Bir firma için hazırladığı kekleri çok lezzetli bulunan cemiyet hayatının ünlü isimlerinden Deniz Berdan, iddialı kıyafetleriyle de her daim dikkat çekiyor.
Kendisini 'Uyumsuzluğun uyumunu çözmüş, sürrealist biriyim' olarak tanımlayan Berdan tarzını ise şöyle özetliyor: Punk İngilteresi gibi Uyumsuzluğun uyumunu çözmüş biriyim!
Henüz 22 yaşındayken Türkiye'nin ilk sağlık ve spor dergisi 'Health&Shape'i çıkaran, ardından da bu alandaki birikimini Diyet Formula Beslenme Danışmanlığı Merkezi'ne aktaran Deniz Berdan mutfak, özellikle de dengeli beslenme konusunda uzman biri. İngiliz kökenli 'City&Guilds'ten 'Pasta ve Ekmek Şefliği' diploması alan, Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı 'Mutfak Sanatları Akademisi'nden sertifikası bulunan Berdan, tüm bu deneyimlerini şimdi dünyaca ünlü bir marka için hayata geçirdi.
Sağlıklı beslenmeye, mutfağa girmeye çocukluğunuzdan beri meraklı mıydınız?
Aslında her şey 16 yaşında çok yağlı ve ağır soslu yiyecekleri tercih etmeyip, kendime özel tarifler yaratmaya çalışmamla, yani tamamen ihtiyaçtan başladı. Çocukluğumdan beri sebze, meyve ve balık ağırlıklı beslenirdim. Kek, kurabiye gibi tatlıları da çok severdim. Tuzlu ve tatlıları hafifleterek daha sağlıklı hale getirmek ise bir süre sonra hobim haline geldi. Malzemeleri değiştirerek denemeler yapmaya başladım. Örneğin krema yerine yoğurt; kakao yerine keçiboynuzu tozu kullanırdım. Yani hayatım boyunca kendim ve ailem için hep hafif ve sağlıklı yiyecekler hazırlama peşinde koştum.
BEN HER ŞEYİ YERİM!
Peki mutfakla, yiyeceklerle bu kadar iç içe olmanıza rağmen ince kalmayı nasıl başarıyorsunuz?
Sanırım bunun sırrı; sağlıklı, dengeli ve tüm besin gruplarından yararlanarak, bol posalı yiyeceklerle beslenmemde yatıyor. Bu sayede gün boyu kendimi tok hissediyorum. Tabii spor yapmak, mutluluk, sağlam bir psikoloji ve hazırladığım hafif lezzetler de inceliğimi borçlu olduğum diğer etkenler.
Kendinizi gün boyu tok hissetmeyi nasıl başarıyorsunuz?
Her şeyden kontrollü bir şekilde yiyebileceğimi bilmek müthiş bir tatmin duygusu yaratıyor. Benim beslenme mantığım; az yemek değil, yediklerimi yakmak üzerine kurulu. Ancak bunun için asla ağır spor yapmam. Ana öğünlerde miktar olarak fazla, ancak içerik olarak hafif yemeye özen gösteririm. Gün içinde sık sık çok açık ve sütlü çay içerim. Tabii formumu korumamda; büyük babaannemin Alman, anne tarafımın da güneyli, yani melez bir yapıya sahip olmamın etkisi var. Ancak bu yüzde 40'lık bir avantaj sağlayabilir.
O zaman siz, çantasında her zaman bir şeyler taşıyanlardansınız...
Evet, çantamda her zaman, özel tariflerimle hazırladığım enerjisi azaltılmış muffin ve kurabiyeler olur. Ara öğünlerde başka şeyler yerine onları yiyorum.
Kilo alırım korkusuyla keklerden, kurabiyelerden uzak duran kadınlar aslında boş yere mi korkuyorlar yani?
Bence işin püf noktası şu: Hiçbir ürünü yasaklamamak ama miktarını kontrol ederek tüketmek lazım. Formda kalmak da bunun bonusu ama asıl amaç sağlıklı olmak, geleceğe yatırım yapmak olmalı bence. Çocuklarıma da bunu aşıladım.
Peki çocuklar 'Artık yeter, biraz da cips yemek istiyoruz' demiyor mu?
Çocuklar zamanla bizim gibi beslenmeye başladı. Altı yaşındaki oğlum, her türlü sebzeyi yiyor. Herkesin burun kıvırdığı kıymalı brokoliye, Brüksel lahanasına bile bayılıyor. Haftada en az iki-üç defa balık tüketiyor.
Sizi gören 'Herhalde hayatını hiçbir şey yemeden geçiriyor' diye düşünüyordur...
Hayat yemeden, gezmeden, keyif almadan geçer mi hiç! Üstelik ben, mutfakta hazırladığım tatlı ve tuzluları, fırından sıcak sıcak çıktığında kahvemle yemekten büyük keyif alırım. Ama haklısınız, insanlar dışarıdan baktığı zaman öyle düşünüyor olabilir. Ancak beni yakından tanıyanlar da, 'Nasıl bu kadar yiyorsun da kilo almıyorsun?' diye hayret ediyor.
Sizin ve birkaç arkadaşınız için kullanılan 'İkoncan' tanımı için ne düşünüyorsunuz?
Aslında 'İkoncan' Eda'nın (Taşpınar) lakabı. Bir arkadaşı ona böyle takılmış ama zamanla slogana dönüştü. Sözlükte yer alan bir kelime bile değil. 'İkon'u biliyorum da, 'İkoncan' yeni çıktı!
YENİLİKLERE AÇIĞIM
Genelde herkesten farklı giyiniyorsunuz. Tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
Uyumsuzluğun uyumunu çözmüş, özgüven sahibi, sürrealist, kişilikli, marka takıntısı olmayan ancak yeniliklere açık bir insanım. İçgüdüsel ve yaradılış olarak; kültür, sanat ve çevreye duyarlı, hobileri olan, en önemlisi de gerçekten kendinden, ailesinden ve hayattan zevk alabilen bir yaşam tarzım ve hayat felsefem var. Ve bunların çoğu zaman stilime yansıdığını düşünüyorum. Ayrıca yeniliklere açığım, bu da düşüncelerime yeni bir boyut ve hacim katıyor.
Peki farklı olmayı seviyor musunuz?
Kendimi olduğum gibi yansıttığıma inanıyorum. Bu farklı olmaksa evet, seviyorum sanırım. Aslında görüntümün hayat tarzımı, dinlediğim müzik gruplarını, gittiğim seyahatleri, hobilerimi yansıttığına inanıyorum. Hobilerimle, beğenilerimle dolu dolu yaşamak bana mutluluk veriyor ve kendimi iyi hissediyorum. Bu arada 60, 70 ve 80'lerin 'Punk İngiltere'sinde yaşamış olmayı isterdim. Belki bu yüzden giyim tarzımda o dönemin etkilerini görebilirsiniz.
Hem hafif hem lezzetli
Tarifini hazırladığım üç ürünü yiyenler 'Çok fazla kilo alır mıyım?' diye düşünmek zorunda kalmayacak... Bu üç tarifin bir tanesi tuzlu, diğer ikisi de tatlı kategorisinde... Tariflerimi oluştururken kepekli un, enerjisi azaltılmış yağ ve tatlandırıcı gibi malzemeler kullandım. Bu sayede hafif ürünler ortaya çıktı. Ancak hiçbiri lezzetlerinden ödün vermiyor.
Giyinmek hayatımın amacı değil, sadece bir parçası
Cesur bir kadın olduğunuz kesin, çünkü tarzınız gerçekten de iddialı...
Benim için giyinmek; yemek yemek gibi bir mutluluk... Ama hayatımın amacı değil, bir parçası sadece. Bunun büyütülecek ve üzerinde çok konuşulacak bir yanı olduğunu düşünmüyorum. Giysinin yerini bulması şartıyla başkalarının düşüncelerini çok da önemsemem. Ancak bir resim sergisine 'overdress' (fazla iddialı) bir giysiyle de kesinlikle katılmam. Bu durumda benim için esas olan 'başkaları ne der'i düşünmeden, kendimi iyi hissettirecek tarzda olmasıdır. Tabii eşim Haluk'un beğenisi de çok önemli...
Peki eşiniz Haluk Bey giyim tarzınıza ne diyor?
Haluk yeniliklere açık, ileri görüşlü, takdir etmeyi seven bir insan. Her zaman tercihlerimi Haluk'la paylaşırım ve onun yorumlarına çok güvenirim. Olumlu tepkilerini de her zaman alırım. Haluk'un şimdiye kadar giydiklerimle ilgili tek şikayeti; çoğu zaman ona aldığım tişörtleri, onun bir daha giymesine olanak vermeyecek şekilde yakasını ve kollarını keserek giymem oluyor... Evde hepimiz seçimlerimizi birbirimizle paylaşmaktan ve yorumlamaktan büyük keyif alırız. Tüm aile fertlerinin kendine has bir tarzı ve kişiliği var.