Hürriyet Gazetesi'nden Aslı Barış, Merve Boluğur ve Adriana Lima ile konuştu ve iki güzelin farklarını yazdı.
New York’ta dev zirve: Victoria’s Secret meleği Adriana Lima ve yıldız oyuncu Merve Boluğur’la moda haftasında buluşup, partilere, davetlere katılıyoruz. Anlıyoruz ki star olmak kolay değil: Flaşlar açıkken poz ver ve gülümse, kapalıyken saçın için olay yarat, defilede kriz çıkar...
Adriana Lima: Türkiye’de iş yapmaktan çok keyif alacağım Acun Ilıcalı’nın kanalında bir moda programı yapacağınız söyleniyor. Anlaşmayı imzaladınız mı, sizi ne zaman ekranda göreceğiz?
- Acun, ben ve menajerim bir süredir konuşuyoruz. Oldukça ilerledik ama anlaşma üzerindeki son detayları içeren konuşmalarda genelde ben bulunmamaya çalışıyorum. Prensipte anlaştıktan sonra menajerim benim yerime şartları belirliyor. O yüzden şu an imza atıldı mı, atılmadı mı bilmiyorum.
Acun Ilıcalı “Yüzde 99 anlaştık” dedi... - Doğru demiştir. Türkiye’de iş yapmaktan çok keyif alacağım kesin. Son üç senedir Türkiye’ye çok gelip gidiyorum. Senede en az iki kere nerdeyse. Seviyorum Türkiye’yi, üstelik tutkuyla. Yemeklerini, mimarisini, insanlarının sıcaklığını...
Ayasofya’ya, Kapalıçarşı’ya, Sultanahmet’e kaç kez gittiğimi bilmiyorum ama her seferinde aynı heyecanı duyuyorum. Kadınları aşırı güzel, erkekleri de saygılı. Daha fazla zaman geçirme imkânım olursa severek değerlendiririm.
Televizyon yeni kariyer planınız mı, modelliği bırakacak mısınız?Televizyon yeni kariyer planınız mı, modelliği bırakacak mısınız? - Modellikten asla sıkılmıyorum. Her gün mümkün olduğu kadar uzun süre bu işte beni tutması için dua ediyorum. İşimi çok seviyorum. Ama yapmak istediğim başka şeyler de var. Mesela oyunculuk... Bir süredir bir oyuncu koçundan ders alıyorum. biraz ara verdim ama yine başlayacağım. Hedefim Quantin Tarantino filminde oynamak. Büyük hayranıyım ve umarım başarabilirim.
- Modellikten asla sıkılmıyorum. Her gün mümkün olduğu kadar uzun süre bu işte beni tutması için dua ediyorum. İşimi çok seviyorum. Ama yapmak istediğim başka şeyler de var. Mesela oyunculuk... Bir süredir bir oyuncu koçundan ders alıyorum. biraz ara verdim ama yine başlayacağım. Hedefim Quantin Tarantino filminde oynamak. Büyük hayranıyım ve umarım başarabilirim.
Geçen yıl sizin için kolay değildi. Sizi komşunuzla aldatan eşinizden ayrıldınız. Moralinizin çok bozuk olduğu günler oluyordur. Devam edecek gücü nasıl buluyorsunuz?
- Anneyseniz, size bu güç geliyor zaten. Değerleriniz ve beklentileriniz değişiyor. Hayatta onlardan başka hiçbir şeyin önemi olmadığını düşünüyorsunuz. Yani her şey geçici, her şey boş. Hayatın size çıkardığı pürüzler bir noktada önemini yitiriyor. Üzgün olduğumda onları düşünerek teselli buluyorum.
Her zaman harika görünüyorsunuz. Kusursuz görünümü nasıl yakalıyorsunuz? - Ne diyebilirim, Allah makyajdan razı olsun! Moda Haftası yüzünden programım zaten çıldırmış durumda. Burada defilelere çıkıyorum, tanıtımlara katılıyorum, doğru düzgün de uyuyamıyorum.
Neyse ki makyaj denen bir şey var! Her kızın en iyi arkadaşı fondoten. Ne kadar yorgun olursanız olun, yüzünüzü iyi gösteriyor. Cildi diri tutmak için farklı yağlardan da faydalanabilirsiniz. Diğer favori ürünüm ise kırmızı ruj. Özellikle biriyle romantik bir buluşmaya gidecekseniz, kırmızı ruj sürün, karşınızdakini mutlaka etkilersiniz. Tabii unutmayın, iş her zaman özgüvende bitiyor. Hiç kimse kendine güvenen özgüvenli bir kadından daha seksi olamaz!
Biri dünyanın en çok kazanan, en seksi top modellerinden Adriana Lima. Diğeri Türkiye’nin genç ve popüler oyuncularından Merve Boluğur. İkisini bir araya getiren kozmetik devi Maybelline ile imzaladıkları anlaşma. Buluşma mekânı ‘New York Moda Haftası.’ “Bir gazeteci için bundan daha iyisi olamaz” diye sevinçle New York’a ikiliyle röportaj yapmaya gidiyorum. Buraya kadar iyi, hoş.
Boluğur’la New York Moda Haftası’nın çoğu defilesinin yapıldığı Lincoln Center’da buluşuyoruz. Bu, 26 yaşındaki oyuncunun ilk yurtdışı defile tecrübesi: “Normalde modayla defilelere gidecek kadar ilgili değilim açıkçası. Türkiye’de birkaç sevdiğim arkadaşımın defilesine katıldım, hepsi o. Yurtdışında ise hiç gitmedim.” Yine de ortama çabuk alışıyor, defilelerde hep yaşanan ‘ön sıra krizi’ni patlatıyor. Ön sırada olsa da ‘kenara sıkışmaktan’ dolayı memnuniyetsiz. Neyse, defile faslı 15 dakika son
Alman tasarımcı Ostwald Helgason defilesinin kulisinde makyaj çekimi var. Boluğur, bu şov için onunla özdeşleşen kırmızı rujunu silip, siyah gotik bir tarz seçmiş: “Çok sade, siyah ağırlıklı bir stilim var. Asıl takıntım kırmızı rujum, evden çıkmadan önce ilk başta ruj sürerdim. Bu sezon daha çok göz makyajıma ağırlık vereceğim. Bu da benim için ilk.” Defile ve çekim sonucunda oyuncu, kendisini iyi hissetmediği için günü kısa kesiyoruz, herkes kendi yoluna gidiyor.
‘Beni nasıl bekletirler?’ Ertesi gün gündemimizde saç-baş krizi var. Merve’nin kuaförü başka bir etkinliğe gidiyor, yeni kuaför bulunuyor, o da beğenilmiyor, elbisesi bol geliyor, sokaklarda terzi aranıyor. Röportajlar iptal ediliyor, program darma duman. Sinirler inceden geriliyor, saç-makyaj- halkla ilişkiler ve menajerden oluşan ekip, kim haklı kim haksız, onun peşinde. Bu günü böyle kapatıyoruz.
Hafta ortasına doğru programımızda çok havalı bir etkinlik var: Gelmiş geçmiş en havalı süpermodellerden Christy Turlington’ın ev sahipliğindeki bir partiye davetiliyiz. Merve güzelliğinin hakkını veren bir tasarım giymiş, saç makyaj pür şık. Arabada espriler gırla gidiyor, bu sefer işlerin yolunda gideceğini düşünerek rahatlıyorum. Ama binaya girip, starımız ‘davetli halk’la birlikte 5-6 kişilik kuyruğa sokulunca işin rengi değişiyor, memnuniyetsiz rutine geri dönüyoruz.
Muhteşem New York manzarası eşliğindeki lofta çıkılıyor, fotoğraflar çekiliyor. İki-üç Dubaili kadın genç yıldızın çevresini sarıyor, hayranlık dolu gözlerle fotoğraf çektirmeye koyuluyorlar. Moraller hemen toplanıyor, Merve’nin yüzü gülüyor ve çevresine gülücükler saçıyor.
Bu sırada, markanın seçtiği diğer bir yıldızı giriyor devreye: Adriana Lima. Brezilyalı model, gecenin konsepti gereği ‘geleceğin kozmetik sırlarını’ göstermek için kurulan standda makyajda. Çevresindekilere gülücükler dağıtıyor, sohbet ediyor.Fotoğraf çektirmeye gelenleri kırmıyor ama bir koşulla: Selfie yok! Tam ‘kaprisli diva’ yaftasını vurmaya hazırlanıyoruz ki, Lima’nın gerekçesini öğreniyoruz:
Adriana selfie’lerde güzel çıkmadığını düşünüyor: “Selfie’de güzel çıkmak için ayna önünde saatlerce çalışmak gerekiyor. Tıpkı fotomodellikte olduğu gibi. Ama kamerası yüzünden yüzünüzün açısı daha farklı. Ayarlayamıyorum, güzel çıkmıyorum.” Kusursuz güzelliğe sahip bu kızın bile özgüveninde eksiklikler varsa vay halimize!
Gece, markanın tüm yüzlerinin birlikte fotoğraf çektirmesi için toplanmasıyla kapanıyorken... O da nesi? Adriana Lima’lı karede Merve’nin yer almayacağını öğreniyoruz. Sebep, Türk oyuncunun sözleşmesinin henüz üç yılı doldurmamış olması. Bu gelişmenin üzerine belli etmemeye çalışsa da keyfi inceden kaçan Boluğur, ertesi günkü çekimi “Bulunan fotoğrafçıya güvenmediği” gerekçesiyle iptal ediyor.
Bu röportaj için kilometrelerce yol geldiğimi hatırlatarak kararını gözden geçirmesini rica ediyorum. “Bakarız” tarzı muğlak bir cevap var karşımda.
Moda haftasında üçüncü gün yine koşturmacalı. Adriana Lima’yla birkaç kare fotoğraf çektirecek, sonrasında da ben top modelle röportaj yapacağım. Sabahtan lobide toplaşıyoruz ama Boluğur geç kalktığı için saç ve makyajı bitmek bilmiyor, programda yarım saat geriye düşüyoruz. Üstüne bir de New York trafiği eklenince ekipçe bir saat rötarla Trump SoHo Hotel’e ulaşıyoruz. Merve Adriana’yla bir araya gelip fotoğraf çektiriyor. Oyuncu, aynada rolüne iyi çalışmış:
Dünyanın en güzel kadınlarından rol çalacak kadar havalı ve cool. İçimde nedeni bilinmez bir gurur beliriyor. O sırada röportaj saatimi de gecikme yüzünden kaybettiğimizi öğreniyorum. Tüm dünyadan gazeteciler sırada, her dakika hesaplı. Böyle programlarda değişiklik yapılmasının neredeyse imkânsız olduğunu bilsem de beni araya sıkıştırmaları için yalvarma moduna geçiyorum.
Lima’nın menajeri Melisa, Adriana’nın yemek arasına çıkacağını, geri kalan programının dolu olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Ama Adriana’ya bir sorayım.” Tam ümidi kesmişken bir mucize oluyor: Beş dakika içinde Adriana’nın odasına çağırılıyorum. Lima, sabahtan beri röportaj verdiği için biraz yorgun olsa da, vereceği arayı kısa tutup, zamanını bize ayıracağını söylüyor.
Sabahtan beri benzer soruları cevaplamaktan sıkılıp sıkılmadığını soruyorum. Gülümseyerek “Kesinlikle hayır” diyor: “İşimin gereklerinden biri burada röportaj vermek. Sonuçta siz de işinizi yapıyorsunuz. Eğer siz mutlu olursanız ben de mutlu olurum. İstediğiniz kadar soru sorabilirsiniz, mümkün olduğu kadar dürüstçe cevap vermeye çalışırım.” Bir Türk kanalında yayınlanacak yeni programından ailesine, her türlü soruya hafif politik cevaplar vererek ama hep gülümseyerek ve şakalaşarak anlatıyor.
Akşam oluyor, Merve’yle söyleşi için otele geçiyorum. Daha önce bir dergiye röportaj verdiğinden aynı şeyleri anlatmaktan biraz sıkılan oyuncu, yine de gül hatırımı kırmayarak soruları cevaplıyor. Ancak ‘işiyle ön plana çıkmak’ istediği için cevaplar, kariyer ve güzellik odaklı, gerisi “Bunlara girmek istemiyorum.” Disneyland’den, kırmızı rujundan, fettan kız rollerinden ve çok sevdiği ama adını hatırlamadığı müzelerden bahsediyoruz. Ve söz verdiği çekimi de yapmayacağını yineliyor. Ee, diva olm
Merve Boluğur: Lima mı Beckham mı? New York kafası size nasıl geldi? - Özgür, enerjik, canlı. Başka bir kafaya girdiğim bir dönemde buraya geldim. Dizim bitti, sadece bir reklam projem var. Kendimle daha haşir neşir olduğum bir süreçte yeni bir yere gelmek çok iyi geldi.
İstanbul’da yoğun bir rutinin içinde kendinizi kapana kısılmış hissettiğinizi düşünüyor musunuz? - Zaten her zaman ertesi günü düşünürüm. Set tatil olsa bile, yarın çalışacağımı düşünerek kendimi işe hazırlıyorum. Hayatımda iş olduğu zaman başka bir şeye yoğunlaşan biri değilim, vakit ayırma durumum olmuyor.
Moda haftalarında defilelere katıldınız, geçen gün Chicago müzikaline gittiniz. Buradaki en heyecan verici deneyiminiz neler? - Beşinci Cadde’yi ve SoHo’yu çok sevdim. Şehri tepeden izlemek hoşuma gitti. Chicago’ya da gittim işimle ilgili bir şey görmek istedim. Sadece alışveriş değil, hem de kültür-sanat. Mesela Modern Sanat Galerisine gittik, orada çok keyif aldık.
Galeriye mi müzeye mi gittiniz? - Müzeye. MoMa’ya mı? - Hatırlamıyorum. Bakar söylerim.
Buradan Miami ve Los Angeles turu yapmayı planlıyorsunuz değil mi? - Evet, 19’una kadar.
Sonra? - Bende sonra yok. Hani hep ertesi günü düşünüyordunuz? - Evet ama özelimde anı yaşamayı seven biriyim.
Bu yol macerasında erkek arkadaşınız Murat Dalkılıç da size eşlik edecek sanırım. - Evet ama bu konudan fazla bahsetmek istemiyorum. Zaten hiçbir şey yapmasam da benimle ilgili çok fazla şey yazılıyor. Ekstra bir şeyler söyleyip yolumdan şaşmak istemiyorum. İşimle ön planda kalmak istiyorum.
Size biçilen roller hep ‘fettan kız’ tadında. Bilinçli mi seçtiniz? - Bir oyuncuya bazı roller daha çok yakışıyor bence. Bu rolle daha çok bütünleşmiş diyebileceğimiz birçok oyuncu vardır. Beni sevenler de bununla beni daha çok özdeşleştirdi diye düşünüyorum.
Size göre seksapel ne? - Seksi demeyelim de güzellik diyelim: Bakınca baktıran, şeytan tüyü dediğimiz şey. Tarzı, duruşu, ses tonu, kullandığı rujuyla farklı özellikleri olabilir.
Bu yüzden mi bugün konuşurken “Bence Victoria Beckham, Adriana Lima’dan daha seksi” dediniz? - Yani ikisi de güzel kadınlar, yanlış anlaşılma olmasın. Sadece bir kadının çekici olması için benim baz aldığım şeyler farklı. Bir duruş, bir tarz bazen salt güzellikten daha çekici.
Şeytan tüyü dediğimiz şey çok da güzellikle alakalı bir şey değil. Bazen biri gelir, öyle bir yürür, öyle bir dans eder ki gözlerinizi ondan alamazsınız. Bu, kadında da erkekte de aynıdır.