40 YAŞINDA AMA ÇOCUK GİBİYİM!

Önceki ay 40'ıncı yaşını kutlayan 'milli baletimiz' Tan Sağtürk, hayatının en heyecanlı dönemlerinden birini yaşıyor.

40 YAŞINDA AMA ÇOCUK GİBİYİM!

Çok yakında baba olmaya hazırlanan ancak hiçbir şeyin çocuksu ruhunu büyütmeyeceğini söyleyen ünlü dansçı, hayatındaki sürpriz gelişmelerin tüm detaylarını Cosmopolitan dergisine anlattı...

Alona Sağtürk gerçekten hem huy hem de görüntü olarak eşi Tan Sağtürk'ün deyimiyle 'su' gibi... 27 yaşında. Son derece sade, süssüz, zaten pek ihtiyacı da yok; porselen bir bebeğe benziyor. Minyon, incecik. Dansçı olduğu söylenmişti ama değilmiş. İngilizce-Rusça simültane tercümanlık yapıyor.

Yeni evli çift, birbirleriyle bakışarak anlaşıyor, telefonlar "Aşkım" diye açılıyor, beş dakika ayrı koltuklarda oturmaya tahammülleri yok. Sağtürk, eşiyle olan ilişkisini ve Uskumruköy'de kurdukları sıcak yuvalarını sadece çok yakınlarıyla paylaşmak istiyor...

İÇ HUZUR İŞE YANSIDI

* Çok enerjik ve mutlu görünüyorsunuz. Gözlerinizin içi gülüyor. Babalık heyecanı mı sizi böyle neşeli yapan?
Her zaman böyleyim aslında. Çok değişmedim. Şimdi tabii özel bir durum var. O da ayrı bir canlılık getiriyor insana. Özel hayattaki iç huzurunun iş hayatında da başarı getirdiğine inanıyorum.

* Eşinizle nasıl tanıştınız? İlk görüşte aşk mı?
Eyvah! Nasıl cevap vereceğim şimdi ben bu sorulara? Özel hayatımı biraz kapalı tutmak istiyorum, en azından bir süreliğine...

* Ama bir ev kuruldu artık, bahsetmenizde ne sakınca var?
Konuşuldukça, daha önceki olaylar gibi yıpranacağını hissediyorum. O yüzden bunları kendi aramızda saklı tutalım istiyorum.

10 YIL ÖNCE TANIŞTIK

* Sadece tanışma hikayenizi anlatın o zaman. Aşk hikayesi dinlemeye bayılırız!
Aslında 10 yıl kadar önce bir müzikalde tanışmıştık. Birbirimizden etkilenmiştik ama orada kalmıştı. Demek ki aramızda kuvvetli bir şeyler oluşmuş; yıllar sonra bizi tekrar biraraya getirdi.

* Biraraya gelmeniz tesadüf müydü?
Tesadüf değildi, ikimiz de istedik. Ama bu noktaya gelebileceğini tahmin etmezdik.

* Eşinizle birbirinizden nasıl etkilendiniz?
Biz, çok konuşan ve çok ortak noktası olan bir çiftiz. İlk kez hayatımda, bir eseri dinlerken hangi kompozitör tarafından yapıldığını söyleyip yorumlayan bir insanla karşılaştım. Ve etkilendim. Tabii bu, kültürel benzerliklerle sınırlı kalmadı; bütün hayata yayılan bir ortaklığa dönüştü. Bunlar meğer benim için önemliymiş de ben farkında değilmişim. Bu dolu dolu paylaşımlar aşkı da derinleştiriyor.

ORTAMA ENERJİ VERİRİM

* Hep Türkiye'nin güzelliğiyle konuşulan kadınlarıyla anıldınız. Eşiniz de çok güzel. Acaba nasıl bir etki bırakıyorsunuz kadınlar üzerinde?
Benim fikrimi sorarsanız, bu, insanın içindeki çocuğu yaşatmasıyla ilgili. Evet 40 yaşındayım ama hâlâ çocuk gibi hissediyorum. Sürekli oyun oynarım. Hayata karşı olan heyecanım hiç eksilmez. İnsanın bunu kendisi için söylemesi ne kadar doğru anlaşılır bilmiyorum ama girdiğim ortama enerji verdiğimi hissediyorum. Ayrıca empati kurabilen bir insanım. Karşı tarafı dinler, onun gibi düşünmeye çalışırım. Aklıma ilk bunlar geliyor.

* Ev hayatınız nasıl?
Sürprizlere açık, her an her şeyin olabileceği bir evimiz var. Bizim eve gelen insanların sıkılması pek mümkün olmaz. Hep bir hareket var, arkadaşlarımız müzik... Durağan bir hayat değil. İnsana enerji veren bir ev yaşantısı.

EVDE YEMEK PİŞİYOR
* Birlikte mi döşediniz evinizi?
Zaten bir yıldır orada oturuyordum. O yüzden ben döşedim sayılır ama eşimin gelmesiyle farklılaştı tabii her şey. Bekar hayatı bitiyor ve farklı bir ev oluyor orası. Yemek pişiyor bir kere her şeyden önce!

* Son beş yılda hayatta çok inişli çıkışlı dönemlerden geçtiniz. 40 yaşına girerken kendinizde ne gibi farklılıklar olduğunu hissediyorsunuz?
İşin kötü tarafı hâlâ çocuk gibi hissediyorum kendimi. Hiç değişmiyorum. Kalp ameliyatım hayata çok daha neşeli bakmamı sağladı. İnsan ilişkilerinde daha sevecen ve anlayışlı olabiliyorum. Ama çok üstüme gelinirse insanları hayatımdan çok kolay uzaklaştırabilmeyi de öğrendim. Eskiden 'Niye böyle oluyor?' diye kendimi çok sorgulardım. Şimdi; 'Mutluysak mutluyuz, mutlu değilsek güle güle!' Bu kadar basit. Yani hem daha çok empati yapıyorum, pozitif bakıyorum hem de çok daha kolay uzaklaşabiliyorum artık.