Röportaj: Sibel Arna- Hürriyet Victoria’s Secret’ın en efsanevi, en kıdemli meleklerinden biri o. Brezilya’nın güzellik sembollerinden. “Doğduğum günden beri seksiyim” diyecek kadar da çekiciliğinin farkında. 33 yaşındaki top model Adriana Lima, işi gereği dünyanın her yerini geziyor ama sadece İstanbul’u anavatanı kadar seviyor:
“Brezilya’yı mı İstanbul’u mu seviyorsun demeyin, ‘anneni mi babanı mı daha çok seviyorsun’ diye sormak gibi bir şey bu! ” Lima’nın ‘evim gibi’ dediği İstanbul’u helikopterle turladık, bulutların üzerinde, sıfır makyajla güzelliğinin sırlarını konuştuk.
İki yıl önce yaptığımız röportajda “Gelirken ne kadar moralim bozuk olursa olsun İstanbul beni onarıyor” demiştiniz... Şimdi ne hissediyorsunuz? -Buraya gelirken her defasında çok heyecanlanıyorum, eve geliyormuşum gibi hissediyorum, Brezilya gibi... Şu an çok mutluyum...
Bir Alman dergisine verdiğiniz pozlardan dolayı NBA’de basketbol oynayan kocanız Marko Jaric’le aranızın bozulduğu yazıldı... Yoksa gelirken mutsuz muydunuz? -Alakası yok. Bu, benim işim. O pozların şimdiye kadar yaptığım çekimlerden hiçbir fazlası yok. Ve Marko’yla bunun lafını bile etmedik.
İstanbul denince aklınıza ilk ne geliyor? -Boğaz.İki yakanın birleşmesi sihirli gibi... Yemekler, insanlar, kültürünüz. Burada çok eğleniyorum. Her zaman nefis bir güneş karşılıyor beni, mest oluyorum. Brezilya mı, İstanbul mu? -O farklı, sıkıştırmayın beni! Bu, “Anneni mi çok seviyorsun babanı mı?” gibi bir soru oldu.
Annelik bitmek bilmeyen bir vicdan azabı Miami’de kocanız ve iki kızınızla yaşıyorsunuz. Herhangi bir gününüz nasıl geçiyor? -Yüzde 99.9 anneyim ben orada. Çocukların etrafında pervaneyim. Valentina 4 yaşında, Siena 1 oldu. Günümüz çocuk aktiviteleriyle geçiyor. Okul ve oyun grupları dışında parka ya da plaja gidiyoruz. Arkadaşlarıyla buluşuyoruz.
5 gün İstanbul’dasınız... Bu tip uzun seyahatleri kızlara nasıl açıklıyorsunuz? -Valentina daha konuşmaya başlamadan hatta bebekken bile, seyahate çıkacağım zaman ona neden çalışmam gerektiğini, işimin seyahat anlamına geldiğini uzun uzun anlatıyordum.
Dolayısıyla şimdi ben ‘iş’ dediğimde o ‘seyahat’ olduğunu biliyor. Siena’yı da aynı şekilde büyütüyorum. Ama inanın bırakıp geldiğimde ben daha fazla zorlanıyorum. Onlar iki kardeş, babaları yanında. Suçluluk ve acı çeken benim. Annelik bitmek tükenmek bilmeyen bir vicdan azabı. Onlar için hep en iyisini yapmak istiyorsunuz. Ayrı olduğumuz zamanlarda bebeklerimi odalarında yalnız yatarken düşünmek bile beni suçlu hissettiriyor.
Diğer taraftan ara sıra ayrı olabilmek iyi diye düşünüyorum. Çünkü bu birlikte geçirdiğimiz zamanın kalitesini arttırıyor. Bir de annelerinin kendi ayakları üzerinde durabilmesi kızlarım için özgüven kaynağı olacak diye düşünüyorum. Kızlarınızın büyüyünce ne olmalarını istiyorsunuz? -Her şeyi onlara bırakıyorum. İster benim gibi model olsunlar isterlerse babaları gibi sporcu. Her ne karar verirlerse versinler ben onları destekleyeceğim.
Sizin gibi 13 yaşında çalışmaya başlasalar bile mi? -Hiç sorun olmaz. Yeter ki tutkularının peşinden gitsinler. Modelliği bıraktıktan sonra ne yapmayı planlıyorsunuz? -Oyunculuk yapmak istiyorum. Birkaç dizi film çektim... Hatta en son komik ve çılgın bir rol geldi. Eğitim de alıyorum daha da alacağım. Ama aynı anda iki iş birden yapmak istemiyorum.
Şu an yüzde yüz modelliğe yoğunlaşmış durumdayım ama ileride de tamamen oyunculuğa ağırlık vereceğim. Adriana Lima Vakfı kurmayı düşündüğünüzü okumuştum. Projeniz nasıl gidiyor? -Bir vakıf kurmayı çok istiyorum. Şu anda bu hayır işlerinin nasıl yürüdüğünü anlamaya çalışıyorum. Çocuklar hassas noktam. Bir vakıf kuracaksam çocuklarla ilgili bir şey yapmak istiyorum.
En meşhur mimiğiniz göz kırpmanız. Çok çalıştınız mı üstünde? -O benim kişiliğimin bir parçası. Doğal olarak çıkıyor, üstünde çalışmıyorum. Evde de aynıyım, dışarıda da aynıyım. Oynamıyorum. Böyle doğmadığınız kesin ama? -Hayır, ben doğduğumdan beri böyleyim. Formunuzu neye borçlusunuz?
-10 yıldan fazla süredir boks yapıyorum. Hem kilo veriyorum hem deşarj oluyorum. Spor beni sağlıklı ve formda tutuyor. Bazen boks yapıyorum, bazen zıplıyorum bazen de ip atlıyorum. Bence ip atlamak koşmaktan çok daha iyi bir kardiyo yapmak. Hiçbir şey yapamasam günde 10 dakika atlıyorum. Seyahat ederken de hayatımın içinde. Atıyorum bavula, her yere götürüyorum.
33 oldunuz, her geçen gün daha da güzelleşiyorsunuz... -Bence bunun sorumlusu özel hayatım ve çocuklarım. Onlar beni mutlu ettiği için güzelliğime de yansıyor. Yediklerinizi ne kadar önemsiyorsunuz? -Her zaman sağlıklı yemeye çalışıyorum, küçük porsiyonlar yiyorum.
Organik besleniyorum. Her gün içtiğim hindistancevizi suyunun vücudumu toksinlerden temizlediğini biliyorum. Çikolata benim dayanamadığım nokta. Bazen deliriyorum. Yiyorum, yiyorum, doymuyorum. Ten renginizin sırrı? -Brezilyalı olmam. Brezilyalı kadınlar gerçekten çok güzeller ama en önemlisi çok da seksiler. Neden seksiler?
-Çünkü bu hayatı eğlenmek için yaşıyoruz. Bedenimizi seviyoruz ve kullanmayı biliyoruz. Mutlu kadın seksidir, bunu unutmayın. Peki sizce dünyanın gelmiş geçmiş en seksi kadını kim? -Marilyn Monroe bana göre... O sarışın ama seksiliği sarışınlığı değil hayata karşı tavrı ile ilgili. Demiş ki “Hayatın neye benzediğini onu yaşamadan bilemezsin.
” Bu söz bana ilham veriyor. İnstagramda da paylaştım. Hayatın bana getireceği her şeye saygım sonsuz. Yaşamadan bilemem. Modellik kariyerinizin en unutulmaz gününü sorsam? -New York’a ilk geldiğim gün... O uçaktan indiğim anda bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı. O günden sonra hayatım tamamen değişti.
New York’u özlüyor musunuz? -Özlemeye fırsat olmuyor ki, sık sık gidiyorum. Bu yüzden işimi çok seviyorum. Bu kadar çok seyahat edip bu kadar farklı kültürler tanıyabildiğim için çok şanslıyım.
Daha önce bana “Ben aşkın bir kere insanın hayatına gireceğine inanıyorum” demiştiniz... Sizin hayatınıza girdiğini biliyoruz, peki aşkınızı nasıl taze ve sıcak tutuyorsunuz?
-Heyecanı canlı tutmaya çalışıyorum. Bu da yaratıcılık gerektiriyor. Öncelikle eşimi çok iyi tanıyorum. Onu nelerin şaşırtacağını biliyorum. Bu illaki büyük sürprizler olmayabilir. Zaten önemlisi küçük şeylerle onu şaşırtmak, hiç beklemediği an içini ürpertmek ve heyecanlandırmak.
Yemeği fazla kaçırdığım zamanlarda kısa sürede toparlanmak için iki gün sadece sebze suyu içiyorum.
Ispanak, roka, maydanoz, kereviz, brokoli bütün yeşillerin suyunu çıkarıyorum gün boyu bir tek onu içiyorum. Çiğnemek yasak. Böylelikle iki günde iki kilo gidiyor.