanamayana kadar sevebilirim.
M.F.: Ben galiba, başkasının özgürlüğünü kısıtlayacağım noktaya kadar severim. Onu fark ediyorsam, ondan sonra dikkat etmeye çalışırım. Sevmeye devam ederim ama... Şimdiye kadar uçlarda şeyler yaşamadığım için şanslıyım.

ARAPSAÇI OLUR
Bir de filmde "Çivi çiviyi söker" tarzında bir sözünüz var. Siz inanıyor musunuz buna?
M.F.: Çivi çiviyi söker ama gelen de gideni aratır. (Gülüşmeler)
A.D.Y.: Kısa vadede iyi geldiği kesin ama uzun vadede iyi mi gelir, yoksa işleri sarpa sardırıp arapsaçına mı döndürür kimse bilemez. Ama bir insanı sadece kendi yaranıza merhem olması için hayatınıza çekip ondan sonra da yaşadığınız travmanın bedelini o insana ödetmek bana çok ahlaklı gelmiyor.

Peki, sizde çivi çiviyi söktü mü hiç?
A.D.Y.: Bir dönem sökmüştü.
M.F.: Bende de söktü! Aslında bu psikolojik açıdan gayet anlaşılabilir bir şey. O dönemin boşluğunda kendini yalnız ve yoksun hissediyor, bir şeye sığınmak istiyorsun. Bu bir çeşit, "Hâlâ beğeniliyor muyum?" tarzında yoklamadır.

NASIL BAŞ EDErİM ALLAH'IM?
"İlk filmimde Mert Fırat gibi iyi bir oyuncunun karşısında ezilir miyim?" gibi endişeleriniz oldu mu?
A.D.Y.: Biraz gerildim ama Mert, egosu yüksek bir insan olmadığı için deneyimlerini yardımcı olmak için kullandı.

Sizin Açelya Devrim'le ilgili endişeniz oldu mu?
M.F.: Onun hakkında o kadar olumlu şeyler duydum ki, hiç endişelenmedim. Bir de yönetmenimiz Özer Kızıltan, Açelya'yı görür görmez heyecanla "Budur" demiş. Efsane gibi anlatıyorlardı Açelya'yı; ben de "2 metre boyunda, 190 kilo, 190-160-190 ebatlarında bir kız gelecek herhalde" diye düşünüp "Onunla nasıl baş ederim Allah'ım!" diyordum. Sonra bir baktım, minnacık bir kız çıktı. Şaka bir yana; Açelya gerçekten bu rolün ve birçok rolün oyuncusu. Bence Türk sineması çok önemli bir oyuncu kazanıyor.

Günaydın