Asena, bu yıl 65’incisi düzenlenen Emmy Ödül Töreni’nin davetlileri arasında... Ünlü oryantal, 22 Eylül’de törene, sonrasında Rihanna’nın evindeki VIP after party’ye katılacak. Şimdilerde çılgın bir tempoyla bu dev organizasyona hazırlanan Asena’yla buluştuk, “Acaba beyaz atlı prensi orada karşısına çıkar mı” diye konuşuk, hayaller kurduk, hazır havaya girmişken gelin fotoğraflarını da aradan çıkarıverdik!
* Bugüne kadar hiç gelinlik giymedin değil mi? - Defilelerde giydim pek çok kez ama gerçek hayatta giymedim. * Ne zamana evlilik? - Rol icabı çok gelinlik giyen gerçek hayatta giymez derler. Tabii ki bir gün giyeceğimi biliyorum ama doğru gün, doğru zaman ne zaman olacaksa artık.
* Bunu kim tasarladı senin için? - Semih Doğruer. Yeni jenerasyonun en iddialı modacılarından biri olacağına inanıyorum. * Balık model bir gelinlik giydin. Dans etmek için uygun mu? - Poz vermek için muhteşem bir kıyafet ama dansçı olduğum ve evlenirken de bol bol dans edeceğim için muhtemelen alt kısmını biraz açar benim için...
* Gelinlik hazır, ya damat? - İki sene sonra düğün planları. * Nasıl yani? - Öyle bir hedef koydum kendime, iki sene sonra evleneceğim. * Astrolojiye olan merakını biliyorum. Astroloğunla konuştuktan sonra aldığın bir karar mı bu? - O da var. Ama iki sene sonra işimle ilgili daha rahat olacağım. Ondan sonra bir evlilik, bir de çocuk devam ederim diyorum.
*Kesin konuşuyorsun, aday var mı ki? - Şu anda öyle bir aday yok, önümüzdeki maçlara bakıyoruz (gülüyor). * Emmy ödül töreninde çıkar belki karşına kısmet, kim bilir... - Emmy’ye sade vatandaş olarak gidip geleceğim, bakalım. * Seni oraya kim davet etti?
- Monaco’daki programımı izleyen bir hayranımın “Emmy’yi yerinde seyret” jesti aslında. İnsanlar Emmy gecesi kırmızı halıda mı yürüyeceğim diye merak içindeler. Ben film yıldızı mıyım, Hollywood starı mı? Sade vatandaş olarak gideceğim sadece. * Nasıl bir hayran ki bu VIP partiye bile davetiye gelmiş? - Sevenim çok (gülüyor). Emmy davetinin bonusu diyelim. * Tören için hazırlıklar başladı mı?
- Tabii. Tören için iki farklı kıyafet dikiliyor. Biri Şehriban İpek, diğeri Semih Doğruer imzalı olacak. Emmy her zaman gidebileceğin bir yer değil, o yüzden sade vatandaş da olsam herkesi gölgede bırakmak istiyorum. * Daha önce ödül törenlerini izler miydin? - Tabii, Youtube’dan bile tekrar tekrar izler, davetlilerin kıyafetini, duruşlarını incelerdim. * Heyecanlı mısın peki? Koruma falan tutacak mısın?
- Almanya’da büyümüş olmanın getirdiği artı var. O kadar alışığım ki ünlü görmeye ve onlarla olmaya. Çocukken Heidi Klum’ı görürdüm mesela, hatta boynuna sarılıp fotoğraf çektirmişliğim var. Orada, Türkiye’deki gibi bir kasma yok. Tina Turner’ın doğum gününe gittiğim zaman kadın parmak arası terliklerini giymiş insanlarla fotoğraf çektiriyordu.
Buradaki gibi “acaba yanına gitsem bir şey der mi” diye düşünmez kimse. Çok önemli bir organizasyon değilse ve canına kastedilecek bir durum yoksa insanların korumayla gezmesini anlayamıyorum. Ben neyim ki korumam olsun. * Neden kullanasın ki, döversin onları zaten. Her gün Instagram’da kaldırdığın ağırlıkları görüyorum.
- (Gülüyor) Aslında çok zarif bir kadınım ama haklarından gelirim, doğru söylüyorsun. Sabırlıyımdır ama sabrım taşarsa canlarını yakabilirim. Ben en tehlikeli zamanlarda bile koruma kullanmadım. * Ne zaman yolculuk? - 19 Eylül’de gidiyoruz, bir hafta kalacağız. 22 Eylül’de törene katılıp aynı gün Rihanna’nın evindeki VIP after party’ye katılacağım.
* Hazırlıklar ne durumda? - Ne olur ne olmaz diye dört kıyafet götürüyorum. Ayakkabı, çanta, aksesuvarlar özel olarak hazırlanıyor. İstediğim gibi takı bulamıyorum yalnız. Bir iki sponsor firma getirdi ama beğenmedim. Sade geldi takılar bana. Sade bir kadınım, saç makyaj abartılı olmayacak, o yüzden takı önemli. Türk kanallarında da canlı yayınlar olacak. O yüzden bu hazırlıklar önemli. 65’inci yılı da bana denk geldi...
* Doğum haritasında yazıyor muydu bu? - Bir tören olacağı görülüyordu. * Bütün söylenenler doğru çıkıyor mu? - Ben insanlara “yıldız haritanıza bakmadan hayatınıza devam edin” diyemem. Son 5-6 yıldır bu konuyla ilgileniyorum. Amerika’da, İngiltere’de, Hindistan’da konferanslara gittim, hocaların derslerini dinledim, videolarını seyrettim.
Yani “Bu seneki hobim de astroloji olsun” diye yola çıktığım bir durum değil. Tarot, kahve falları, su falları, hepsini de denedim. * En çok randıman astrolojiden mi alınır? - Diğerleri falcılık, astroloji ise bir bilim dalı. Pek çok ülkede okulları var. Zor bir bölüm, herkes giremiyor. Hocam da Beyaz Saray’ın resmi astroloğu bu arada. Adı Gary Gomes. Beş yıl oldu onunla çalışmaya başlayalı.
* Bu eğitimlerle ulaşmak istediğin nokta ne? Kişisel farkındalık mı? Hakimiyet mi? - Hâkimiyet aslında. Şenay Yangel hocam kontrolünde ilerliyorum. Her yıl tekrar doğum haritama bakıyoruz ve 15 günde bir de durumu inceliyoruz. Ama amacım astrolog olmak değil asla. Çünkü bunun için 200 fırın ekmek yemem lazım. Kafam hiç basmaz. Onlar bir haritayı 99 planetle inceliyor. Çin astrolojisi, Hint astrolojisi, matematiksel hesapları var. Ben 2 ile 2’yi çarpamam!
* Ne aşamadasın peki? - Mesela bir dönem gökyüzü beni desteklemiyor olabilir. Enerjinin kötü olduğu böyle dönemlerde beni destekleyecek kürlerimiz var. İleride zor günlerim de olacak ve bunları bildiğim için en azından hazırlıklıyım. * Zor günler derken? - Acılar, yakınlarımda hastalıklar, belki de kayıplar olacak. Bunları bilmem kaçıncı evinde görüyor mesela astroloğun. “Bunlar olacak” dediği hiçbir şeyin olmadığını görmedim.
* Bugüne kadar hayatınla ilgili ne gibi kehanetlerde bulunuldu? - “Dans hayatın devam edecek, bu kadar para kazanacaksın, öldüğün zaman bile ismin devam edecek” kısmını biliyorum. * Ölüm tarihini verdi mi sana? - Vermedi ama biliyor. Doğum haritanda 4 açı bir araya geldiğinde zaten kurtuluşunun olmayacağını ve öleceğini biliyorsun.
* Son görüştüğümüzde bir single çıkarmıştın. Neydi müzik senin için, sadece bir heves mi? - O dans edemediğim, çalışamadığım ve hep engellendiğim bir dönemdi. Mesleğime yakın olmak adına müzik yapabilirim diye düşündüm. İnsanlar da hep gaz verdi. “Sesin iyi, müzik kulağın iyi. Sahne hâkimiyetin muhteşem, iki üç sene şan dersi alsan seni kimse tutamaz” dediler. Onlara güvenip albüm yaptım. Ama sesimin kötü olduğunu unutmuşum o arada (gülüyor). Bende mükemmel olma hastalığı var.
Sibel Can, Sıla, İntizar, Yıldız Tilbe, Hande Yener ya da Funda Arar gibi okuyamadıktan sonra şarkıcılık yapmak istemedim. Çünkü onlar sahneye çıktığı zaman herkes ayağa kalkıp “wow” diyor, transa geçiyor. Ben sahnedeyken “bırak mikrofonu da dans et” dediler. Dediler mi bunu gerçekten? - Böyle demediler de “Asena sen dans et” dediler. Ben de anlayışla karşıladım. Müzik kulağı var da ses yok işte. Ses tellerini ne yapacaksın?
Bir de sahnede gördüğüm ilgiye, alkışlanmaya öyle alışmışım ki şarkıcılıkta direkt dibe vurdum. Aman kalsın dedim. * Oyunculuk yapmak istiyordun, o konuda istekli misin hâlâ? - Evet, hâlâ istiyorum. Ama bilmiyorum yapıp yapamayacağımı çünkü hiç denemedim. Kimse de bana o tür bir teklif getirmedi zaten... * Bazen görüyorum, sana verilen tepkilere en çok sevenlerin tepki gösteriyor...
- Ben halkın Asena’sıyım. Bazı insanlar bunu fark edemedi. Piyasadan silmeye çalışırsın, işlerimi engelletirsin ama halkın kalbinden silemezsin birini. * Teknolojiye mesafeli misin hâlâ? - Benim en büyük şanssızlıklarımdan biri teknoloji. Yaptığım yüzlerce programdan elimde kalan doğru düzgün tek bir video yok. Hepsi güme gitti. Youtube’a bakıyorum, en toy halim, çırpındığım zamanlar. Görüntü çamur gibi.
Beş yıl çalışamadım, geriye dönüp bir baktım internete, sanki ben hiç yokmuşum, hiç doğmamışım gibi. 2012’de “emeğimi bakın nasıl geri alacağım” deyip döndüm işte... * Anlatırken bile sinirleniyorsun. O beş seneye dönüp baktığında “hayatıma neden bu erkekleri soktum” diye başını duvarlara vuruyor musun? - Hayır. Çünkü onları hayatıma ben sokmadım, onlar hayatıma girdi. Bir dönem kendi hayatımı değil başkalarının istediği hayatı yaşadım.
Ama 11 senedir kendi hayatımı yaşıyorum. * Bir ara ünlülerin katıldığı yarışma programlarının vazgeçilmez isimlerindendin. Senin için sonu geldi mi o furyanın? - Yooo, yeni yarışmalar bekliyorum. Yarış atıyım ben, her yarışmaya katılacağım. “Buzda Dans”, “Benimle Dans Eder misin”, “Benzemez Kimse Sana”, “Ben Buradan Atlarım”, “Survivor” ; hepsine katıldım. Devamı da gelsin istiyorum.
* Gelelim şu Monaco’daki şato meselesine... Nedir bu olayın aslı astarı Allah aşkına? - Olay, beni çok seven ve evlatları olarak gören yaşlı bir çiftin, kendilerine ait olan şatonun anahtarını bana vermelerinden ibaret aslında... * O çiftle nerede tanıştın? - Fransa’da çok eski arkadaşlarım var. Bu çifti onlar tanıyorlar aslında. Beni hep anlatıyorlarmış. Son olarak Monaco’da kanser hastası küçük bir kız vardı. Sadece beni görünce gülüyordu, o kadar iyi anlaştık.
Ailesi “Bunu bırakma, seni ablası biliyor” dedi, kalmamı rica etti. Ben de onu çok sevdim, birlikte geçirdiğimiz üç gün dünyalara bedeldi. Kıza yakın olmak için 1+1 ev bakıyordum. Ailesi durumu şatosu olan bu çifte anlatmış. Bahsettiğim çift, İtalya-Fransa arasında dağlık bölgelerde bir evleri olduğunu, istediğim kadar onlarla kalabileceğimi, hatta kızla da burada vakit geçirebileceğimi söyledi. Röportajımda “şato alıyorum” diye takıldım.
Çocukla da burada buluşur vakit geçiririz demiştim, ama hayallerimin içine ettiler! * Neden bu kadar tepki çekti sence? - Şato diyorsam mütevazı bir yer. 7 oda, 2 mutfak, 4 banyosu var. Acarkent’te ondan âlâ evler var. İki kale kapısı, iki küçük kulesi ve tarihi bir geçmişi var, o kadar. Şato deyince de tepkiler oldu, hemen açıklayayım: İtalya’da almayanı dövüyorlar! Ekonomik kriz yüzünden fiyatlar 300-400 bin dolar civarında.
Oturduğum residence dairesini satsam yine alırım, boşuna büyüttüler. Bu kadar senedir köpek gibi çalışıyorum, 300 bin doları mı ödeyemeyeceğim! * Bundan sonra ne yapmak istiyorsun? - Çocuk yuvası ve yaşlılar evi yapmak istiyorum. Yapacağım butik yaşlılar evinde 10 oda olacak, içinde havuzu, marangoz atölyesi bulunacak, insanlar tavlasını oynayacak.