"BEHLÜL VE BİHTER'İ İTALYA'YA GÖNDERDİM!"

Behlül ve Bihter’in yasak aşkı önce İtalya’da sonra Emmy ödüllerinde boy gösterecek!

"BEHLÜL VE BİHTER'İ İTALYA'YA GÖNDERDİM!"

Aşk-ı Memnu senaryosuna yüzde yüz inanan kişi ise İzzet Pinto. O dünyaya televizyon formatı üretip satan tek Türk...

Her akşam televizyonumuzun karşısına kurulup çoluk çocuk çay içerken izlediğimiz yarışma ve eğlence programları için sahibi olan şirketlere format parası ödeniyor. Geçtiğimiz günlerde televizyon eleştirmenleri “Format üretip satan kimse yok, Acun (Ilıcalı) artık bu işlere girmeli” diye yazıp çiziyordu. Meğer bu konuda çok iddialı adını sanını şimdiye kadar duymadığımız İzzet Pinto diye bir şahsiyet varmış. Üstelik gözü de yükseklerde. Televizyon formatı konusunda dünyada söz sahibi Endemol şirketine büyük rakip olmak niyetinde. Satış yapmaya 8 yaşında saat satarak başlamış olsa da kariyerinin ilk önemli işine kuzeninin yazdığı kitapla başlamış; Çin'de en çok satanlar arasında kitap onun çabalarıyla ilk 4'e girmiş. En son yaptığı iş ise Behlül'le Bihter'i İtalyanlara satmak... İzzet Pinto'nun hayat hikâyesini dinlemek hem eğlenceli hem de eğitici. Büyükadalı Pinto, 33 yaşında olmasına rağmen dünyanın altını üstüne getirdiğini bakın nasıl anlatıyor.

• Televizyon formatı konusuna girmeden önce sizi biraz daha yakından tanımak isterim, anladığım kadarıyla alıp satma konusunda bir hayli tecrübelisiniz, nereden geliyor bu yetenek?

Sanırım babamdan. Babam zamanında saat satardı. Bana da her gün belli miktarda saat verir, “Bunları pazarda satacaksın” derdi. 8 yaşındaydım, pazarda bağırıp çağırıp bir şey satmak işime gelmediğinden adalı başka bir arkadaşımı para karşılığı bağırtıp satışı ben yapıyordum. Gün sonunda paraları babama götürürdüm.

'TİCARET ZEKHÂSI BABADAN'
• Hayatınızda ticaret anlayışı pazarda saat satarak başladı yani...
Aslında daha sonra babamın o parayı alarak maliyeti ayırıp kalanı ikiye bölmesiyle başladı. Kazandığım parayı ikiye bölüp bana ve arkadaşıma verdiğinde ticaretin, ortaklığın ne demek olduğunu anlamaya başladım. Ben onun oğluydum, saatler de bizimdi. Arkadaşıma çikolata parası verip gönderecektim ama gerçekler öyle değilmiş. Babamdan aldığım buna benzer derslerle ticaret hayatım sürüp gitti.

• Eğitiminiz nedir peki?
Çok okumadım. Lisedeyken arkadaşlarımdan duymuştum, liseyi son bir yıl Amerika'da okursan oranın diplomasını alabiliyormuşsun. Babama söyledim, araştırdım, sonra Houston'a gittim. Liseyi orada bitirdim. Sonra üniversite olacaktı ama benim vaktim yoktu sanki. “Bir an önce çalışmam lazım” diye düşünüyordum, ailemi ikna edip ticarete atıldım.

• İlk işiniz neydi?
Ailemi ikna etmek bir hayli zamanımı aldı ama sonunda valizimi toplayıp Tayland'a gittim.

• Tayland mı?
Ucuz. Yaparsam orada yaparım gibi geldi. 19 yaşındaydım oraya gittiğimde. Ayakkabı işine girdim. Sarışın mavi gözlü işportacı bir turist olmuştum. İnsanlar şaşırıyorlardı beni gördüklerinde. Sarışın işportacı ilk kez görüyorlardı. Perakendecilere toptan ayakkabı satmaya başladım. Sonra bizim ülkedeki tekstil zenginliğini fark edip bir mafyadan faizli para aldım ve 6 mağaza açtım. Reklamlar verdim, moda çekimleri yaptım. 22 yaşımda 6 metrekare evden büyük bir villaya geçtim ama bir süre sonra işler kötüye gitmeye başlayınca iyice düşmeden Türkiyi'ye dönmeye karar verdim.

• İşler neden kötü gitmeye başladı?
O zamanlar o bölgelerde gece sektöründe çalışan, özellikle travestilerin giyebileceği türden büyük beden ayakkabı bulunmuyordu ve ben de işimi o yönde geliştirdim. Bu nedenle civarın tek markasıydım. Ancak bir süre sonra hükümetin aldığı bir kararla eğlence sektöründe çeşitli yasaklamalar oldu ve benim ayakkabı işi zarar etti. (Gülüyor)

• Peki ayakkabı ticaretinden televizyon işine nasıl geldiniz?
Açıkçası Türkiye'ye döndüğümde ne yapacağımı bilmiyordum. Tayland'da dergilerle bir hayli işimiz olmuştu, dergicilik yapayım dedim. Hemen “Angel Magazin'e eleman alınacak” diye ilan verdim. Gelenlerden öğrendim ki o iş kolay değil. Editörler falan, olmadı o iş. Kuzenim o sırada yazdığı bir kitabı gönderdi okumam için, yakın zamanda yayınlanacakmış. Okudum. Çok beğendim, kuzenimi arayıp “Bunu dünyaya açalım” dedim ve birçok ülkeye sattık, Çin'de çok satanlar arasına bile girdi. Ardından hızımı alamayıp Çetin Altan'ın eşi Solmaz Kamuran'ın yazdığı 'Kiraze', sonra Ayşe Kulin'in 'Adı Aylin' romanını sattım birçok yere...

• Televizyona yaptığınız ilk iş hangisiydi?
Yine kuzenimin tanıştırmasıyla Murat Üçkardeşler'le tanıştım. O zaman “Gelinim Olur musun?” formatıyla Semra Hanım kırıp geçiriyordu ortalığı. Murat'ın işiydi o. Sevdim bu işi, bir sunum hazırladım ve ülke ülke gezip projeyi başka kanallara inandırdım. Bu iş için 10 bin 500 Euro'ya ihtiyacım vardı. Ben de paranın sadece küsuratı var. Bir arkadaşımı aradım, işi anlattım, 10 bini ondan istedim. “İş tutarsa 20 bin geri ödeyeceğim tutmazsa paran çöp olacak, bana güvenir misin?” dedim. Çok geçmeden 20 binle kendisine geri döndüm. “Gelinim Olur musun?” formatı Perfect Bride (Mükemmel Gelin) adıyla ilk önce İtalya'da kabul gördü.

'BU KADARINI BEKLEMİYORDUM”
• İtalyanlar sever böyle işleri...
Benziyoruz gerçekten. Devlet televizyonu Rai Due projeyi hemen sahiplendi. Ardından Lübnan, Mısır, Kuveyt ve 22 Arap ülkesi... Hindistan'da yüz milyonlarca seyirciye ulaşıp reyting rekorları kırdı. Bu kadarını ben de beklemiyordum.

• Gelin ve Kaynana projesi ilk işiniz oldu, şirketinizin başka hangi projeleri var?
Global Agency olarak 26 projeyle devam ediyorum. Formatlarımın tamamını diziler ve filmler olmak üzere 40 ülkeye sattım. En son Aşk-ı Memnu İtalyanlara gitti.

• Ve Behlül İtalya'ya kaçar yani...
Öyle oldu. Yakında Bihter ve Behlül'ün entrikaları İtalyanların akşamlarını şenlendirecek. Dizi Berlusconi'nin kanalı Mediaset'te yayınlanacak. Diziyi yeniden çekiyorlar, öyle zannediyorum ki Halid Ziya Uşaklıgil'in kitabı İtalya'da yok satacak. 2011'de Uluslararası Emmy Ödülleri'ne en iyi yabancı dizi kategorisinde başvuracağız. Behlül ve Bihter'in neler yapabileceğini herkes görsün istiyorum.

• Çalışma şekliniz nasıl, işin büyümesi için neler yapıyorsunuz?
Günde 15 saat çalışıyorum. Abarttığımı düşünmeyin ama hedeflerim büyük. Bu sektörün en büyüğü Endemol. Şirketime Endemol'ün kilit isimlerinden iki kişi transfer ettim. Hedefim çok para değil sadece başarı. 100 ülkenin kanallarıyla sürekli iletişim halindeyiz. Londra'da ve Amsterdam'da temsilciliklerimiz var. Hedeflerimden biri de bu temsilcilikleri daha fazlalaştırmak. Amacım sadece Türkiye'ye iş yapmak değil. Tüm dünya ilgi alanım.

"Yaşadıklarım yarışma olacak"
• Yakında siz yaşadıklarınızdan bir kitap bile yaparsınız herhalde?
Kitap fikri güzel ama yaşadıklarımdan esinlenerek bir yarışma programı hazırladım. 'The Big Challenge' adında bir program olacak. İnsanlar hiç bilmedikleri bir ülkede ceplerinde 100 dolar ile bırakılacak. 12 yarışmacının hayat mücadelelerini izleyeceğiz.

"Proje topluyorum"
• Çok tutan bu formatları hazırlayan bir ekibiniz var mı?
Var ama etraftan da topluyorum. Mesela yakın zamanda birçok ülkede yayınlanmaya başlayacak 'My Ex is My Witness' adında bir programımız var. Eski karı koca ve yeni adaylar aynı evde. Evlenecek çiftlere eski eşler şahitlik yapacak. Tam seyirlik. Bu fikir Ankara'dan biri tarafından e-posta ile geldi. Fikir hoşuma gidince yüz yüze gelip görüştük. Şimdi o fikri tüm dünya izleyecek. Akıllarında buna benzer formatı olanlar bize ulaşabilir.

• Fikri verip kenara mı çekilecekler?
Hayır tabii... Ankaralı arkadaş şimdiden zengin oldu diyebiliriz. (Gülüyor)

• Bir süre önce ateistlere din seçtiren bir program başlayacaktı, o da sizin işiniz mi?
Evet, onun fikri Sisi'ye ait. Çok yankı buldu o iş. Birçok format var, bunlardan bir tanesi de Rent a Mama. Çocuk sahibi olamayan çiftlere taşıyıcı anne bulan bir program mesela. Bunların hepsi birçok ülkeden talep alan formatlar.