Kırk yıllık arkadaşım İzzet Çapa'ya bir haller oluyor ama ne! Yıllarca İstanbul'un en gözde, en çok konuşulan kulüplerini- restoranlarını açtı o.
Ekibi Çapamarka ile hep ilklere imza attı.
Hala da devam ediyor ancak bu yaz Eğlencenin Efendisi İzzet Çapa oldu Muhabir İzzet Çapa.
Röportajdan röportaja koşmalar. Manşetlere çıkmalar. Magazin gazetelerinde olay yaratmalar...
İyi de bu dur durak bilmeyen, her gün yeni bir bomba patlatan Muhabir İzzet Çapa da nereden çıktı? Bu
adamın derdi ne? İşte magazin gazetecilerini yaptığı işlerle sinirden çatlatan adam anlatıyor.
Neyin peşindesin İzzet? İçinden resmen gazeteciliğe âşık bir muhabir çıktı.
Röportajım geldi. Kendimin peşindeyim. Aslında o muhabir durup dururken çıkmadı.
Zaten oralarda bir yerlerdeydi. Demek ki zamanı gelmiş. Onun gibi yüzlerce kişi daha var sırasını bekleyen...
Başka türlü sorayım; işletmecilik dar mı geldi?
"Daral mı geldi?" sorusu daha doğru. Kendimi çamaşır ipine astım havalandırıyorum diyelim.
Ama kürkçü dükkânı hep orada duruyor. Döneceğiz nasılsa. Asıl işimiz o.
Bence iş havalandırmayı geçti, bütün hayatın gazetecilik oldu gibi. Sanki hırslı gördüm seni.
Valla hırslanmam için bir sebep olması gerekiyor. Bu benim mesleğim değil sadece eğleniyorum.
Yaptığım hiçbir şey, ya da hiç kimse benden öncelikli değil. Belki de saçmalama özgürlüğümü seçiyorum.
Amaaan İzzet, itiraf et; kimi geçmeye çalışıyorsun?
"Kendimi geçmeye çalışıyorum" diye abuk bir laf söyleyeceğimi beklemiyorsun herhalde. İlle de birini geçmem şart mı... Bu halim yetmiyor mu sana?
Bırak özlü sözleri, kıvırma; senin esas derdin ne?
Benim esas derdim hayatla... Onun da derdi benimle zaten. Gül gibi geçinip gidiyoruz birlikte...
Peki bu iş nereye koşuyor? Sanki bütün gazetelerin ortak muhabiri gibisin.
Ben hiçbir zaman bir yere bağımlı olmayı sevmedim. Kafama göre takılıyorum. Kiloluyum ya, ağırlığımı kaldırabilecek insanlarla çalışmak istiyorum. Çok açık bir insanım, belki de herkesi kendim gibi görmekle hata ediyorum. İnternet mecrasını daha çok tercih ediyorum... Yazılı basın gibi bazı katı kuralları yok...
Çapamarka ekibi bu işe mi soyundu? E peki dükkânlar ne olacak?
Onlar kâh giyinik, kâh soyunuktur. Minareyi çalan kılıfını hazırlar sen rahat ol.
Gazetecilikten para kazanıyor musun? Kazanmıyorsan salak mısın?
Bugün ise başlayıp yarın para kazanmak isteyecek kadar salak değilim. Kim nereden bilebilir ki, belki de ileride bambaşka bir projenin yatırımını yapıyorum böyle. Hem belli mi olur, televizyona geçerim belki. Faik Erdemli ile yeni projeler peşinde koşuyoruz. Sürprize hazır olun.
Eh az kaldı zaten. Peki bu muhabirlik durumunun sana yani esas işine (işletmecilik) zarar vereceğini düşünüyor musun?
Aynı şeyi senin için de söylemediler mi; şarkıcılığın gazeteciliğe zarar verir diye... Hem neden zarar versin. Yürürken ciklet çiğnemeyi becerebiliyorum hâlâ.
Tamam anladık. Kokusu sonradan çıkacak besbelli. Eee sırada kimler var? Röportaj için arayan ünlüler oluyor mu?
Böyle bir şey olabilir mi sence Ayşe? Semiramis Pekkan'ın ve Nur Yerlitaş'ın röportajları bence olağanüstü oldu. Kendimi sevdiğimi anladım bu işten sonra. Sen hangi yazıyı yazıyorsun yarın veya haftaya?
Sana da soru sorulmuyor ha! Gazeteciler röportajlarının bu kadar konuşulmasını kıskanıyorlar mı sence?
Kıskançlık korkunun yan etkisidir. Sevgiye ve kendine güvenen insanlar böyle bir duygu yaşamazlar.
Teoman gibi kendine kavuşmak için bırakacak olsan neyi bırakırsın?
İnsan hayatına yeni bir şeyler eklemek istiyorsa eskileri terk etmelidir. Bu nedenle aptal korkuları, dar görüşlü tutkuları terk edip yaşam sevinci verecek yeni alışkanlıklara yer açarım hayatımda.
Sen her şeyde iddialılardan mısın?
Denemek istediğim duygularımı yaşıyorum. Sana daha önce demiştim ya, tüm dünya yargılasa bile ben, beni ve yaptıklarımı seviyorum.
Sonucu ne olursa olsun.