'AVRUPA YAKASI'NIN DEVAMI ÇEKİLDİ!
Gülse Birsel bir "Avrupa Yakası" yarattı, başına dert oldu! "Nasıl yani?" dediğinizi duyar gibiyiz. Hemen anlatalım…
"Avrupa Yakası" dizi sektörü için kesinlikle bir milad. Çünkü bu sayede "Hayatta dizi izlemem" diyenlerin bile nurtopu gibi bir "dizisi" oldu. Çarşamba akşamları ekranlara kilitlendik, hikaye bitince bunalıma girdik. Uzun bir aradan sonra başlayan "Yalan Dünya" ile de kendimize geldik. Ya da gelemedik, Avrupa Yakası'nda kaldık! Çünkü hikaye gün geçtikçe "Avrupa Yakası" olmaya başladı. Biri Nişantaşı, diğeri Cihangir hikayesi. İstanbul'lular bilir, bu iki semt arasındaki "hem çok ayrı, hem de aynı" oluşu...
Gülse Birsel de bu durumdan yola çıkarak ilk hikayedeki kahramanları ufak rötuşlarla yeni hikayeye uyarlamış. Buna göre de, Burhan-Selahattin, Makbule-Gülistan, Şahika-Nurhayat, Gaffur-Orçun oluvermiş. Bu saydığımız karakterler arasında elbette fark var, ama temel aynı. Deniz ise zaten Aslı, Dursun'a hiç girmiyoruz. Buraya kadar normal diyelim. Ama hikayeler aynı olmasa bari! Bu kadar yeni bir dizinin kısır döngüye girmesi anlamsız.
Örneğin son bölümde andropoza giren Selahattin Çakaler, yanlış anlama sonucu kendisini ölecek sanıyor, e biz bu filmi Burhan'da görmüştük. Başka bir örnekte parasız kalan Aslı ve Volkan, babalarının antika tablosunu satmış, sonra da antikacı antikacı dolaşıp tabloyu aramıştı. Tıpkı Deniz ve Bora'nın parasız kalıp anneannesinin biblosunu satması ve sonra da geri almak için çabalamaları gibi.
Son bölümde gördüğümüz şizofren yönetmenin bir benzeri Avrupa Yakası'nda Volkan'ın da başına gelmiş, Volkan, sevgili olduğu kızın şizofren olduğunu sonradan anlamıştı. Bunlar gibi o kadar çok benzerlik var ki dizide, ararsanız neler çıkacak neler… Ayrıca "Avrupa Yakası"nda burnunu ve uzun boyunu her fırsatta eleştiren ve bunu "özeleştiri" olarak tanımlayan Gülse Birsel'in bu durumu "Yalan Dünya'ya da taşıması kabak tadı vermiş, bizden söylemesi..