Daha çok erkeklerde görülen Ankilozan spondilit, toplumda bel ya da omurga romatizması olarak biliniyor. Ankilozan spondilite bağlı ağrılar özellikle gece ve istirahat halindeyken oluşuyor. Çok ilerleyen vakalarda ise omurganın öne eğilmesi ve kamburluk görülebiliyor. Günümüzde ankilozan spondilit, ilaç tedavileri ve düzenli egzersizlerle çok fazla ilerlemeden kontrol altına alınabiliyor. Memorial Şişli Hastanesi Romatoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Sait Burak Erer, ankilozan spondilit ve tedavisi hakkında bilgi verdi.
Ankilozan spondilit bir bağışıklık sistemi hastalığıdır
Ankilozan spondilit omurganın ve kalça ile beli birleştiren sakroiliak ekleminin iltihabı olarak tanımlanmaktadır. Ankilozan spondilit bağışıklık sisteminin aşırı şekilde çalışıp kendi dokularına saldırması sonucu meydana gelmektedir. Eklemlerde oluşan iltihaplanma tedavi edilmediğinde ve ilerlediğinde kireçlenme oluşabilmektedir. Kireçlenme eklem boşluğunu kapatarak eklemlerin kemiklerle bütünleşmesine ve bu durumda hareket kayıplarına neden olmaktadır. Rahatsızlık iyice ilerlediğinde sakroiliak eklemden omurgaya doğru çıkıp sırt ve boyun omurlarındaki eklemleri de etkileyebilmektedir. Doğru tedavi olmayan ve ilerleyen vakalarda bu kireçlenmeler öne doğru eğilme, bükülme ve kamburlukla sonuçlanabilmektedir.
Sabah tutukluğu yaşanabiliyor
Hemen herkes hayatının bir döneminde bel ağrısı yaşayabilmektedir. Bel fıtığı, kireçlenme, kas spazmı, bel kayması gibi nedenlere bağlı mekanik bel ağrısıyla, ankilozan spondilit hastalığında yaşanan bel ağrıları birbirinden farklıdır. Mekanik bel ağrıları daha çok hareket halindeyken oluşur, istirahat edildiğinde ise düzelmektedir. Özellikle gece uykudan uyandıracak şekilde ve istirahat ederken ağrı olması, sabahları uyanınca uzun süren tutuklukların yaşanması, hareket edildikçe ağrıların azalması mekanik bel ağrılarından Ankilozan spondiliti ayıran bulgulardır. Ağrıya neden olan iltihap kişi istirahattayken eklemlere birikerek ağrı yaratmaktadır. Kişi sabahları tutuk bir şekilde uyanmaktadır. Hasta hareket ettikçe ise tutukluk ve ağrı azalmakta, rahatlamaktadır. Hasta sabah o kadar tutuk olur ki eğilip çorabını bile giyemeyebilir. Bu tutukluğun yarım saatten uzun sürmesi de yine Ankilozan spondilit hastalığının bulgularından biridir. İltihaplı olmayan diğer bel ağrılarında da tutukluklar yaşanabilir ama çok daha kısa sürmektedir.
Erkeklerde daha sık görülüyor
Bu hastalık genç erkeklerde kadınlara oranla 2 kat daha fazla görülmektedir. Özellikle 18 yaş üstü genç erkeklerde 3 aydan uzun süre görülen bel ağrılarında bu hastalıktan şüphelenilmelidir. Ağrılar 3 ay ile 1 yıl arasında devam edebilmektedir. Ağrılar başlangıçta hafif şiddettedir, zamanla artmaktadır. Ankilozan spondilit kronik bir hastalık olduğu için ağrıların hayat boyu belli aralıklar ile devam edebileceği ön görülmektedir. Ankilozan spondilit bazı durumlarda eklemlerin dışında organlarda tutulum yapabilmektedir. Üveit denilen ve gözün bir tabakasında iltihap ve görmede bulanıklık ile seyreden bir tabloya yol açabileceği gibi, bazen sedef hastalığı ile birlikte görülebilmektedir. Ülseratif kolit ya da Crohn hastalığı gibi iltihaplı bağırsak hastalıklarında da Ankilozan spondilit hastalığında görülen iltihaba benzer sakroiliak eklem iltihabı gelişebilmektedir. Ayrıca ülkemizde dünya ortalamasına göre daha sık karşılaşılan Behçet hastalığı ve ailevi Akdeniz ateşi hastalığı seyrinde de sakroiliak eklem iltihabının gelişebileceği, Ankilozan spondilite benzer yakınmalar ile bel-kalça ağrılarının oluşabileceği bilinmektedir.
Ankilozan spondilit ailede görülüyorsa risk büyüyor
Her hastalıkta olduğu gibi Ankilozan spondilitte de hasta hikayesinin önemi büyüktür. Genetik geçişli bir hastalık olduğu için hastanın aile hikayesi de büyük öneme sahiptir. Ailede bu hastalığı yaşayan ya da bu hastalık sonucu kamburlaşan kişiler bulunup bulunmadığı da sorulan sorular arasında bulunmaktadır.
Fizik muayenede ise bu hastalığın başladığı sakroiliak eklemler üzerinde uygulanan bası manevraları ile eklemlerin hassasiyetinin belirlenmektedir. Eğer kamburluk ve eğilme varsa bunların dereceleri ölçülerek belirlenmektedir. Bu bulgular teşhis için önemlidir.
Gerekli görülen durumlarda radyolojik görüntüleme tekniklerine başvurulmaktadır. Ankilozan spondilit’in tanısını en doğru şekilde konmasını sağlayan görüntüleme tekniği MR’dır. Röntgen filmleri her zaman teşhis için yeterli olmamaktadır. Şüpheli durumlarda MR daha net bilgi verebilmektedir. Kemik iliğinin içindeki ödem ve iltihapları erken aşamalarda bile gösterebilmektedir. Bu da günümüzde erken tanı koymada kolaylık sağlamaktadır.
Hastalığın tanısı için birtakım kan değerlerine de bakılmaktadır. Kandaki iltihap değerini gösteren CRP’nin bu hastalıkta yükselmesi beklenir ancak yükselmediği aktif hastaların da olabileceği akılda tutulmalıdır.
Yardımcı tetkiklerden biri de Ankilozan spondilit hastalığına yatkınlığın olup olmadığını belirleyen HLA-B27 olarak adlandırılan genetik testtir. Bu genin pozitif olduğu kişilerde Ankilozan spondilit gelişme riski yükselmektedir. Bu genin pozitif olduğu hastalarda eklem dışı tutulumlara daha fazla rastlanılmaktadır. Üveit denilen göz iltihaplanması ya da bağırsak iltihaplanması da daha sık görülebilmektedir. HLA-B27 genini taşıyan hastalarda hastalık aktivitesinin daha yoğun olabileceği veya hastalığa bağlı erken kamburlaşma gibi komplikasyonların daha sık görülebileceği bilinmektedir. Ankilozan spondilitli hastalarının %20-30’unda HLA- B27 geni negatif saptanabilmektedir. Çoğunlukla bu hastalarda hastalık daha yavaş ve hafif ilerlemekte ve daha az eklem dışı tutulum gözlenmektedir.
Ankilozan spondilit tedavisi ömür boyu devam ediyor
Ankilozan spondilit ömür boyu devam eden bir hastalıktır. Ağrı her zaman ağrı olmayabilir ve genellikle ataklar şeklinde tekrar etmektedir. Atak dönemlerinde eklemlerde oluşan iltihap ilaç tedavileriyle kurutulmaya çalışılmaktadır. Tedaviye ağrı kesici, iltihap kurutucu kortizon içermeyen ilaçlarla başlanmaktadır. Bu ilaçlar düzenli olarak kullanıldıklarında fayda göstermiyor ve kişinin kanda bakılan iltihap göstergeleri düşmüyorsa biyolojik ilaçlar devreye girmektedir. Bu biyolojik ilaçlar normal ilaç tedavilerine cevap vermeyen hastalarda kullanılmaktadır.
Kilo kontrolü ve egzersiz çok önemli
İltihaplı romatizma hastalıkları içinde egzersizin en gerekli olduğu hastalık Ankilozan spondilittir. Tedavinin yarısını ilaçlar oluştururken diğer yarısını egzersiz oluşturmaktadır. Omurgayı, bel, sırt, karın ve göğüs kaslarını güçlendiren egzersizler yapılmalıdır. Bütün vücudu aynı anda çalıştıran yüzme Ankilozan spondilit hastaları için çok faydalı bir egzersizdir. Yürüyüş, bisiklete binme, pilates ve yoga gibi sırt ve bel kaslarını güçlendiren egzersizler de çok faydalıdır. Haftanın en az 4 günü yarım saat egzersiz yapılmalıdır. Ancak kas ve eklemlere zarar verecek ağır egzersizlerden kaçınılmalıdır. Hareketsiz bir yaşam iltihap birikimine ve kilo alımına neden olmaktadır. Bu hastalıkta omurga çok hassastır ve omurgaya yük binmemesi için kilo kontrolü çok önemlidir. Ankilozan spondilit hastaları sağlıklı beslenmeli, sigara tüketmemeli ve fazla kilo almamalıdır.