AŞK-I MEMNU ZÜPPELİĞİ...
Mesut Yar yazdı..
Züppenin önde gideni. Meslek ustamız Hakkı Devrim'in bu ağır değerlendirmesinin muhatabı Aşk-ı Memnu'nun yazarı Halit Ziya Uşaklıgil oldu önceki akşam...
Hakkı ağabeyi sinirlendiren, tespite neden olan şey ise Aşk-ı Memnu'da anlatılan hikayenin1910 Türkiye'sinde yaşanmış olması ihtimalinin sıfır oluşuydu...
Bugünün muhafazakarlık değerlerinden yola çıkan Hakkı Devrim haklı olarak sordu, yüz yıl önce bu tarzda kim yaşayabilirdi, Allah aşkına?..
Küçük bir düşünme seansıyla hak verdim ustaya. Ancak züppe tanımı biraz ağır kaçmamış mıydı? Kaçmamış, onu da anlattı Hakkı ağabey...
Züppe; yaşadığı ortamdan kendini soyutlayarak başka bir ortamın adamıymış hissi uyandıran tipler için kullanılan sıfatmış. Bu durumda kabuğunu beğenmeyen her kaplumbağa züppe aynı zamanda...
Benim yine de züppenin önde gideni tanımına itirazım var. Halit Ziya yaşadığı çağın önde gideni olabilir. Ama bugün züppelik ciddi bir şekilde el değiştirmiştir. Onun da listesini açıklamasını istiyorum büyük ustadan...
Protesto doğru ama yapılabilirse!
Okan Bayülgen izlenme oranlarını sıralayan ilk yüz program listesindeki bölünmeleri protesto etti önceki gün. Nedir bölünme; listede yer alabilmek için programların kendini “özel, ekstra, final” gibi başlıklarla küçük parçalara ayırmaları...
Ne oluyor böyle yapınca; genel olarak izlenmeyen ama bir bölümü hasbelkader izlenmiş programlar listede adını gösterip reklam verenin aklına giriyor...
Parçalara bölünmeden, bir bütün halinde yayınını tamamlayan program sayısı dizileri saymazsak neredeyse yok denecek kadar az. Bu yüzden mağdur olanlar tek parça programlar elbette. Okan bunu, “üçkağıtçılık ve reklamcıyı aldatma” olarak yorumluyor. Doğrudur. Ama seyirci hiçbir zaman o listelere bakıp izleme alışkanlığını belirlemiyor ki...
Neyse. Yine de bir doğrunun altını çizerek önceki akşam sadece protesto amaçlı Medya Kralı'nı erken bitireceğini anons ediyor Okan. Ama söz verdiği saat geldiğinde program bitmiyor, tam tersine zirve yapmış oluyor...
“Ne oldu protesto edecektin hani?” diye geçiyor içimden. Etmeyince de bir yanlış tüm doğruları götürüyor işte. Herkesin derdi aynı işte Okan; izlenmek. Parça parça ya da beton kalıp gibi, fark etmiyor...